Yönetmen Yamada , bildik hikâyelerin aksine, samurayların korkuları olabileceğini, aşık olabileceğini, kılıçla insan öldürmekten kaçınmak için elinden geleni yapabileceğini göstermeye çalışıyor. Bu bakımdan film bolca kılıç şakırtısı ve kan görmek isteyenler için tatmin edici olmayabilir. 19. yüzyılın sonlarına doğru, katı kurallarla yönetilen samuray sistemi, son yıllarını sürmektedir. Iguchi Seibei bu sistemin işlediği son feodal köylerden birinde, düşük rütbeli bir samuraydır. Yaşlı ve hasta annesine ve iki kızına bakmak zorunda olduğundan, günbatımından hemen sonra evine dönüp diğer samuraylar gibi içmeye gitmediği için ona biraz da alayla, “alacakaranlık samurayı” lakabı takılmıştır. Herkesin aşağıladığı, kendisine hiç güvenmeyen, fakirlik içinde yaşayan, kadınlara özgü görülen işleri yapan bir samuraydır O. Çocukluk arkadaşı güzel Tomoe’nin yüksek rütbeli eski kocasını tahtadan bir kılıçla yenince, diğer samuraylar ve aşiret reisi bir yana, Tomoe’nin de gözü