Kayıtlar

En etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Sevdiği İçin Şiir Yazmasını İsteyen ve Şairin Yazdığı Şiir _ 1977 Yılın En Sevilen Şarkısı Olması Hikayesi

Resim
Turgut Yarkent, 1916 yılında Üsküdar’da dünyaya geldi. 1939 yılında Harp Okulu’ndan mezun olan Turgut Yarkent, 1949 – 1950 yıllarında Harp Akademisi’nde okudu. 1954 yılında geçirdiği kaza sonucu askerlikten ayrıldı. Turgut Yarkent’in 100’den fazla şiiri, Türk sanat müziğinin sevilen eserlerine güfte oldu.   Dil şad olacak diye, Tövbeler tövbesi, Mihrabım diyerek, Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini gibi eserlere imza atan sanatçı Turgut Yarkent ile Tarih Vakfı olarak “Tarihe Bin Canlı Tanık Projesi” kapsamında yaptığımız görüşmenin ikinci bölümünü yayımlıyoruz.   Harbiye bitti. Kura çektik, ben Siirt’i çektim. Bir üzüldüm ki İstanbul’dan uzaklaşıyorum diye. Tesadüf Siirtli bir çocuk geldi, “değişelim seninle” dedi. “Sen nereyi çektin” dedim. “Kırklareli’ni çektim” yanıtını verdi. Eh, Kırklareli iyi, yakın İstanbul’a, değiştik biz onunla. Kırklareli’ne gittim. Alelacele yola çıktık.   Kimimizde çizme var, kimimizde şapka var yani tam takım elbisemiz olmadı bile. ...

En Büyük Eşkiya Hikayesi

Resim
Sadece tek oğlu bulunan, çiftlik sahibi varlıklı bir adamcağız iyice yaşlanıp yatağa düşer ve hasta yatağında ölümü beklemeye başlar. Ölümünden bir süre önce, oğlunu yanına çağırıp vasiyetini söyler: Oğulcuğum. Yatağın altında, içi altın dolu iki tane kese var. Bunlardan biri senindir. Al, güzel güzel harca, helaldir. Diğerini ise, ne yapıp edeceksin, memleketin en büyük eşkıyasını bulacaksın ve ona hediye edeceksin. Sebebini sorma, vasiyetim böyledir.   Yaşlı adam bunları söyledikten bir kaç gün sonra ruhunu teslim eder. Oğlu, cenaze töreni ve yas tutma günlerinin ardından, artık babacığımın vasiyetini yerine getirmeliyim deyip, her iki keseyi yanına alır ve memleketin en büyük eşkıyasını bulmak için ülkeyi dolaşmaya başlar.   Fakat nereye gitse, hangi eşkıyayı sorsa, ondan daha da namlısı, kanlısı, belalısı olduğunu öğrenir ve böylece aylarca dolaşır. Nafile. Kime sorsa, verilen cevaplar benzer şekildedir: Evet, bizim eşkıya yirmi kişiyi öldürmüş, y...

Yazılı Tarihte Bilinen En Eski Gebelik Testi _ Buğday ise Kız _ Arpa ise Oğlan Olacak Demekmiş

Resim
Yazılı olarak bize ulaşan, en eski gebelik testi Eski Mısır'daymış Bu test, idrar ve buğdayla yapılırmış. Bu teste göre, hamile olduğundan kuşkulanılan kadının idrarı bir miktar buğday üzerine dökülüyormuş. Buğdayda çimlenme olmazsa "hamile değil" sonucu çıkıyormuş Eğer çimlenirse gebelik kanıtlanıyormuş. (Bazen hangisi önce çimlenecek diye kontrol etmek amacıyla, hamile olmadığından emin olunan başka bir kadının idrarı ile aynı buğdayda test de yapılırmış). Üç farklı Mısır papirüsünden derlenen bilgiler ışığında yapılan çeşitli araştırmalara göre, bu testler genellikle işe yarıyormuş. Bilimsel açıklaması da şöyleymiş Bu yöntemdeki erken filizlenme etkisi Embriyodaki büyüme hormonundan yararlanıyor Bu hormon büyümeyi çabuklaştırıyormuş. Yine Eski Mısır'da Bebeğin cinsiyetini belirlemek için kullanılan bir başka uygulamada ise Hem buğday hem arpa kullanılıyormuş Önce buğday filizlenirse kız Önce arpa filizlenirse oğlan olacak d...

Futbolda Dünya Kupasını En Fazla Kazanan Ülkeler

Resim

İran Dünyanın En Büyük Kitapevini Açtı. 2014 Patent Başvurusu, İran -13.683, Türkiye - 4.766

Resim

İnsanların Seni En Çok Sevdiği Zaman, Onların İşine En Çok Yaradığın Zamandır _ Charles Bukowski

Resim
Charles Bukowski   ( 16 Ağustos   1920  –  9 Mart   1994 ) Asıl adı Heinrich Karl Bukowski olan Amerikalı yazar ve şair.  Yapıtlarında bazen Henry Chinaski ismini de kullanmıştır. Hayatının çoğunu ABD'nin  Los Angeles  şehrinde geçirmiştir. Eserlerinde genellikle  toplum  dışı insanlar ile depresyonu konu alması ve  alkolizme  yatkın bir hayat tarzını anlatmasıyla ünlüdür.  Bunun nedeni olarak kendisinin bu hayatı yaşaması gösterilebilir.  Bukowski’nin yazılarında kendi hayatını yazıp yazmadığı tartışma konusu olmuştur; hayranlarının bir kısmı bunları kurguladığını, çoğunluğu ise yaşamadan bu tip kurguları yapmasının mümkün olmayacağını ve o karakterde bir insanın bu hayatı sürmesinin zaten doğal olduğu görüşünü savunmaktadır.