Tarık Başçıl _ Bilgi Damlacığı Sitesi

 

01 - Amerika’daki konutların ortalama 90 ının, Kaliforniya’da ise 99 unun ahşap olduğunu 02 - Amerika’da, 50 m2 lik “panolu” bir ahşap evin kaba montajını; iki işçinin 5 saatte, tüm işçiliğini bir haftada bitirebildiğini 03 - Yine Amerika’da ortalama büyüklük olan; 92 m2 lik müstakil bir ahşap evin kaba yapısının 9815 $ ; 106 $ M2 ye bitebildiğini bu hali ile betonarme bir evden 30 ile 50 daha ucuza çıktığını 04- Deprem sigortası priminin beton evlerde ahşap eve göre 5 misli fazla olduğunu ve bütün bu sebeplerden Amerika’da betonarme evde oturmanın bir lüks olduğunu 5- Köprülü yalısı 17. yüzyıl sonlarında inşa edildiğinde Amerika’nın henüz tarihte yer almadığını 06- Şu günlerde İngiltere’de 6 katlı ahşap sosyal konutların inşa edildiğini 07- Paris’te de 200 m yüksekliğinde ahşap doğaya saygı kulesinin yapılmakta olduğunu 08- Bunlara karşılık, dünyanın en büyük tarihi ahşap binasının 100 m boyu, sekiz katlı bina yüksekliği ile tam 100 yıldır ayakta olan Büyükada ’ki Rum Yetimhanesi old

 

James Barry 1809'da Edinburg Üniversitesi Tıp Fakültesine kabul edilir.  Okul yaşamı boyunca kısa boyu, ergenliğe ulaşmamış bir erkek çocuğu görünümü ve ince sesi ile ilgi odağı olur.  Bu yüzden de zar zor mezun olur ama sonrasında cerrah yeterlilik diplomasını da alır ve kısa bir süre sonra da Güney Afrika'ya gönderilir.  Bölge valisi Charles Somerset ile tanıştıktan bir süre sonra bölgenin en önemli sağlık personeli haline gelir.  Çalışkanlığı ile kısa sürede müfettiş olur.  Halkın temiz suya ulaşmasındaki olağanüstü çabaları çok takdir toplar.  Bu sırada valinin kişisel hekimliğini de üstlenir, artık neredeyse aileden biri gibidir.  Ancak 1826 yılında vali ile arasında homoseksüel ilişki iddiası oldukça sansasyonel bir şekilde patlak verir.  O dönemde cezası ölüm olan bu suçlamadan her ikisi de beraat etse de valinin siyasi yaşamı bir daha düzelmez. Aynı zamanlarda ünlü işadamı Thomas Munnik'in eşinin doğumu sırasında önemli bir problem yaşanır.  O döneme kadar Avrupa’da

 

 

Klasik  :   “Sıraya geç kardeşim!” Neoklasik  :   “Şeker kardeşim sıraya geçiver.” Realist  :   “Sıra var.” Sürrealist  :    “Sallandıracaksın bunlardan ikisini, bak bir daha yapıyorlar mı?” Romantik :   “Beyefendi galiba sırayı görmediniz.” Modern  :  “Efendim insanımız eğitimsiz.  Halbuki medeni ülkelerde.” Postmodern :  “Sırana geç lan ayı..!” Uzlaşımcı :   “Acelesi olmasa öne geçmezdi.  Üzmeyin garibi.” Devrimci :   “Altyapı sorunları çözülmeden halkımız sıraya geçmez.  Devrim olunca herkes sıraya girecek.” Kaderci :  “İki dakika fazla beklesek kıyamet mi kopar?  Kısmetse hepimizin işi görülür.” Felsefeci (septik kuşkucu) :   "Ön ve arka kavramları görecelidir.  O tarafın ön olduğuna kim karar verdi?  Öne geçtiğini zanneden aslında arkaya geçmiş olabilir."  Kantçı :  “Efendim algılanmayan şeyler yok demektir.  Bakmayın o tarafa adam yok olur.” Kötümser var oluşçu :   “Herkes bir gün ölecek.  Onurlu bir şekilde bekleyin.  Bir gün o adam da ölecek. “ İyimser var oluşçu :  

 

 

 

Zaman birinde 90 yaşlarında fakat çok dinç ve daha genç görünümlü bir adam yaşarmış. Çevresinde bulunan herkes ona çok özenir ve sorarlarmış  ‘bu gençliğin sırrı nedir’ diye.  Ama Sorular sık ,  soranlar çoğalınca cevap vermek vacip olmuş sanki. Düşünmüş nasıl anlatırım bu sırrımı kolayca herkese. Sonra karar vermiş tüm meraklıları yemeğe davet etmeye evine. “Bu davette size sırrımı açıklayacağım” demiş. Herkes merakla davete gelmiş. Yemekler yenilmiş, içilmiş, sohbetler edilmiş vakit iyice gecikmiş. Ama gençlik sırrı ile ilgili tek kelam edilmemiş. Herkes konu ne zaman açılacak diye merek ederken Adamcağız  sevimli hanımına seslenmiş: -”Hatun, şu kilerden bir karpuz getirir misin bize sana zahmet!..” Hanım hemen doğrulmuş kilere giderek kaş ile göz arasında gidip bir karpuz getirmiş. Adamcağız şöyle eliyle bir vurmuş tık tık diye sonra da: ”Bu olmamış hanım, güzel çıkmayacak, başka getirir misin bir zahmet” demiş.  Hanım onu götürmüş bir tane daha getirmiş. Adam onu da bir yoklamış yi

1. Birisiyle karşılaşıldığında karşınızdakine selam vermek. 2. Lütfen ve Teşekkür Ederim demeyi asla unutmamak. 3. Başkalarının sözlerini bölmemek. Onları konuşması bitince konuşmaya başlamak. 4. Karşıdakine her zaman güler yüzlü olmak. 5. Büyüklere öncelik tanımak.( Yer vermede) 6. Gerektiğinde özür dilemesini bilmek. Özür dilemek küçüklük değil aksine erdemdir. 7. Konuşurken başkalarını da söz söylemesine fırsatı vermek. 8. İletişim kurarken göz teması kurmak. 9. Karşınızdaki kişiye saygı göstermek. 1. Yerlere tükürmemek. 2. Kişisel bakıma özen göstermek.(Tırnak, saç temizliği vs.) 3. Kıyafetleri temiz giymek.4. Tuvaleti temiz kullanmak. 5. Tuvalette iken konuşmamak, bir şeyler yiyip içmemek. 6. Tuvaletten çıkınca elleri bol su ve sabunla yıkamak. 7. Pis kokuyla başkalarını rahatsız etmemek için düzenli banyo yapmak. 8. Ağız ve diş bakımına önem göstermek. Dişlerinizi düzenli olarak fırçalamak. 9. Sabah kalktığında elleri ve yüzü yıkamak. 10. Çorapları günlük değiştirmek. 11. Yerlere

 

Bir toplantıda yüksek sesle okuduğu bir şiir nedeniyle Çar tarafından Sibirya’da hapse mahkûm edilen Rus yazar Dostoyevski, hapis cezasını bitirdikten sonra anılarını kaleme aldığı “Ölüler Evinden Anılar” başlıklı bir kitap yazar. Kitapta yazar, buradaki hayatından önce halkı, insanları tanıdığını düşündüğünü, ama yanıldığını burada anladığını belirtir. Yazar, “Kara Halk” olarak tanımladığı bu kitleyle karşılaştıktan sonra, insanları çözümlemeye ve iç dünyasının derinliklerine inmeye başlar. Bu kitap, yazarın doğrudan kendi yaşamından anlatımlar ve izler taşıdığı için çok önemlidir. Dostoyevski, Sibirya`da, içindeki Sibirya’ya inmiş ve kendisini tanımaya başlamıştır. Hani Pavlov ’un meşhur bir köpeği vardır. Pavlov, köpeğiyle bir deney yapar. Dostoyevski de hapishanedeki bir köpekle, insan ilişkileri üzerine gözleme dayalı bir deney yapıyor. İlginç gözlemleri var yazarın. Önce hapishanedeki bir köpeğin yanından geçen her mahkûm tarafından tekmelendiğini gözlemler. Asıl ilginç olan