Volodomir Zelenskia (Ukranya Devlet Başkanı) _ Halkın Hizmetkarı Partisi

Benim amacım bir mesleği veya bir kişiyi kötülemek değil
 
Ekmek ihtiyacın olduğunda berberden ekmek yapmasını istemezsin 
Fırıncıdan ekmek yapmasını istersin
Çünkü berberden daha iyi ekmek yapacağını bilirsin
 
Aynısı berber içinde geçerli
Saç traşı olmak istersen fırıncının seni traş etmesini istemezsin
Berberin traş etmesini istersin
 
İşgali şiddet ile kınıyorum
Ukranya halkına üzülüyorum ve elimden bir şey de gelmiyor
Umarım bir an önce bu işgalin bitmesini diliyorum
 
Tarık Başçıl _ 26 Şubat 2022
 
Adı Volodomir Zelenski
44 yaşında 
Hukuk fakültesinde okurken komedi topluluğu kurarak tiyatroya başladı Hukuk fakültesinden mezun olunca direk komedi şov programları yapmaya başladı

Yani Komedyenliği meslek olarak seçti
Ülkenin en çok seyredilen dizisinin başrol karakteriydi.
 
Dizinin adı “Halkın Hizmetkarı”
Başkan rolünde o vardı.
Dizi ekrana geldiği gece tüm Ukrayna nefesini tutuyor televizyona yapışıyordu.

 
Ahali kahkahadan yerlere seriliyordu.
Genç komedyen çok sevildi.
Dizi çok tuttu.

Dizi o kadar çok tuttu ki
Sonra siyasi partiye dönüştü.

 
Evet
Gülmeyin
Vallahi öyle oldu.
“Halkın Hizmetkarı Partisi” kuruldu.
 
Komedyen abimiz Volodomir Zelenski partinin kurucusu oldu.
Her şey bir komedi dizisi tadında ilerliyordu.
Seçimler geldi çattı.
Komedyen Zelenski, girdiği ilk seçimde oyları silip süpürdü.
  
450 sandalyelik Ukrayna Parlamentosu’nun yarıdan fazlasını kazandı.
Başkanlık seçiminde ise 2. Turda oyların yüzde 73.22’sini aldı.
 
Ukrayna’nın artık genç bir komedyen başkanı vardı.
Geldik bugüne

 
Bir komedyenle bir istihbaratçı karşı karşıya gelirse
Sizce savaşı kim kazanır?
 
Gülümsediğinizi görüyorum
Cevaba gerek yok.
Ukrayna Rusya geriliminin giriş sahnesini hep beraber yaşadık.

 
Bir yanda bir dizinin pop rüzgarıyla kendini başkanlık koltuğunda bulmuş tecrübesiz bir genç adam
 
Karşısında KGB disiplini ve kurmay zekasıyla yetişmiş duygusuz tavizsiz bir istihbaratçı kurt
Çok fazla düşünmeye gerek yok sanırım.
 
Artık güvenlik ülkelerin vazgeçilmez şartıdır.
Dünya’da bu işe uyanan devletler işi şansa bırakmıyor.
İstihbarat kökenli liderlere yönetimi veriyorlar.
 
Putin’i anlatan 4 bölümlük (The Putin Interviews)belgesel var.
İzleyin derim
 
Adı “Putin İnterviews”
O belgeselde yönetmen Oliver Stone, Putin’in korumalarını merak ediyor
Diyor ki “Sizin kişisel güvenliğinizi kim sağlıyor?”
 
Putin;
Castro’dan bana kalan nasihat şuydu.
Sakın kendi güvenliğini başkasının kontrolüne bırakma.

Ben de o yüzden tüm koruma ve güvenliğimle bizzat ilgilenirim.

Bu sayede halen ayaktayım.
 
Putin bir devlet başkanı ama halen bir istihbaratçı gibi yaşıyor.
Tıpkı KGB yıllarındaki gibi az konuşan, duygusallığa asla prim vermeyen ve hedefine doğrudan odaklı.
 
Tabi biraz da acımasız.
Yeni kuramlar geliştiriyor 
Artık adıyla anılan bir doktrin var.
 
Güvenlik ve savunma konusunda eşi benzeri görülmemiş bir konsept geliştirdi.
 
Kendinden kat be kat güçlü düşmanını onun gücünü kullanarak yenme
Judodan esinlendim diyor.
Judoda karşındaki rakibin sıkletini avantaja çevirebilirsin

 
Önce imkansız gibi gözüken bu doktrinin nasıl çalıştığını gördük.
 
Koca NATO çaresiz kaldı.
 
Şimdi
Almanya çılgın bir deneye hazırlanıyor.
 
Merkel sonrası kurulan yeni hükümette Dışişleri bakanlığı görevine Annalena Baerbock geldi.
Yeşiller partisinden Aktivist

 
Düşünün Karşısında Lavrov
Arkasına almış Gerasimov’u, Şoyguyu
Bermuda şeytan üçgeni gibi bir üçlü
 
Onlarla mücadele edecek, oyun kuracak kişi Baerbock

 
İyidir
Hoştur
Nitelikli bir siyasetçi olabilir.
Kabul ederim.

Ama onun yeri burası değil.
Yani Dışişleri Bakanlığı değil
Kurtlar sofrası kurulmuş.


Ülke için ölüm kalım mücadelesi başlıyor.
Hümanist kimlikli bir siyasetçiden, şeytani bir kurmay akıl bekleyebilir miyiz?
Umarım ben yanılırım

Ama hayat öncelikleri
Hayata bakış tarzı bambaşka olan Annalena Hanım Ukrayna benzeri bir tablo yaşatabilir Almanya’ya


Uzun lafın kısası
Günümüzde bir halkın düşeceği en büyük yanılgı
Tv dizilerini gerçek, gerçek hayatı ise dizi sanmasıdır.

“Halkın Hizmetkarı” komedisine 
Yıllarca Ukrayna Halkı güldü.
 
Şimdi sıra Ruslarda

İnternette dolaşan ve kaynağı belli olmayan güzel bir yazı
Uzun ama ayrıntılı bir analiz içeriyor


Bugün, Avrupa'daki güç dengesi görece Sovyetler dağıldıktan sonra oluştu.
O dönemde ABD tek büyük güçtü.
Avrupa büyük ölçüde ABD'ye bağımlıydı.
Çin sönüktü ve Rusya dağılmış bir vaziyette yağmalanıyordu.

Lafın gelişi değil.
Rusya'yı bildiğiniz açık açık yağmaladılar.
Sovyetler döneminde devlete ait pek çok şirket genç Rus iş adamları tarafından kelepir fiyatına alındı.
 

Alanlar tabii ki ABD güdümündeki tiplerdi.

Bu tipler öyle büyük vurgun yaptı ki onlardan biri olan (Chelsea'nın sahibi) Abramovich parayı yemekle bitiremedi.

Ruslar bu yağmalama karşısında adeta felce uğradı. 

Soğuk Savaş'ın komünist devi utanılacak hale düşürüldü.

Büyük bir ekonomik çöküş yaşandı.

ABD o kadar özgüvenli ve güçlü durumdaydı ki o dönem bu durum için "tarihin sonu" dediler.

Yani ABD tarihi bitirmişti. 

ABD, ele geçirdiği fırsatla iki iş yaptı.

Önce, Sovyetlerin çekildiği Doğu Avrupa'ya yayılarak Rusya'nın dibine kadar sokuldu. Bosna Savaşı'ndan istifade ederek Kosova'ya çok büyük bir üs kurdu.

Balkanlar'da söz sahibi oldu.

ABD'nin yaptığı ikinci iş de Ortadoğu'ya girmek oldu. 

Böylece Sovyetler'in çekildiği alanlara bir güzel doluştu.

Rusya o sırada ekonomik kriz ve dağılmanın şokuyla uğraşıyordu.

Çin ise ekonomik gelişimini tamamlamadığı için topa girmiyordu.

Sonuç olarak ABD, Sovyetler'in dağılmasının sağladığı fırsatları 2000'lere kadar hunharca kullandı. 

Bu süreçte ABD'nin ileriye dönük hedefi de Orta Asya'ya yayılmaktı.

Onu da Türkiye üzerinden ustaca yapmaya başladı.

Kimleri kullandığını söylememe gerek yok.


Rusya, ilk etkili reaksiyonu ancak 2000'de gösterdi.

Putin devlet başkanı seçildi.
Bunun bir tür Rus derin devlet reaksiyonu olduğu söylenir.

Fakat Putin ilk yıllarında dış politikada oldukça ılımlı, hoşgörülü ve güvercin bir politika izledi.

Çünkü ilk hedefi içerideydi.
Zaten Putin, dağılmış ve sömürülmüş bir Rusya'yla tarihinin en güçlü dönemindeki ABD'ye kafa tutması mümkün değildi.

Putin ilk olarak Sovyet kurumlarını yağmalayan ABD destekli genç iş adamlarını kovaladı. 
Yakalayabildiğini yakaladı.
Abramovich gibileri de kaçıp kurtuldu.

Putin'in amacı önce devleti güçlendirmekti.
Bu nedenle ABD'nin kurguladığı yeni güç dengesine çıtını çıkaramadı.
ABD ilerledi ve ilerledi.
Putin sadece izledi.
Bu güç boşluğu ABD'yi öyle bir moda soktu ki, kendine zarar vermeye başladı.

ABD, tek kutuplu bu dönemin sonunu getirecek hareketi 2003'te Saddam'a saldırarak gerçekleştirdi.
Uydurma gerekçelerle ve uluslararası hukuku ihlal ederek Irak'a savaş ilan ettiğinde herkes rahatsız oldu ama kimse ABD'ye açıktan suçlama yapamadı.

Rusya da...
Irak'a saldıran ABD, aynı zamanda Soros üzerinden Rusya'nın burnunun dibinde bulunan üç ülkede renkli devrim ismi verilen darbemsi olaylar tetikledi.

Bu ülkelerde ABD yanlısı hükümetleri iş başına getirmek için çabaladı.
ABD, Sovyetler'i yıkmıştı.
ABD, Rusya'yı yağmalamıştı.
ABD, Doğu Avrupa'yı ele geçirmişti.
ABD, Irak'ı işgal etmişti.
Ve ABD, Rusların tarihi bölgelerinde güdümlü hükümetler kurmuştu.

Üstelik tüm bu süreç, Avrupa'yı kenarda tutarak yaşanmıştı.
ABD ile AB ilişkisini ayrıca değerlendirmek gerek.

Onu da kısaca anlatayım:
2. Dünya Savaşı sonunda Avrupa tarümar olmuştu.
Ruslar Berlin'e kadar gelmişti.
Doğu Avrupa, Sovyetler'in avucundaydı.
Öyle ki İngilizler, Yunanistan'ı koruyamayacak durumdaydı.

Avrupa bu süreçte ABD'nin gücüne muhtaç durumdaydı.
Dünya haritası Yalta Konferansı'nda ABD ve Sovyet liderleri tarafından çizilmişti.

Haliyle Avrupa'nın ABD liderliğini benimsemekten başka çaresi yoktu.
Fransa lideri De Gaulle, bu durumu kabullenmek istemediğinde aşağılanacağı bir olay yaşandı:

Süveyş Krizi..
ABD - AB ilişkilerini anlamak için bu olayı bilmek gerekiyor.
Süveyş Boğazı dünya ticareti için çok önemliydi ve bu bölge İngiliz - Fransız kontrolündeydi.

Mısır'ın Arap Milliyetçisi lideri Nasır, 1956'da (Sovyetler'den güç alarak) Süveyş Kanalı'nı millileştirdi.
Bu, İngiltere ve Fransa için çok kötü bir haberdi.
Bu iki ülke, kararı önlemek için İsrail ve Mısır arasında bir savaş tetikledi.

İsrail, savaşı kısa sürede kazandı.
Fransa ve İngiltere tam amaçlarına ulaşmak üzereyken Sovyetler sahneye inip bu iki ülkeyi nükleer füzeyle vurmakla tehdit etti.
Londra ve Paris şoka uğradı.

ABD ise bu iki ülkeye ders vermek için onları yalnız bıraktı.
Sonuç olarak bu iki ülke artık tek başlarına hareket edemeyeceğini, Sovyetler'e karşı ABD'ye muhtaç olduklarını acı şekilde anladılar.
İngiltere büyük ölçüde ABD'ye biat etti.


Fransız lider De Gaulle ise başka bir yol tuttu:
AB De Gaulle, Avrupa'nın bir ve beraber olmadığı sürece Sovyetler'e direnemeyeceğini ve ABD güdümünde kalmaya mahkum olduğunu anladı.

Bu nedenle AB'nin atası olan kurumlar kurarak Avrupa'yı birleştirmeye çalıştı:

ABD ve Sovyetler'den bağımsız, güçlü ve silahlı bir AB...
Fakat De Gaulle'ün bu girişimi, ABD tarafından cezalandırıldı.
ABD destekli protestolarla karşı karşıya kaldı.

Seçime gitti.
Seçimi kazansa da iç savaş çıkmasını istemediğinden kendi rızasıyla çekildi.
Böylece AB girişimi ticari ve hukuki bir organizasyon olarak kaldı.

AB, bugün ekonomik açıdan Çin ve ABD'nin üzerinde olsa da askeri açıdan NATO güdümündedir.

ABD'nin AB'ye biçtiği görev Batı sistemini yaşatmak ve destek vermek ve Washington'un kararlarına itaat etmekten ibarettir.

Fakat Sovyetler'in dağılmasından sonra, AB için bir umut ışığı doğdu.
Artık Doğu'da güçlü bir nükleer tehdit yoktu.
Artık AB için daha bağımsız hareket etme imkanı doğmuştu.

Fakat Avrupa bu fırsatı şimdiye kadar hiç değerlendiremedi.
Trump başkan olduğunda, Soğuk Savaş günlerini andıracak şekilde Avrupa'yı aşağılamaya kalktı.
Fransız lider Macron da karşılık olarak AB ordusu kurulması fikrini ortaya attı.

AB ve ABD arasındaki ilişkiler kabaca böyle.
Kesinlikle süt liman değil.
Ukrayna konusunu konuşacaktık ama hala tarihten söz ediyoruz.

Sıkılmış olabilirsiniz.
Fakat öncesini bilmeden bugünü anlamak mümkün değil.

Bu sıralar Batı basınında Macron hakkında pek çok makale yazılıyor.
Hepsinde De Gaulle'den esintiler var.
Oraya geliyorum.

Dikkat ettiyseniz, Rusya'nın işgal girişimine karşı İngiltere güçlü destek verirken Fransa ve Almanya'dan farklı tutumlar görüyoruz.
İtalya ise bambaşka bir alemde.

Geçen gün havada barut kokusu varken Ruslarla ticari toplantı yaptılar.
Bu tuhaflığın bir sebebi var.
ABD hala kısmen de olsa Soğuk Savaş günlerinin hoyratlığıyla hareket ediyor.

Masada AB'ye pek söz hakkı tanımıyor.
Haliyle AB de bu durumu kendi lehine kullanmak için hareket etmeye çabalıyor.

Daha doğrusu Macron böyle yapıyor.
Gücü nereye yeter belirsiz.
Neyse AB kısmını burada bırakalım.
Ama döneceğiz.

Nerede kalmıştık?
En son renkli devrimler olmuştu ve ABD, Rusların burnunun dibine kadar girmişti.
ABD, tek kutuplu dünyanın gücünü hunharca kullanarak dengeyi bozdu.
İlk alamet 2008'de görüldü. Osetya'da...

Gürcistan'ın kuzeyindeki Osetya bölgesi dünyada kimsenin tanımadığı bir bağımsızlık referandumu yapmıştı.

Rusya, 2008'de bu ülkenin bağımsızlığını tanıdı.
Gürcistan ise bölgeyi kendi toprağı görüyordu.
NATO'nun desteğini alarak saldırmayı planladı.
Fakat o tarihe dek ılımlı ve güvercin olan Putin, tarzını değiştirmeye başladı.

Çünkü ABD çevrelerinde Gürcistan ve Ukrayna'nın bile NATO'ya üye olabileceği konuşuluyordu.
Gürcistan da bu nedenle arkasında NATO desteği olacağını düşünerek hareket etti.

Putin, savaşta Osetya lehine tavır koyunca tüm dengeler alt üst oldu.
NATO, Gürcistan'ı adeta sattı.


Çünkü destek vermesi halinde Ruslarla savaş ihtimali belirmişti.
Sonuçta Gürcistan yenildi.
Böylece güç dengesi çatladı.
Aynı yıl Küresel Ekonomik Kriz patlak verdi.
Küresel Ekonomik kriz aslında kıyamet alameti gibiydi.

Batı'nın üstün ekonomik düzeni yara aldı.
Çin ise krizden güçlü çıkarak dünyadaki konumunun ilk işaretlerini verdi.
Denge değişiyordu.
Bu süreçte ABD ve AB, lehlerine olan pozisyonlarını koruma yolunda yeterli adımları atamadılar.

ABD ikinci büyük hatasını Arap Baharı ile attı.
Batı ile entegre bir Ortadoğu pazarı için Türkiye ve Körfez ülkeleriyle hükümetler değiştirilmek istendi.
Arap Baharı'nın plansızlığı Ruslara iki büyük fırsat tanıdı.

İlk fırsat Suriye'de yaşandı.
ABD hem Esat'ı devirmek hem Suriye'de Kürt Özerk Yönetimi kurmak hem de Türkiye'yi mışıl mışıl uyutmak hatta gerektiğinde kullanmak istedi.
Önce Esat'ın karşısında Türkiye destekli bir İhvan gücü çıkardılar.

Akabinde IŞİD'de Fırat'ın doğusunu işgal imkanı tanınmış oldu.
IŞİD alana hakim olurken ne Esat ne de İhvan (birbirleriyle çarpıştıkları için) adım atamadı.

Akabinde ABD, PYD'yi destekleyerek bölgeleri IŞİD'in elinden aldı.
Esat bu hengamede hayatta kalmayı başardı.
Çünkü Obama, Irak işgali rezilliğinin yarattığı olumsuzluklar nedeniyle Esat'ın devrilmesi için silahlı müdahaleye yapılmasına onay veremedi.

Rusya tam bu esnada devreye girdi ve Esat'tan aldığı onayla bölgeye yerleşti.
Bu Osetya krizinden sonra ikinci meydan okumaydı.
ABD, Ruslara karşı Türkiye'yi kullanmak istedi fakat 15 Temmuz'dan sonra Türkiye adeta rota değiştirdi.

Böylece Ruslar, Ortadoğu'ya girdi.
ABD bu süreçte Ukrayna'nın AB'ye üyeliğini tetikledi.
2013'te buna olanak sağlayacak önemli bir anlaşma imzalanacaktı.

Rus yanlısı Ukrayna lideri anlaşmadan ani biçimde caydı.

AB yanlısı Ukraynalılar büyük bir protesto başlattı.

Euromaiden isimli protesto olayları sonucunda Rus yanlısı lider Rusya'ya kaçtı.

Batı yanlısı bir hükümet başa geçti.
Fakat Putin bu gelişmeyi tanımadı ve akabinde Kırım'ı ilhak etti.

Karadeniz'in kritik limanı şaşkınlık içerisinde Rusların eline geçerken Batı sadece izledi. Özetlemek gerekirse Sovyetler'in dağılması sonucunda oluşan güç dengesi önce 2008'de Gürcistan'da, 2015'te Suriye'de ve 2014'te Ukrayna'da geri dönülmeyecek üzere çatladı.

Putin kısa süre içerisinde Ukrayna'nın doğusundaki iki bölgenin bağımsızlığını ilan etmesini destekledi.
Böylece Ukrayna dört parçaya ayrıldı.
ABD'nin verdiği tek karşılık ekonomik yaptırım oldu.

Fakat Rusya bu süreçte yüz milyarla dolar rezerv biriktirmişti.
Gelişmelerin gösterdiği tablo açıktı:

Rusya geri dönüyordu ve ABD'nin tüm girişimlerine karşı koyuyordu.
Üstelik ABD 2015'in ardından pek çok cephede kayıplar yaşamaya devam etti.

Önce İran ve akabinde Afganistan'da adeta hüsrana uğradılar.
Putin son önemli zaferini Belarus'ta yaşadı.

Tartışmalı seçimler sonucunda protesto yaşanan ülkede otoriter lider Lukaşenko'nun tahtı sallanırken Rusya destek vererek girişimi önledi.

Ve geliyoruz 2022'ye...
Yani bugüne...

Putin bu süreçte en akıllıca hamlelerinden birini NATO'nun ikinci en büyük ordusuna sahip geleneksel bir Batı aktörü Türkiye'de yaptı.
15 Temmuz'da iktidar Batı tarafından yalnız bırakılırken Putin sahneye indi ve Ankara'ya el uzattı.

Rusya, Türkiye'de nükleer proje geliştiriyor.
Rusya, Avrupa'ya giden gazın bir bölümü için Türkiye'de boru hattı inşa etti.
Rusya, Suriye'de Türkiye ile koordineli.
Rusya, Azerbaycan'da Türkiye ile iş birliği içinde ve Rusya Türkiye'ye S-400 tedarik etti.

Böylece Rusya, hem Avrupa enerji hattını Türkiye üzerine (ve Kuzey Akımı 2 ile Baltık üzerine) kaydırarak Polonya ve Ukrayna'yı önemsizleştirdi hem de Batı'nın ileri gücü olan Türkiye'yi onlardan kısmen de olsa ayırmayı başardı.

Putin Ukrayna'yı önce böldü.
Akabinde Ukrayna'daki etnik Rusları hareketlendirerek ülkeyi istikrarsızlaştırdı.
Ve Ukrayna'nın enerji avantajını bertaraf etti.
Diğer taraftan bölgedeki Türkiye'yi kısmen yanına çekmeye başladı.

ABD bu süreçte AB ile ilişkilerini güçlendiremedi. Çin, bir ekonomi devi olarak sahneye çıkınca, ABD ile sürtüşmeye başladı.

ABD, Ortadoğu, Orta Asya'daki hamlelerinde başarılı olamadı.
Bu bölgeye kesin söz sahibi olamadı.
Yani yerinde saydı.
Hatta geri gitti.

İşte, Putin tüm bu elverişli koşullar altında Ukrayna sınırına büyük bir ordu yığdı ve ABD'ye bir liste uzattı.
Listede yazılı maddelerin kabul edilmesini istiyor.

Nedir bu listeler?
Şimdi onlara geliyoruz.

Öncelikle belirtmek gerekir ki bu liste bana göre 1908 Reval Görüşmeleri ve 1945 Yalta Konferansı içerikleri kadar önemlidir.
Bu listede yazılı bazı maddeleri biliyoruz.
Ama bazılarını bilmiyoruz.

Bizimle ilgili yani Türkiye ile ilgili neler olduğunu bilmiyoruz.
Bu listenin önemini kavramak için tekrar geçmişe dönelim.
Reval'de İngilizler ve Ruslar büyük bir paylaşım anlaşması yaptı.
Onu da anlamak için daha geriye gitmek gerekir.

Yani 1800'lere...
Sıkılıyorsunuz belki ama mutlaka bilmek gerekir.
Osmanlı, aslında 1800'lerin başında fiili olarak çökmüştür.
Fakat büyük güçler paylaşımı yapmakta başarılı olamadığı için resmi olarak çökertilmemiştir.

Deyim yerindeyse İngiltere, Rus tehlikesine karşı Osmanlı'nın çökmesini engellemiştir. Tarih pek yazmaz..
İngiltere bu Osmanlı'yı sevdiği için yapmış değildi.
Osmanlı'nın çökmesi halinde Rusya hem Balkanlara hem İstanbul'a hem de Ortadoğu'ya fiilen inebilirdi ve Mısır tehlike altına girerdi.

İngiltere için Mısır kritikti.
(Napolyon da tam bu yüzden oraya saldırmıştı) 
Haliyle İngiltere'nin istediği şey, Osmanlı'nın İngiliz çıkarlarına göre dağılmasıydı.

Fakat Fransa, İtalya, Rusya gibi ülkeler kapıda beklerken bunu yapmak güçtü.
Özellikle Almanya 1800'lerin sonuna doğru süper güç olunca daha da zorlaştı.

İşte, Reval Görüşmeleri tam olarak Osmanlı'nın paylaşımının nasıl yapılacağıyla ilgiliydi.

İngiltere bu görüşmelerde Balkanlar ve Boğazları deyim yerindeyse Rusya'ya bıraktı. Rusya da karşılığında Mısır ve Hindistan'a ilişmeyecekti.

İstanbul'da gücü elinde bulunduran İttihat ve Terakki Cemiyeti, Osmanlı'nın dağılabileceğini öngörerek ani bir kararla harekete geçti ve yönetimi devralarak Meşrutiyet'i ilan etti ve Almanya'ya yöneldi.

Reval gibi, Yalta da bir paylaşım organizasyonuydu.
Sovyetler Doğu Avrupa'yı deyim yerindeyse teslim aldı.
Zaten fiilen oradaydılar ve ABD engelleyemezdi.

Türkiye ise tartışma konusu oldu.
Şahsi kanaatim, Türkiye bu konferansta dolaylı olarak ABD nüfuz alanı oluverdi.

Belirtmedim ama bir paylaşım anlaşmadı da Hitler ile Stalin arasında 2. Dünya Savaşı öncesinde yaşandı.
Stalin, Boğazlar çevresini istedi.

Fakat Hitler, Rusların bu bölgeye yerleşmesini istemediği için reddetti.
İşte, Putin'in bir süre önce Batı'ya uzattığı liste de bilinen ve bilinmeyenleriyle bir paylaşım organizasyonudur.

Bilinenler şunlar:
Putin, Batı'nın Ukrayna'yı terk etmesini istedi.
Bundan daha ağır bir talep daha oldu.
Putin, NATO'nun 1997 öncesi sınırlara çekilmesini istedi.

Haritaya baktığınızda bunun neredeyse Soğuk Savaş sınırları olduğunu görüyoruz.
Aynı zamanda Putin, NATO silahlarının da Rus sınırları çevresinden sökülmesini istiyor.

Sonuç:
Rusya geri döndü ve kurulan güç dengesini bozdu.
Evet, tam olarak bozdu.
Bu durumda güç dengesi yeniden kurulmak zorunda.

Dünya bu tip hadiseleri geçmişte de yaşadı ve bu büyük oranda savaşlarla oldu.

Sorulması gereken soru: 
Türkiye bu paylaşımın neresinde?

Volodimir Zelenski

Vikipedi, özgür ansiklopedi
Volodimir Zelenski
Володимир Зеленський
Ukrayna Cumhurbaşkanı
Görevde
Makama geliş
20 Mayıs 2019[1]
BaşbakanVolodimir Hroysman (2019)
Oleksiy Honçaruk (2019-2020)
Denis Şmihal (2020-)
Yerine geldiğiPetro Poroşenko
Kişisel bilgiler
DoğumVolodimir Oleksandroviç Zelenski
Володимир Олександрович Зеленський

25 Ocak 1978 (44 yaşında)
Kriviy RigUkrayna SSCSovyetler Birliği
PartisiHalkın Hizmetkârı
Evlilik(ler)Olena Zelenska (e. 2003)
Çocuk(lar)2
Bitirdiği okulKiev Ulusal Ekonomi Üniversitesi
MesleğiKomedyen, siyasetçi
DiniYahudilik
İmzası

Volodimir Oleksandroviç Zelenski (UkraynacaВолодимир Олександрович Зеленський; d. 25 Ocak 1978), Ukrayna Cumhurbaşkanı, senarist, oyuncu ve yönetmendir. Aday olduğu 2019 Ukrayna cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci tura kaldı ve kazandı. Adaylığını açıkladığı 31 Aralık 2018'den altı ay öncesinde yapılan anketlerde bile adı ilk sıralarda geçiyordu. Zelenski 2015'te Halkın Hizmetkârı adlı televizyon dizisinde Ukrayna cumhurbaşkanını canlandırdı.[2][5][6][7] Halkın Hizmetkârı partisi ise Mart 2018'de dizinin yapımcı şirketi Kvartal 95 tarafından kuruldu.

İlk yılları[değiştir | kaynağı değiştir]

Zelenski, 25 Ocak 1978'de Kriviy RigUkrayna SSCSovyetler Birliği'nde (günümüzde UkraynaYahudi bir ailede doğdu. Babası Oleksandr Zelenski Kriviy Rig Ekonomi Enstitüsü'nde profesör olarak çalışırken annesi Rimma Zelenska mühendistir. Liseye başlamadan önce babasının işi nedeniyle dört yıl Moğolistan'ın Erdenet şehrinde yaşadı. Kiev Ulusal Ekonomi Üniversitesi'nin Kriviy Rig kampüsünde hukuk eğitimi aldı ancak profesyonel olarak bu alanda çalışmadı.[2][9]

Sanat kariyeri

Zelenski, 2015'te Halkın Hizmetkârı adlı televizyon dizisinde Ukrayna cumhurbaşkanını canlandırdı. Dizide canlandırdığı karakter, bir viral videoda yolsuzluk karşıtı açıklamalar yaptıktan sonra cumhurbaşkanlığı seçimini kazanan otuzlu yaşlarında bir lise tarih öğretmeniydi.

Siyasi kariyeri

Zelenski, 2013-2014 Yevromaydan hareketini, Donbass Savaşı sırasında da Ukrayna Ordusu'nu destekledi. Ağustos 2014'te Ukrayna Kültür Bakanlığı'nın Rus sanatçıların ülkeye girişini yasaklama kararına karşı çıktı. 2018'de başrolünde yer aldığı romantik komedi filmi Love in the Big City 2 ülkede yasaklandı.

Halkın Hizmetkârı partisi Mart 2018'de aynı adlı dizinin yapımcı şirketi Kvartal 95 çalışanları tarafından kuruldu.[4][8][19] Zelenski, Mart 2019'da Der Spiegel'e verdiği röportajda siyasetçilere olan güveni yeniden tesis etmek için siyasete girdiğini, "profesyonel, düzgün insanları yönetime getirmek" ve "siyaset kurumunun havasını olabildiğince değiştirmek" istediğini söyledi.

Cumhurbaşkanlığı adaylığı

Zelenski, 31 Aralık 2018'de 2019 Ukrayna cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olduğunu açıkladı. Adaylık açıklamasından altı ay öncesinde yapılan anketlerde bile Zelenski'nin adı ilk sıralarda geçiyordu. Kampanya dönemi boyunca Kvartal 95 ile gösterilere devam etti.Seçilmesi durumunda bir dönem başkanlık yapacağını açıkladı.

Özel hayatı

Zelenski, liseden arkadaşı Olena Zelenska ile Eylül 2003'te evlendi.Çiftin Temmuz 2004'te kızı Oleksandra, Ocak 2013'te de oğlu Kirilo doğdu.

Filmografi

Евгений Кошевой, Владимир Зеленский.jpg

Sinema

YılBaşlık
2009Love in the Big City
2011Office Romance. Our Time
2012Love in the Big City 2
2012Rzhevsky Versus Napoleon
20128 First Dates
2014Love in Vegas
20158 New Dates

Televizyon[değiştir | kaynağı değiştir]


YılBaşlıkNotlar
2008-2012SvatyYapımcı
2015Servant of the People
2016Tantsi z zirkamy

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anneler Günü İçin 3 Derleme

Kağıt Bardak ve Makam

Yaşam Trenimiz

Bilge ve Cahil

Sultan Abdülaziz’in Dişi Ağrımamış Olsa idi. Gezi Parkı Davası Olmayacaktı. Niye Aron Angel İlgisi Var ve Belediye Seçimi

Afrika Niye Önemli

Unutulmaz Film Sahneleri ve Müzikleri _ 2

Hayattan, Edebiyattan, Tarihten ve Filozoflar gibi Ünlü Kişilerin Sözler ve Videolar Serisi _ 040

Bazen Önüne Gelecek Çok Büyük Fırsatı, Aslında Fırsat Olmadığını Görebilen Kişi Olmak. Sizi Sony Yapabilir

Film Önerim _ Bitmeyen Sınav (12th Fail) _ Biyografi _ Hindistan _ 2023 _ İmdb 9,1