Kaşgarlı Mahmut'un Divan’ı Lügatü’t Türk Kitabı Basmak İsteyenler Niye Katledildiler
Az buçuk mürekkep yalamış her Türk vatandaşı
Türk dünyasının bilinen en eski Türkçe sözlüğünün Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılmış olan Divan-ı Lügatü’t Türk olduğunu bilir.
Bu kitap;
Yazılma amacı ne idi?
Ne zaman yazıldı?
Niye bu kitap 840 yıl sonra nasıl bulundu?
Bunlara biraz bakalım
Tarık Başçıl _ 21 Temmuz 2023
Not:
Kırmızı yazılı kelime gördüğünüzde
Onu tıklar iseniz
Sizi "Vikipedi" e yönlendirir onun hakkında daha fazla bilgiye ulaşmış olursunuz
Bu eser iki amaçla yazılmıştır:
1- Araplara Türkçeyi öğretmek
2- Türkçenin Arapçadan daha üstün bir dil olduğunu kanıtlamak.
Ancak yine bu eserle ilgili olarak bilmediklerimiz bildiklerimizden çok daha fazladır.
Mesela pek çoğumuz bu eserin ilk yazıldığı günden bu güne kadar bilinen tanınan bir eser olduğunu zanneder.
Oysa değil.
Türk Dünyası bu eserin varlığından haberdardır ancak esere 1914 yılına kadar herhangi bir yerde rastlamak mümkün olmamıştır.
Yani bizler Türk Dünyası olarak 1914’e kadar Kaşgarlı Mahmut'un
Divan’ı Lügatü’t Türk adlı bir lügat ( sözlük ) yazdığını biliyorduk
Ama bu tarihe kadar bu eseri eline alıp okumuş
"Ben bu kitabı falanca yerde gördüm.’’
Demiş bir Allah’ın kulu yoktu.
1914 yılına kadar böyle bir kitap ortada yok idiyse
Bizler böyle bir kitabın varlığından nasıl haberdardık?
Bu kitabın varlığından başka kitaplar sayesinde haberdardık.
Mesela Divan-ı Lugâtü’t-Türk’ten
İlk söz eden Antepli Aynî diye de tanınan Bedreddin Mahmud’dur.
‘’İkdü’l-Cuman fi Tarih-i Ehli’z-Zaman’’ adlı eserinin birinci cildinde Kâşgarlı Mahmud’un eserinden yararlandığı görülmektedir.
Aynî, yalnızca bu eserinde değil kardeşi Şahabeddin Ahmed ile birlikte yazdığı ‘’Tarihü’ş-Şihabî’de’’ de Divan-ı Lugatü’t-Türk’ten yararlanmıştır.
Daha sonra Kâtip Çelebi ünlü eseri Keşfü’z-Zünûn’da Divan-ı Lugatü’t-Türk’ü anmıştır.
Türk dünyasının çok merak ettiği bu kitap ortalarda yoktur.
Türk dünyasının çok merak ettiği bu kitap ortalarda yoktur.
Daha doğrusu aslında bir insanın evindeki kitaplıkta bulunan kitaplar arasındadır.
Bu kişi de zamanın eski maliye nazırlarından Nazif Bey’dir.
Nazif Bey kitabın değerli bir kitap olduğunun farkındadır
Ama ne kadar değerli olduğunun farkında değildir.
O sebeple kitabı ölmeden önce yakını olan bir kadına hediye eder ve ona der ki:
Bu kıymetli bir kitaptır.
Başın sıkışınca bunu satabilirsin.
Ama 30 Altın liradan aşağıya satma.
Bir zaman sonra kadın paraya sıkışır ve kitabı alıp Bayezıt’taki Sahaflar çarşısına götürerek Burhan adlı bir sahafa bırakır ve
Bunu benim için sat.
Sen kaça satarsan sat bana 30 Altın Lira ver yeter. der.
Aradan biraz daha zaman geçer.
1914 Yılın başlarında Türk Kütüphaneciliğinin babası Ali Emirî Efendi
Her zaman olduğu gibi sahafları dolaşmaktadır
‘’Yeni bir kitap düştü mü?’’ diye.
Burhan Bey’in dükkanında Divan-ı Lügatü’t Türk’ü görünce heyecan ve mutluluktan adeta kalbi duracak gibi olur
30 Altın Lira kitap için 3 Altın Lira da Sahaf Burhan Efendiye komisyon ücreti olarak toplam 33 Altın Liraya kitabı alır.
Daha sonra Ali Emirî yeni edindiği bu kitabı sağda solda anlatmaya başlar:
Bu kitap değil
Türkistan ülkesidir…
Türkistan değil bütün cihandır.
Türklük
Türk dili bu kitap sayesinde başka bir parlaklık kazanacak.
Arap dilinde Sibeveyh’in kitabı ne ise
Bu da Türk dilinde onun kardeşidir.
Türk dilinde şimdiye kadar bunun gibi bir kitap yazılmamıştır.
Bu kitaba hakiki kıymet verilmek lazım gelse cihanın hazineleri kâfi gelmez…
Bu kitapla Hz. Yusuf arasında bir benzerlik vardır.
Yusuf’u arkadaşları birkaç akçeye sattılar.
Fakat sonra Mısır’da ağırlığınca cevahire satıldı.
Bu kitabı da Burhan bana otuz üç altın liraya sattı.
Fakat ben bunu birkaç misli ağırlığında elmaslara, zümrütlere vermem.
Haber kısa sürede önce İstanbul’da
Sonra tüm Osmanlı ülkesinde
Nihayet Türk topluluklarında duyulur
Büyük heyecana sebep olur.
Asırlardır bilinen ama kimsenin görmediği
Divan-ı Lügatü’t Türk
Nihayet Bulunmuştur.
Ziya Gökalp başta olmak üzere pek çok Türkçü bu kitabı görmek ister lakin Ali Emirî Efendi hiç kimseye göstermez.
Yine de eninde sonunda birilerine göstermek zorundadır
Zira kitap oldukça dağınıktır.
Acaba elindeki kitap Divan-ı Lügatü’t Türk’ün tamamı mıdır?
Yoksa eksik bir kitap mıdır?
Bu sorunun cevabını verebilecek tek kişi Kilisli Muallim Rıfat Efendi’dir.
Kilisli Muallim Rıfat Efendi kitap üzerinde tam iki ay çalışır.
Formaları düzenler.
Sayfalara numara koyar ve müjdeyi verir:
‘’Bu kitap noksansızdır.’’
Derken efendim olay meşhur Talat Paşa’nın da kulağına gitmiştir
Talat Paşa bu eserin yok olmaması için bastırılmasını teklif eder.
Sonuç olarak I. Dünya Savaşı yıllarında Divan-ı Lügatü’t Türk
Ali Emirî Efendinin isteği üzerine Kilisli Muallim Rıfat’ın editörlüğü ile bastırılır.
Kâşgarlı Mahmud’un Divan-ı Lügatü’t Türk’ü 25 Ocak 1072 günü yazmaya başladığı
10 Şubat 1074 günü tamamladığı tespit edilmiştir.
Bu hesapça kitap ilk yazılıp tamamlandığı tarihten 840 sene sonra basılmıştır.
Peki bitti mi hikaye?
Hayır.
Dahası var.
Türk Dünyasının şah eseri olan Divan-ı Lügatü’t Türk
Tabii olarak diğer Türk Dünyasında da sevinç ve heyecana yol açtı
Türkiye dışındaki Türk ülkelerinde de bu kitabın yayınlanması için kollar sıvandı.
Ancak ne yazık ki her kim bu işe el attıysa maalesef katledildi.
Evet...
Türk dünyasında ilk tercüme girişimi Azerbaycan’da oldu.
Sovyet Bilimler Akademisi’nin Azerbaycan Şubesi, bu iş için Halid Said Hocayev’i görevlendirdi.
Hocayev, 1935-37 yıllarında bu görevi tamamladı.
Fakat Hocayev ve yardımcılarının başarısının mükafatı, ölüm oldu.
1937 yılında bu kez meşhur Uygur şairi ve eğitimcisi şair Muhammed Ali, Dîvân-ı Lügatü’t Türk’ü Uygurcaya tercüme ettiği için katledildi
Bütün çalışmaları yakıldı.
Bir diğer Uygur bilim insanı Kutluk Şevki
Hac yolculuğu sırasında uğradığı İstanbul’dan Kilisli baskısını alarak ülkesine götürmüştü.
Ancak bilim dünyasına hizmet için giriştiği bu çaba maalesef sonu oldu.
Uygurlar
1944 yılında Şarki Türkistan Devleti’ni kurduklarında
İlk iş olarak Divan-ı Lügatü’t Türk’ün tercümesi işine giriştiler.
Bu iş için meşhur âlim İsmail Damollam görevlendirildi.
Birinci cildin tercümesi tamamlanmıştı ki
Rusya ile Çin anlaşarak Şarki Türkistan Devleti ortadan kaldırdılar
İsmail Damollam öldürüldü.
Şarki Türkistan’ın Kızıl Çin tarafından işgal edilmesinden sonra Uygur bölgesinde Sincan Özerk Yönetimi kuruldu.
Kaşgar bölgesinin Valisi Seyfullah Seyfullin,
Maddi kaynak da ayırarak tanınmış şair ve tarihçi Ahmed Ziyaî’yi, Dîvân-ı Lügatü’t Türk’ün tercümesi için resmen görevlendirdi.
1952-54 yılları arasında Divanın tercümesi tamamlandı
Pekin’e basılması için gönderildi.
Baskının giderleri de Kaşgar valiliği bütçesinden ayrılmıştı.
Ancak Pekin “karşı devrimcilik ve milliyetçilik” suçlamaları ile Ahmet Ziyaî’yi yirmi yıl ağır hapse mahkûm etti
Ziyaî cezaevinde işkence altında can verdi
Divanın bütün tercümeleri de yakıldı.
Yılmayan Uygurların bir başka girişimi
1960-63 yıllarında
Çin İlimler Akademisi Sincan Bölümü Müdür Yardımcısı Molla Musa Sayrani tarafından hayata geçirildi.
Fakat hem Sayrani he yardıcıları öldürüldü.
Ayrıca tercümenin metinleri de yakıldı.
Uygurların Divan’a merakı bütün bu olanlara rağmen azalmamakta aksine artmaktaydı. Halkın ve aydınların yoğun isteği ile Dîvân-ı Lügatü’t Türk
İbrahim Muti’in yönetiminde Abdusselam Abbas, Abdurrahim Ötkür, Abdurrahim Habibulla, Abdulreşit Kerim Sait, Abdulhamit Yusufi, Halim Salih, Hacı Nur Hacı, Osman Muhammed Niyaz, Emin Tursun, Sabit Ruzi, Muhammet Emin ve Mirsultan Osmanov’dan oluşan 12 kişilik komisyon tarafından tercüme edildi.
Bu tercüme ile Divan, 1981-84 yıllarında Urimçi’de 3 cilt halinde ve 10 bin nüsha basıldı.
Divan-ı Lügatü’t Türk, Kazakistan ve Azerbaycan’da ise SSCB’nin yıkılışından sonra yayınlanabildi
Bu değerli kitabın asıl kahramanı onu satın alan maliye nazırlarından Nazif Bey dir. İlerde belki ona nereden geldiğini de bulurlar tarihçiler
YanıtlaSilAsıl Kahramanın "Kaşgarlı Mahmut" çünkü o yazdı.
SilTabii ki Nazif bey bunu alması ve saklaması
Ayrıca tam değerini bilmese de
Kitabın değerini 30 Altın Lira dan aza satılmayacağını tembih etmesi
Bu ne demek,
Sakın ha bu kitabı bir yerde unutup kayıp etme
Parasal değeri var
İşte bunun sayesinde insanların haberi oluyor
Birde şöyle düşündüm bunu yazarken
O değerli bayanın paraya sıkışmamış olsa idi
Nazif beyden bana hatıra derdi. Saklardı ölünceye kadar
Sonra çocukları da annemiz buna değer veriyordu
Bunu bizde iyi koruyalım diyebilir veya evde yer işkal ediyor at gitsin diyebilirlerdi
İyi ki;
Talat paşa bunu bastırması ile sonsuza kadar kayıp olmasını önüne set çekmiş oldu. Nurlar içinde Uyu Talat Paşam
YanıtlaSilEvet çok büyük düşünmüş Talat Paşa. Bana göre iyi bir yönetici idi. Bazılarımız sevmese de
SilBenim bu yazıdan anladığım. Türkçeye en büyük katkısı "Kaşgarlı Mahmut" olmuş gibi
YanıtlaSilKesinlikle çünkü Araştırmış ve yazmış
SilTarık Hocam, Bu sıralar Türklere ve Türkçe daha fazla yer vermeye başladınız. Bunu eleştiri değil, memnuniyet belirtisi olarak söylüyorum. Teşekkür ederim
YanıtlaSilBeğenmenizse sevindim.
Silİlle Türkler veya Türkçe hakkında bir şeyler yazayım diye bir düşüncem yok
Ülke siyaset ile doldu taştı
Biraz da farklı konulara bakayım dedim.
Tarık Bey, Nereden buluyorsunuz böyle konuları, Hepsini keyifle okuyorum. Tekirdağ dan selamlar Ahmet Ak
YanıtlaSilGüzel Arkadaşım.
Silİnternetin varsa
Zamanın varsa
Geçim derdin yoksa
Moralin yerinde ise
En önemlisi ise Okumayı ve Araştırmayı seversen
Herkes bunu yapabilir diye düşünüyorum
Çinliler sürekli Türkler ile sürekli savaşmış. Elinden gelse Türklerin neslini kurutmak isterler
YanıtlaSilTürklerin Orta asyada en büyük komşusu hep Çin olmuş
SilDevletler hep komşuları ile savaşır
Hep böyle olmuş Tarihte
Tarık Hocam, Türk Kütüphaneciliğinin Babası Ali Emirî Efendi hakkında bir yazı yazsan diyorum. Erzurum'dan Hakan Demir
YanıtlaSilUmarım ileride fırsat bulabilirsem tabii ki bir derleme yaparım
Sil30 TL değil 30 altın lira…
YanıtlaSilTeşekkür Ederim. 30 Altın Lira olarak düzeltim 🙏 🌱🌴🥦 🍃🌿🌳🍀🎋
SilNazif Beyin kitabı verdiği kadın hiç bir yerde ortaya çıkmadığına göre, Gizli İlişkisi olduğunu birisi olduğu aklıma getiriyor. Yoksa aileden birisi olsa idi. Ben sattım diye gazeteye röportaj verirdi düşünüyorum.
YanıtlaSil