Türkler Denizi Sevmiyor mu? Niye Denizci Millet Olamadık?
Denizi sevmiyor mu?
Orta Asya’da göl ve nehirden başka bir şey olmadığı için mi?
İlk denizci Türk kimdi?
İlk donanmayı kim kurdu?
Hangi padişah gemicilikte geri kaldığımızı gördü?
Ve yelkenlerden buharlı gemilere geçiş çok geç mi yapıldı vs.?
Bu soruları biraz araştırmak istedim.
Asyalı atalarımızın doğal şartlarda denizci olamayacakları gerçektir.
Bizler denizci millet değiliz
Bizler "Coğrafya öğrenmeye de" hevesli değiliz gibi
Düşünün ki dünya haritasını elinde bulunduran
Yurt dışına çıkan ilk padişah olan Abdülaziz
Keza 1867’de Bahriye Nazırlığı kurdu.
Abdülaziz
Abdülaziz
Türk tersanelerinde ilk buharlı gemi 1874’te tamamladı.
İşin acıklı yanı;
Sonuç?
Bu milli cemiyet “İttihatçıların Ocağı” diye
Bir örnek daha;
Kıbrıs krizinin yaşandığı süreçte / 1965’te
Ve, 12 Eylül rejimi bu cemiyete 1986’da son verdi!
“Mavi Vatan” diyen tüm denizcilerin
Dünyanın büyük kültür mirası Piri Reisin hazırladığı “Kitab-ı Bahriye” eserini kaçımız okumuşuz, daha doğrusu haberimiz var?
Üç tarafı denizle çevrili ülkemizde
Ufkun ötesine gitmek için
Kürek gücünden
Yelken gücüne geçmek ve rota vermek "Evrim" gerektirir.
12 ciltlik “A Study of History’’ isimli eserinin 3. Cildi 40. Sayfasında 1770 Çeşme Baskını öncesinde dönemin
Sultanı III Mustafa’ya Rus Filosunun Baltık’tan yola çıktığı ikazı yapıldığında
Ona yakın çevresinin
Baltık’tan Akdeniz’e yol yoktur
Endişe etmeyin tavsiyesinde bulunacak kadar coğrafi bilgi yoksunu olduğu yazıyor.
Denizde 1571 İnebahtı mağlubiyeti sonrası
Başlayan duraksama, gerileme ve çöküşü ancak Mustafa Kemal Atatürk durdurabilmiştir.
16. Yüzyıl ile 20.yüzyıl arasındaki büyük kayıpları ancak 1923 sonrası dönemde kapayabildik.
Denizde zaferler yüzyılı olan 15 ve 16. Yüzyıllarda
Akdeniz’de elde edilen büyük deniz zaferlerinin enerjisi
Hint Okyanusu ve Atlantik Okyanusu eteklerine vardıkları halde
Gerçekte okyanuslara hükmedebilecek bir imparatorluk
Akdeniz gibi okyanusların yüzde 1’i kadar küçük bir denize sıkıştı.
Ancak atalarımız için okyanus ve denizlere çok uzak olsalar da deniz
Doğuda Şantung ovasına kadar ordu sevk ettim
- Türk milleti yaratılalı
- Türk kağanı tahta oturalı Şantung şehrine
- Denize ulaşmış olan yok imiş.
- Kağanıma arz edip ordu gönderdim.
- Şantung şehrine, denize ulaştırdım. der demek ki her zaman akıllarında deniz var.
Türklerin Anadolu’da denizcileşmesinin başlangıcını
Zira Türkler Anadolu’da çok önceden vardı.
Pek çok tarihi bulgu Türklerin MÖ 8.000’li yıllardan itibaren var olduğunu ispat ediyor.
Göbeklitepe’de bulunan 8 figürün 12 figürlü Türk takvimindekilerle aynı olduğu ispatlanmış durumda.
Anadolu’da son 10 milenyumda var olan Türkler
Doğal olarak deniz kıyısında da yerleşti
Ufuk çizgisini gördü
Denizle temasa geçti.
Yerleştikleri Anadolu ve Rumeli’de
Orta Asya’dan batıya göçlerde sahip oldukları kısıtlı denizcilik yeteneğinin yanında Türkçe denizcilik terimlerini de getirdiler.
Tengiz (deniz), Kemi (gemi), Kulaç, Sal gibi.
Uzun süre
Derya ve Deniz sözcüklerini Akarsular ve Büyük Göller için kullandılar.
Anadolu yarımadasına zaman içinde daha sonra Peçenek Türkleri ile Hazar Türkleri geldiler
Çoğunluk Batı Anadolu ve Marmara Havzalarına yerleştiler.
Malazgirt Savaşı sonrası
Doğu Roma’nın 1081 yılında değişimi sebebiyle İstanbul’daki karışıklıklardan yararlanarak kaçmayı başaran Çaka Bey
Denize bir Orta Asyalı gibi değil, Akdenizli gibi bakmayı Çaka Bey çok kısa sürede öğrenmiştir.
Malazgirt’ten on yıl sonra, 1081 yılında İzmir’de denizci bir devlet oluşturdu.
Oğuzların 24 kolundan Üç Ok’lar koluna bağlı
Gök-Han Oğullarından olan Çavuldur Boyuna mensup olan Çaka Bey
Bu aşamadan sonra gemi inşa faaliyetlerine geçilmiş
1081 yılı Türk Deniz Kuvvetlerinin kuruluş yılı olarak kabul edilmiştir.
Çaka Bey komutasındaki
Kendi iradesi altında devletler kurdu.
Türkler bu süreçte ihtiyaç duydukları oranda denizle ilgilendiler.
Denizden, kendilerini başka yere götürmesini istiyorlarsa da
Selçuklular ise ilk kez XIII. Yüzyılda Akdeniz’e Alanya ve Antalya ile tanıştı.
1095 yılında Çaka Beyin ölümüyle yaklaşık iki buçuk asır süren Türk denizciliğinin sessizliği, Umur Beyle sona ermiştir.
Son bin yılın her yüzyılında ayrı koşullar ve gelişmeler ile ortaya çıktı.
Uzaklaştıkça gerileyip çökmüşlerdir.
Alman tarihçi Runciman
Bu olguyu “Deniz nimetleri olmadan Anadolu yaşayamaz” şeklinde ifade etmiştir.
Denizle etkileşime giren Türkler de
Zaman içinde devleti yönetenlerin denizcileşmesi ile denizi sevmiş
Onların ufku kadar denizciliği başarabilmiştir.
Yönetici ya da Sultan denizci akla sahipse halk da ondan payını almıştır.
Anadolu Beylikleri tarihinde
Osmanlı İmparatorluğu’nun
15 ve 16. Yüzyıl’da donanmaya destek veren Sultan (Yavuz) Selim ve Sultan (Kanuni) Süleyman dönemlerinin deniz zaferleri en somut başarı örnekleridir.
Türkler kısa sürede denizcileşebilen bir ulustur.
Bunun en güzel ispatlarından birisi de denizden ve deniz kültüründen uzak ortamda yetişen
Sadece Anadolu’ya yerleşen Türkler değil
13. Yüzyılda Mısır ve Suriye’de hüküm süren
Kıpçak Türkü Sultan Baybars da hükümdar olunca önceliği denize veren bir liderdi.
Haçlılar ve Moğollara kök söktüren Sultan Baybars
Ormanlık arazileri koruma altına alıp gemi inşasında kullanılan kerestelerinin satışını yasaklayacak
Kısa sürede yeni liman ve tersaneler kurduracak kadar denizci vizyona sahipti.
Baybars
Hristiyan dünyasıyla sistemli ve sürekli diplomatik ilişkiler kurdu.
1261 yılında Bizans İmparatoru VIII. Mihail, ardından Cenova ile ticaret antlaşması yaptı.
Bunların hepsini donanmasının güvencesi ile gerçekleştirdi.
Aydınoğulları Beyi Gazi Umur Bey de
Orta Ege’de bazı adaları ele geçirirken
Bunlardan birinde Epir’e ulaşmak istedi
Korent kıstağında kadırgalarını karadan yürüttü.
Böylece gemilerini karadan yürüten ilk Türk oldu.
Onu 200 yıl sonra Sultan I. Mehmet (Fatih) takip edecekti.
Umur Bey’in İzmir fethi sonrası Sakız Adası’na hâkim olması
Gelibolu ile Rodos ve hatta Mora Yarımadası’nı hedef alması
Türklerin denizciliğe dönüşünün en somut kanıtları oldu.
Daha da öte
Umur Bey, korsan filosu yerine devlete ait düzenli bir donanma kurdu.
1299 yılında kurulan Osmanlı İmparatorluğu denizde büyüdükçe karada da büyüdü.
Vizyonu olan Piri Reis gibi Amiralleri idam etmekle
Ya da Turgut Reis gibi üstün nitelikli denizcileri tasfiye ile meşguldü.
16. Yüzyıl
Bu yönü ile 16. Yüzyıl sonun en görkemli başlangıcıdır.
Osmanlı İslam Skolastisizm'i içinde akıl mı?
Nakil mi?
tercihini nakilden yana kullanarak sadece denizde değil
Bu süreçte doğal olarak kapitülasyonlar;
Aristokrasi ve burjuvazi yokluğu
Kadırgadan Kalyona ve kürekten yelkene geçişte yaşanan 100 yıllık gecikme
Kurumsal kültür eksikliği
1571’de yaşanan İnebahtı hezimeti sonrası değil yüzde 1’lik Akdeniz’de hakimiyet kurmak, Akdeniz’de denize kıyısı olan Osmanlı mülkü dahi korunamadı.
Daha da öte Anadolu’nun giriş kapısı Çanakkale Boğazını bile koruyamadık.
Örneğin 17. Yüzyılda Venediklerinin Boğazı zorlamaları
Bir yana Denizlerin efendisi İngiliz Donanması
1807’de Trafalgar Zaferinin sarhoşluğu içinde elini kolunu sallayarak boğazı geçti
Topkapı Sarayının önüne kadar gelebildi.
II. Abdülhamit sayesinde 20. Yüzyıla donanmasız girdik
Tuna’dan Nil havzasına;
Kıbrıs’tan Tunus’a ve Cezayir’e kıyısı olan topraklarımızı kaybettik.
1911’de yaşanan İtalya Harbinde Kuzey Afrika’daki son kalemiz Libya’yı ve Anadolu’nun ayrılmaz parçası Menteşe adalarını
1913’te Balkan Harbi içinde en büyük liman kentimiz Selanik ve
Birinci Dünya Harbinin hedefi sadece deniz çıkmaya çalışan Almanya’yı kıtaya geri itmek değil, aynı zamanda
Donanmasız Türkleri parçalamak ve paylaşmaktı.
Nitekim 1915’te bu kez büyük bir armada ile Çanakkale Boğazı ağzına geldiler.
Nusrat’ın mayınları ve kıyı topçusunun ateşi ile boğazı geçemediler
Bu donanmayı ve istilacıları taşıyan gemileri
Ne Akdeniz ne de Ege’de durdurabildik.
Savaş sonunda sefil ve rezil Mondros Ateşkes Anlaşması ile yurdumuzu işgale açtık.
15 Mayıs 1919 sabahı bu kez Türk’e 400 yıl Efendim diyen Yunan İzmir’e ayak bastı.
Özetle donanmanız yoksa yarımadada yaşayamazsınız.
Yunanistan’ın İzmir işgalinde Balıkesir’de gizli çıkarılan İzmir’e Doğru isimli gazetede
15 Haziran 1920’de yazılan bir makale şunu yazıyordu:
Bundan dokuz, on asır evvel Oğuzhan’ın torunları
Onun palabıyıklı, dolgun pazılı, temiz ruhlu, kahraman torunları buraya geldiler…
Bilmem ne zaman
Akdeniz’in diğer bir sahilinde, türedi bir hükûmet belirdi.
Bu hükûmetin ülkesi
Akdeniz’in maviliğine doğru uzanmış lekeli bir eli andırıyordu.
Haritada bile insana sağından ve solundan bir şey çalacakmış hissini veren bu solucan parmaklı kirli elin üstünde.
Bir gün nasıl oldu?
Oğuzhan’ın torunları pek mi dalgındı
Yoksa pek mi kancıkcasına bağlanmıştı, bilmiyorum!’’ Cevabı biz verelim.
İşin özü
Oğuzhan’ın torunları değil
Onu yönetenler denize sırtını dönmüş
Kişisel menfaatlerini vatanın menfaatleri üzerinde tutmuştu.
Coğrafyadan ve jeopolitikten uzaktılar.
Mevcut sistem yüzyıllarca günlük ihtiyaçlarını karşılamıştı
Çarpıcı bir örnek verelim.
Osmanlı İmparatorluğunda padişahın egemenliği
Gücünün denizdeki temsilcisi olan Donanmayı Hümayun’a
1326’dan 1867 yılına kadar 160 Kapdan-ı Derya (Derya Kaptanı) hükmetti.
Bu görev Sultan Abdülaziz döneminde 1867 yılından Saltanatın kaldırıldığı 1 Kasım 1922 tarihine kadar 39 Bahriye Nazırı tarafından ifa edildi.
Bu şahsiyetler içinde söz konusu görevi birden çok kez yapanlar da oldu.
Dolayısı ile toplam görevlendirme sayısı 252’dir.
Bu şahsiyetlerin sadece 58 tanesi denizden gelmişti.
Geri kalanlar çoğunluk karacı paşalar ile kasap başı, ahırlar amiri, deniz görmemiş valiler, kayıkçılar, pabuççular ve hatta imza atamayacak derecede kara cahiller idi.
Cumhuriyet Türk’ünün denizcileşmesi donanma öncülüğünde gerçekleşti.
Bugün her ne kadar Atatürk dönemi güncel siyasetin hoyrat vefasızlığı ve bilinçli cehaleti içinde küçük görülse de denizde sahip olduğumuz
Her şeyin temeli Atatürk denizcileşmesine dayanır.
Limanlardan Tersanelere
Donanmadan Ticaret Filosuna
Denizcilik Spor Kulüplerinden Balıkçılığa kadar her alanda yeni kuruluş
Reform veya revizyon cumhuriyetle başlamıştır.
Her şey bir yana kapitülasyon belasından kurtuluş
Türk denizcileşmesinin temelini oluşturmuştur.
33 yıllık Abdülhamit döneminde de donanmanın hem operatif hem kurumsal kültürü yok edilmeye çalışıldı
Atatürk sonrası göreve gelen devlet başkanları Atatürk’ün deniz vizyonunun yanına dahi yaklaşamadılar.
1323 yılında Marmara Denizine ulaşan Osman Beyliği
“Derya Beyi” ünvanını alan ilk kişi de Kara Mürsel Bey ‘dir.
İki büyük deniz haritacısı Piri Reis ile Macar Ali Reis te Gelibolu’da yetişmiştir.
Fatih Sultan Mehmet’in Haliç’e karadan gemilerini indirmesi anlatılır ama Eğriboz Adasını Venediklilerden nasıl aldığı pek bilinmez.
Avrupa’yı bir telaş alır, Doğu Roma gibi Batı Roma’da elden çıkabilirdi.
Böylece Venedikliler ile Osmanlı arasındaki büyük İnebahtı Savaşı için (Sapienza adası Mora yarımadasının güneybatı açıkları) hazırlıklar başladı.
Sapienza Deniz Savaşı 4 ayrı günde (12, 20, 22 ve 25 Ağustos'ta) iki donanma gemilerinin karşılıklı yakın savaşa girmeleri şeklinde gelişti.
Venedikliler bu savaş sonunda tam bir büyük bozguna uğramışlar ve savaş alanından kaçmaya zorlanmışlardır.
Venedik donanmasının Osmanlı donanması karşısında uğradığı bu büyük yenilgi Venedikliler tarafından büyük bir utançlık nedeni ve kibir kırılması meselesi olarak görüldü.
Bu Sapienza Deniz Savaşı galibiyeti hem yeniden denizde hem de karada Osmanlı kuvvetlerinin taktik ve stratejik başarılarına neden olmuştur.
Osmanlı akıncı birlikleri karadan ta kuzey İtalya'da Friuli yörelerini bastılar ve hatta ta Vicenza şehrinin yakınlarına gelebildiler.
Venedikliler elçi gönderip ateşkes istemelerine rağmen Sultan II. Bayezid'ın istediği şartı, yani Venediklilerin bütün Mora sahillerini terk etmesini, Venedik otoriteleri kabul etmedi.
Aynı yıl Kemal Reis komutası altındaki Osmanlı donanması ile Venedik deniz güçleri arasında Modon Deniz Savaşı veya İkinci İnebahtı Savaşı adı verilen diğer bir deniz savaşı da olmuş
(dipnot: Yunanlılar hep Osmanlılının hüküm sürmesinden bahseder, Venediklilerin yada Cenevizlilerin değil, fark DİN ayrımından kaynaklanır..!
14 Aralık 1502 de Osmanlı-Venedik Savaşına son veren ateşkes anlaşması imzalanmıştır.
Sultan II.Bayezid döneminde (1481-1512)
Türk Deniz Tarihi’nin en büyük bilim adamlarından biri olan ve özellikle kartografi çalışmaları ile tüm dünyada büyük yankılar uyandıran Piri Reis 1513 ve 1528 yıllarına ait iki ayrı dünya haritası yapmıştır.
Piri Reis'in Dünya Denizcilik Tarihi’ne diğer bir hediyesi de 1521 ve 1525 yıllarında iki kez yayınladığı ünlü, "Kitab-ı Bahriye" adlı kılavuz kitabıdır.
Yavuz Sultan Selim’in
Cezayir'de dünyanın en büyük hıristiyan devleti İspanya'ya kök söktüren ve yaptığı savaşlarda onbinlerce İspanyol askerini öldüren ve 70.000 Endülüslü'yü İspanyol zulmünden kurtarıp gemilerle
İspanya İmparatorluğu'nun Avrupa'daki en büyük iki rakibinden biri olan Fransa, baş edemediği İspanyol donanma kuvvetlerine karşı Osmanlı Devleti'nden yardım talep edince
Barbaros, mahiyetine Fransa Donanması Amirali Duc D'Enghien'i de alarak
Türk Donanması'nın 8 ay kaldığı ve bu süre içinde Osmanlı Bayrağı'nın çekilip Osmanlı Parası'nın kullanıldığı Toulon şehrinde o yılın vergisi Türk memurlara ödendi, yargılamayı da Türk Kadıları yaptı.
O günleri yaşayan Toulonlular
"Fransa Seferi"nden dönüş yolunda İspanya ve İtalya kıyı ve adalarındaki baskınlarına devam eden Osmanlı Donanması beraberinde 14.000 esirle birlikte onbinlerce İstanbullunun sevinç gösterileri arasında şanlı bir şekilde İstanbul'a girdi.
16. yüzyılda Fransa, Hollanda ve İngiltere gibi milli monarşiler, Osmanlılar'ın, İspanya (Kutsal Roma-Cermen) İmparatorluğu'na karşı mücadeleye girmesiyle hayat hakkı bulabildi.
Kanuni Sultan Süleyman, 1543'te Macaristan üzerinden İspanya İmparatorluğu'nun üzerine yürürken Barbaros komutasındaki Osmanlı Donanması
Fransuva'dan sonraki Fransız Kralları da İspanya (Kutsal Roma-Cermen) İmparatorluğu karşısında Osmanlılar'dan yardım almaya devam ettiler.
Osmanlı korsanları bağımsız Avrupalı korsanlar gibi birer haydut değil, resmî hüviyetli deniz gazileriydi.
Devletin siyasi güç ve koruması altında faaliyet gösteren Osmanlı Korsanları sefer zamanı devlet donanmasının bir parçası olarak iş görürler
Devletten habersiz olarak dost ve düşman ayırt etmeden hukuk dışı olarak denizde veya sahilde yağma faaliyetlerine girişenler "haydut" veya "haramî" diye adlandırılmış ve cezalandırılmışlardır.
Osmanlı devlet donanmasının güçlü şekilde Akdeniz’de görülmeye başlamasıyla birlikte, korsan gemileri devlet donanmasına iltihak ederek güç birliği yapmışlar
Osmanlı İmparatorluğu, 14. yüzyıl sonlarından başlayarak Akdeniz’de dağınık haldeki Türk deniz korsanlarını destekleyip düzenleyerek gelişmelerine yardımcı oldu.
Turgut Reis Tunus’ta Mehdiyye, Cerbe, sonra Trablusgarb ve Cezayir Beylerbeyliği'nin birçok limanını belli başlı korsan üsleri hâline getirmişti.
Cezayir'de faaliyet gösteren Türk Korsanları istisnasız Akdeniz’in her yerinde faaliyet gösterdiler.
Osmanlı Eyaletleri'nden Tunus Beylerbeyliği'ne ait korsan filoları da, Malta Şövalyeleri'ne rağmen İtalya ve Sicilya’ya korku verdiler.
Diğer bir Osmanlı Eyaleti olan Cezayir Beylerbeyliği'nin Rotterdam, Amsterdam, Ceneviz, Livorno ve emsali büyük Avrupa limanlarında gizli ajanları vardı.
Türk Denizcileri'nin -bir çoğu günümüzde hâlâ bilinmeyen- Atlantik'teki bu faaliyetleri daha çok Batılı tarihçiler tarafından incelenmiş, ülkemizde ise yeni yeni canlanmaya başlayan "Denizcilik Tarihi" araştırmacılarının gayretleri sayesinde Muhteşem Denizcilik Tarihimiz'in altın sayfaları birer birer aralanmaya başlamıştır.
Türkler, düzenli bir filo ile ilk kez 1585 yılında Cebelitarık Boğazı'nı geçerek Atlantik Okyanusu'na açılmıştır.
17 ve 18. yüzyıllarda Osmanlı İmparatorluğu'nun resmî korsanlık üsleri Cezayir, Salee, Tunus ve Trablusgarp limanları çok sayıda Avrupa'nın Müslüman olan ünlü korsanları için de birer çekim merkezi hüviyetindeydi.
Yine Süleyman Reis adıyla yelken açan Veenboer ise 1620'de bir hristiyan gemisine saldırı esnasında şehit düşmüştür.
Murat Reis'in (Jan Janszen) Atlas Okyanusu'na yapmış olduğu seferlerin en ünlüsü, 12'si kadırga olan 15 parçalık bir filo ile 1627 yılında yapılan İzlanda harekatıdır.
İzlanda'ya harekat düzenleyen bir başka Türk denizcisi de Ali Biçin Reis'dir. O da bu seferinden 800 esir ile dönmüştür.
Murat Reis ve emrindeki kaptanlar, İngiltere'deki prenslikler ve kontluklar başta olmak üzere, İzlanda, Norveç, İsveç ve Danimarka limanlarına ard arda saldırılar düzenlemiş, önemli miktarda ganimet ve esir ele geçirmişlerdir.
Denizcilerimiz ayrıca, rakiplerinin onlarca korsan gemisini batırmış, bir çok ticaret gemisine el koymuştur.
Danimarka'daki Kraliyet Kütüphanesi'nde 1628 senesinde yazılmış ve Türklerin Atlantik serüvenini belgeleyen bir kitapta Piskopos Oluf Eigilsson "Türk denizcilerinin 1627 senesinde İzlanda'ya geldiklerini, kendisi de dahil
Kopenhag'da, "Kgl Bibliotek Chistians Brygge No: 8" adresinde yer alan kütüphanede bulunan diğer bir kitap, pek bilinmeyen iki Türk denizcisini bizlerle tanıştırmaktadır
Kopenhag'ın 60 km. uzağında bir liman şehri olan Helsingör'de, müze olarak kullanılan Hamlet'in şatosu'nun duvar pano ve tablolarında İskandinav Limanlarındaki Türk Denizcileri ve gemileri tasvir edilmektedir.
Ayrıca İzlanda’da Türk gülleleri halen sergilenmektedir.
Murat Reis'in (Jan Janszen) emrindeki Türk Korsan Filosu "Land End"den yaklaşık 100 mil kadar içerde Hard Lend Burnundan 11 mil açıktaki bu adayı üs yaparak batılı devletlere dehşet saçmaktaydı.
1631’de de Türkler İngiliz limanlarını yıllık vergiye bağladılar. İngiltere'nin Bristol, Plymouth, Southampton ve İrlanda'nın Cork ve Baltimore gibi birçok limanları
1627 yılında 10 gün içinde 27 İngiliz gemisi Türkler tarafından zaptedildi. 19 Haziran 1631 gecesi İrlanda'nın Baltimore Limanı da Türk Korsanları tarafından zapt edilmiş ve bu olay sonunda ünlü şair Thomas Usborne Daways 56 mısralık uzun bir şiir yazmıştır.
1609-1616 yılları arasında 466 İngiliz gemisi Osmanlı Korsanları'nca ele geçirildi ve bu sayıya 1625'te Plymouth'dan 25 gemi daha eklendi.
Osmanlı gemileri Osmanlı İmparatorluğu ile barış anlaşması olmadığı halde Akdeniz ticaretinden faydalanmak için bu sularda izinsiz seyretmeye başlayan Amerikan gemilerini de bir bir ele geçirmeye başladı.
Bu gemi, Boston Limanı'na bağlı Kaptan Isaac Stevens'in idaresindeki Maria idi. Daha sonra Philadelphia Limanı'na bağlı Kaptan O’Brien idaresindeki Dauphin de Osmanlı korsanları tarafından yakalandı.
ABD kamuoyunda artık iyice büyük bir sorun olmaya başlayan durum karşısında Amerikan Kongresi'nde tedbirler alınması istendi.
5 Eylül 1795 (21 Sefer 1210) tarihinde, tamamı 22 fasıl ve bir hatimeden oluşan Dostluk ve Barış Anlaşması'na göre
Anlaşma 7 Mart 1796'da Amerikan Kongresi'nce de onaylandı. Böylece Amerikan Kongresi, Osmanlı İmparatorluğu'na resmen vergi mükellefi oldu.
5 Eylül 1795 yılında imzalanan ve dili Türkçe olan Dostluk ve Barış Anlaşması'na göre Amerika Birleşik Devletleri tarihinde ilk kez bir devlet tarafından yıllık vergi ve haraca bağlanmış oldu.
ANTLAŞMAYI GÖRMEK İÇİN ADRES
The BarbaryTreaties 1786-1816
Treaty of Peace and Amity, Signed at Algiers September 5, 1795
NOT: Metinin aslı Osmanlıca/Türkçe yazılmıştır, Berberi dilinde değil ! Ayrıca kaynak adreslerde, Osmanlılar veya Türkler ;Cezayirli, Arap, Tunuslu, Faslı olarak ta anılmışlardır.)
17’nci yüzyılda yaşayan İngiliz diplomat Sir Paul Rycaut Osmanlı uzmanıydı.
-”Türkler günün birinde denizde güçlü olmayı akıllarına koyarsa ve gerektiği gibi çalışırsa bütün dünyanın önlerinde eğileceğinden kimsenin kuşkusu olmasın.”
Tesadüf müdür; Osmanlı denizciliği 17’nci yüzyıldan itibaren geriledi...
★★★★★★★★★★★★★★
Tarihi Döneme Göre
Kısa Kısa Ayrıntılar
Selçuklu Dönemi
Dandanakan savaşından sonra ilk kez
"uman" bölgesinde denizcilik faaliyetleri görülür.
Alp Arslan nehir gemileri kullanmış, Ceyhun
nehri üzerinde kayıklardan köprü inşa etmiştir.
I. Melikşah döneminde Karadeniz kıyılarına
ulaşılarak Trabzon kısa süreliğine fethedildi. (1080)
Süleyman Şah döneminde Marmara ve Karadeniz’de
yayılan Türkler ile Bizans arasında 1081'de Dragos suyu antlaşması imzalandı.
Sonrasında Türkler 1085'de Antakya’yı ve kısa süreliğine Sinop’u aldılar.
bu gelişmenin ardından; Süleyman şah, yönünü Akdeniz’e çevirmiş, 1085
senesi sonunda
I. Gıyasettin Keyhüsrev döneminde Antalya
alındı.(1207)
I. İzzeddin Keykavus döneminde Sinop
alındı ve Kıbrıs ile mühim ticari antlaşma imzalandı.
I Alaeddin Keykubat döneminde Kalonoros (Alanya) fethedildi. Burada bir tershane kuruldu. (1221)
Aynı dönemde uç beyi Hüsameddin Çoban liderliğinde Suğdak fethedildi. (1225)
1243 Köse dağ Savaşından sonra kıyılardaki beyler
denizde gazaya devam ettiler.
★★★★★★★★★★★★★★
İlk Türk Denizciler
Çaka Bey
• ege sahillerinde mücadele etmiş, Bizans’a esir düştükten sonra kaçarak İzmir’i fethetmiştir.
Ebul Kasım'ın İzmit seferinde donanma desteği
vermiş, sonrasında midilli ve Sakız’ı fethetmiştir.
Sonraki Bizans savaşını kazandı. (Koyun adaları muharebesi)
• Sisam ve Rodos’u fethetti.
Donanması yok edildikten sonra tekrar toparlanarak hakimiyetini genişletip Edremit ve abydos’u aldı.
• 1095'de damadı I. Kılıç Arslan tarafından öldürüldü.
• Aydınoğluları beyliğinin kurucusu Mehmed Bey’in oğludur.
İzmir valiliğinde
kıyılarda hakimiyeti sağladı.
Bozcaada ve Sakız’a sefer düzenledi.
• 1331’de Saruhanoğluları ile ittifakken Gelibolu’ya yürüdü.
Donanmayı büyüterek
Mora’yı yağmaladı.
Sultan olduktan sonra haçlılarla savaştı.
1341'de Bizans
tahtı mücadelesi için Kantakuzenos'a yardım etti.
• Haçlı ordusu 1344'de İzmir’deki liman kaleyi ele geçirdi.
Sonra Umur bey burayı almak için savaşırken öldü.
★★★★★★★★★★★★★★
Gelibolu Tersanesi
Denizcilik Faaliyetleri
• Gelibolu Süleyman Paşa tarafından 1354’te alındı.
Bizans’ın çağrısı
üzerine Cenevizli Amedeo liderliğindeki haçlı ordusu 1366’da Gelibolu’yu alarak
Bizans’a teslim etti.
Sonra Osmanlı
yardımıyla Bizans tahtına geçen IV. Andronikos
I. Murad’ın baskısına
dayanamayarak 1376’da Gelibolu kalesini geri verdi.
• Yıldırım Beyazıd, Sarıca Paşa’ya Gelibolu kalesini tahkim ettirdi ve burada tershane kuruldu.
Sonrasında Çanakkale boğazından geçen gemilerden vergi alınmaya başlandı.
• Beyazıd İstanbul’u kuşatınca Boucicaut liderliğindeki haçlılar Çanakkale
boğazından İstanbul’a ulaştı.
• Fetret devrinde şehzadeler ile Bizans, Venedik, Ceneviz ve Rodos arasında
Gelibolu antlaşması imzalandı.
(Deniz ticareti serbest olacak, izin almadan Türk
donanması Ege’ye açılmayacak.)
• Aragorn Kralı’nın Timur’a gönderdiği elçisi Clavijo, Gelibolu’daki
tahkimata dair bilgi verir.
• Çelebi Mehmet tahta geçince boğazlardaki hakimiyeti yeniden kurdu.
1415’te Türkler Venedik kolonilerine saldırdı.
Karşılığında Pietro Loredano liderliğindeki Venedik güçleri çalı Bey’in güçlerini bozguna uğrattı.
Türklerin
1423'deki Selanik kuşatmasına karşı harekete geçen Venedik donanması
püskürtüldü.
• 2. Murad döneminde Gelibolu muhafızlığında bulunan Saruca Paşa, Venedik
ile yapılan barış görüşmelerini yönetti.
1429'a gelindiğinde Türkler denizde
Venedik’e üstünlük kurdu.
• fatih döneminde, Baltaoğlu Süleyman Bey komutasında İstanbul fethine
katılan Türk donanması Gelibolu’da hazırlandı.
Fetihten sonra Çanakkale
boğazında karşılıklı Sultaniye ve Kilidbahir adında kale inşa edilerek tam
hakimiyet kuruldu.
• Gelibolu ana tershane olarak kalmaya devam etti.1470 Eğriboz, 1475 kefe
ve kırım, 1480 İtalya seferi ve Rodos seferinde kullanılan donanma buradan
çıktı.
II. Beyazıd döneminin ünlü kaptanı kemal reis burada yetişti.
Yeğeni piri
reis ise kitâb-ı Bahriye’yi Gelibolu’da yazdı.
Yavuz döneminde İstanbul’da
tersane-i amire'nin kurulmasının ardından ise Gelibolu önemi kaybetti.
• 1475 yılında Gelibolu’daki donanma Kadırga, Kalyata, Kayık, at gemileri
ve tüccar gemilerinden oluşuyordu.
Tüccar gemileri vergiden muaftı.
Personel
maaşları Gelibolu gümrük gelirlerinden ödenirdi.
Yerel halktan insanlar
vergiden muaf olma karşılığında kürek çekme veya diğer işleri yapardı.
★★★★★★★★★★★★★★
İstanbul Kuşatması
Osmanlı Denizciliği
• Kuşatma öncesi kaptan-ı derya Baltaoğlu Süleyman Bey tarafından tahkimat
yürütüldü
350-400 gemilik güç oluşturuldu.
Kuşatma sırasında donanma, Rumeli
hisarının yanındaki balta limanını üs edindi.
Buna karşın Bizans boğaza demir
gerip ardına da 10 gemi koydu.
Türklerin ilk saldırısı püskürtüldü.
Nisan
ortasında Büyükada kalesi alındı.
20 Nisan’da 3 Ceneviz gemisi Türkleri
atlatarak Haliç’e girdi.
Bunun üzerine kaptanı derya azledildi yerine de Hamza
Bey getirildi.
• 1455’te Hamza Bey, Rodos seferindeki başarısızlığı nedeniyle azledildi yerine de yunus paşa getirildi.
• 1456'da Rodos şövalyelerine karşı Sakız’a yönelen Türkler Foça, Sakız ve birkaç adayı yağmaladı.
Sonrasında Enez, İmroz, Limni fethedildi.
• 1462'de mahmud paşa serdarlığında donanma Midilli’yi fethetti. Akdeniz Karadeniz arası ticaret yolunda hakimiyet sağlandı.
• 1460'da Amasya ertesi yıl da Sinop ve Trabzon alındı. Kıyılardaki Ceneviz
kolonilerine saldırıldı.
• 1475'de gedik Ahmet Paşa kefe ve Kırım’ı fethetti.ve Karadeniz Türk gölü
haline getirildi.
• 1463-1479 yılları arasında on altı yıl süren Osmanlı Venedik savaşlarında en önemlisi mahmud Paşa’nın Eğriboz’u fethidir (1470).
• 1479'da Arnavutluk karşılığında Venedik ile antlaşma imzalandı.
• Fatih’in son döneminde batı Akdeniz’e açılma girişimleri başladı.
Gedik
Ahmet Paşa 1479-80’de Otranto'yu fethetti ancak
Fatih'in ölümü nedeniyle geri
döndü.
Aynı yıl Mesih Paşa’nın Rodos seferi ile başarısız oldu.
★★★★★★★★★★★★★★
II. Bayezid Dönemi
Osmanlı Denizcilik
Faaliyetleri
• Beyazıd ve kaptanı derya Sinan Paşa 1484'de Boğdan seferine çıkarak kili ve Akkirman
kalelerini aldılar ve Karadeniz’de hakimiyet pekiştirildi.
• 1485'de Kilikya'da ve ertesi yıl Çukurova'daki Memlük yenilgilerinin
ardından donanma büyütüldü.
Sonraki Memlük
seferinde gece yaşanan fırtına nedeniyle donanma mahvoldu ve geri çekildi.
• 1495'de cem Sultan’ın ölümünden sonra Beyazıd gözünü Venedik’e dikti. Kemal
ve barak reisler denize açıldılar.
Barak reis savaşta öldü kemal ise 1499'da İnebahtı'yı aldı.1500'de ise Modon, Koron ve Anavarin alındı.
• 1501'de haçlılar Midilli’yi işgal ederek karşılığında Modon'u istediler.
Sinan paşa işgale son verdi.
Ertesi yıl da Venedik
ile barış antlaşması imzalandı.
İmparatorluk donanmasına doğru: tersane-i amire’nin kuruluşu ve denizlere
açılım
• yavuz tahta geçtikten sonra İstanbul’da her biri yüz gözlü iki yüz
kadırga kapasiteli olmak üzere büyük tersaneler yapılması emrini verdi. (1513-14)
• 1515'de galata yangını sırasında 750 kadırga halatı, 100 kadırgaya
yetecek yelken, 1600 kenevir yandı.
Sonasında yapıl divanda piri reis, 500 tersane ve her
birinde bir gemi yapılmasını önerdi.
Bu öneriden amacı,
yabancı elçileri korkutarak uzak krallıkların vergilerini göndermeleriydi.
• Mısır fethedildikten sonra Saint Jean şövalyelerinin üssü olan Rodos’un
fethi düşünülmüş ancak yeterli miktarda barut olmaması nedeniyle vazgeçildi.
• Galata tersanesinde yapılan masraflar; gemi inşasında ve diğer tersane halkından olan
Kalafatçı, Neccar, Paru-tıraş, Makaracı, Kumbaracı, Haddad, Üstübücü ve Meremmetçi gibi
sanatkârlara ödenen “Mevâcibat”, gemi inşasında kullanılmak üzere satın
alınan malzemelere harcanan “Mübâyaât”, nakliye ve inşaat sırasında
çalıştırılan sanatkârlara verilen “İcârât” kalemlerinden ibaretti.
• Tersaneler (gözler) : gemi inşa etmek ve seferden dönen gemilerin kış
mevsiminde muhafazasını sağlamak üzere üstleri kızaklardan meydana gelen gözler
• Mahzenler : gemi ve tersane eşyalarının muhafaza edildiği yer: çeşitli
demirler, çiviler, bakır kaplar, kurşun levhalar, kendir ve halatlar, variller,
yelken, tente, lenger, top, fanus ve kâğıt...
• Kârhaneler (atölyeler) : tersâne-i âmire’de çeşitli sanat kollarına ait
kârhaneler vardı. kalafatçılar, haddadlar,
üstüpücüler, makaracılar, zevrakçılar ve erre-keşlere ait kârhaneler bunlar
arasındaydı.
• Odalar : tersane’de Kapudan paşa, tersane kethudası, tersane emini,
tersane ağası, kurşunlu mahzen katibi ve benzeri zevatın odaları bulunmaktaydı.
• Divanhane : Tersâne-i âmire’de idari hizmetlerin görüldüğü Kapudan paşa,
tersane kethudası gibi
zevatın odalarının bulunduğu divanhane, ilk kez fatih tarafından yaptırılıp
yavuz döneminde genişletildi.
• Tersane bahçesi : ilk kez fatih tarafından Hasköy’de imar edilen bu yerde
kasırlar, hamamlar, birçok odalar, sofa,
şadırvan, ahır ve benzeri binalar bulunmaktaydı.
★★★★★★★★★★★★★★
Barbaros Hayreddin Paşa
• Midilli Yakup Bey’in oğlu olup ailede denizlere ilk açılan oruç, kardeşi İlyas
ile birlikte hareket etmiş, Anadolu, Suriye ve mısır sahillerinde bulunmuş ve Hızır
(hayrettin) da kendisine ait bir gemi ile ege denizi ve Selanik sahillerinde
faaliyet göstermişti.
• Cezayir sultanı olarak anılan Barbaros, 1533'de kemankeş Ahmet Bey’in
filosuyla beraber İstanbul’a geldi. Kanuni ile konuştuktan ve pargalı ile
görüştükten sonra Cezayir beylerbeyi sıfatıyla kaptan-ı deryalığa geçti.
• İstanbul’da hazırlıklarını bitirdikten sonra Barbaros, Tunus’u İspanyollardan
korumam için 1534'de yüz gemi ile yola çıktı. Önce İtalyan sahillerini
yağmalayıp 17 Ağustos’ta benzere ulaştı.
İspanyolların Tunus’u ele geçirmesi
üzerine ise manyoka adasını yağmalayıp İstanbul’a döndü. Bu dönemde Osmanlılar İspanyollara
karşı Fransızlar ile ittifak yaptılar.
★★★★★★★★★★★★★★
Preveze Deniz Savaşı (28 Eylül 1538)
• İtalya’ya dayanan Osmanlı’ya karşı oluşturulan kutsal İttifak’ın başına Andrea Doria geçirildi. Barbaros, yunus fethinin ardından Perese’ye hareket etti.
Taarruz ve savunma yapmak arasında kararsız kalan Barbaros, rüyasında gördüğü olduğu savaş taktiğini uygulayarak gemilerini körfezden çıkarttı. Türk donanması arka taraftan hilal biçiminde haçlı donanmasını çevreleyerek hareketsiz kalmaları sağlanmıştır.
• Ateşlenen haçlı topları Türk gemilerine ulaşamadı ancak Türk topları ilk saldırıda 60 haçlı gemisini batırdı. Giderek kayıpları artan haçlılar kaçtı ve Osmanlı kazandı.
★★★★★★★★★★★★★★
İnebahtı Savaşı (7 Ekim 1571)
2. selim dönemindeki Kıbrıs fethinin ardından kral yolundaki ticareti sekteye uğrayan birleşik krallık ve haçlılar kutsal İttifak’ı kurdu.
• Venedik ise Türk ordusunun Adriyatik denizinde durdurmak için kıyılarda konuşlandı.
Türkler Kıbrıs’ı
savunmak için Magosa’ya çıkarma yaptı. Sonrasında müezzinzade Ali Paşa
liderliğinde haçlılarla savaşa girildi.
6 ayın sonunda Türk donanması zayıf ve yorgun düşerken bazı leventler de
izin alarak ordudan ayrıldılar.
Bu sırada Adriyatik kıyılarındaki Venedik donanması, Türklere saldırdı ve ağır kayıp verildi.
• İlerleyen süreçte Türkler geri çekildi ve savaş kaybedildi. Aylar sonrasında Türk donanması tekrar kurulduysa da hiçbir zaman eski gücüne erişemedi.
★★★★★★★★★★★★★★
Kıbrıs Fethi
II. Selim, korsanlar
nedeniyle Kıbrıs’ı almak istedi.
Sokullu paşa ise haçlı seferi korkusuyla bu
karara direndi.
• Lala Mustafa Paşa liderliğindeki ordu 1570’te Kıbrıs fethi için yola çıktı. Sırasıyla Lefleri, Girne, Lefkoşe, Limasol, Larnaka ve Baf fethedildi Magosa kuşatması ise 11 ay sürdü.
Kalenin 1 Ağustos 1571’de düşmesiyle Kıbrıs seferi tamamlandı.
Sonuçları;
1. doğu Akdeniz ticaret yollarının güvenliği sağlandı.
2. mısır, Suriye ve Anadolu kıyılarının güvenliği sağlandı.
3. Anadolu’dan pek çok Türk ailesi Kıbrıs’a yerleştirildi.
★★★★★★★★★★★★★★
Ünlü Osmanlı Korsan Denizcileri
Kemal Reis
• Piri Reis’in amcası
olup gençliğinde Eğriboz sancakbeyi filosuyla beraber Endülüs’e kadar seferlere
katıldı ve İspanya’daki Müslümanların imdadına koştu.
• II. Bayezid onu devlet hizmetine çağırınca 1494'de İstanbul’a geldi.
• Sonrasında Rodos’a
sefer düzenledi ve aynı yıl İspanya’da zulüm gören Müslüman ve Yahudileri İstanbul’a
getirdi.
• 1497'de, vakıf mallarını Mekke ve Medine’ye götüren donanmanın başına
getirildi. Bu esnada Venedik ile yaptığı iki savaşı da kazandı.
• Gemilere koyduğu o zamana kadar görülmeyen uzun menzilli toplardan istifade
etmiştir. Rodos şövalyelerine karşı 1511'de çıktığı
seferde fırtına yüzünden gemisi battı ve öldü.
★★★★★★★★★★★★★★
Kılıç Ali Paşa
• İtalya’da doğup Müslüman olduktan sonra Turgut reis ile çalışmaya başladı ve Trablus’un fethinde bulundu
İtalya seferlerine
katıldı ve Turgut reis ile birlikte 1551'de İstanbul’a geldi. Kendisine reis
olarak tersanede görev verildi.
• Sonra Akdeniz seferi ve Malta kuşatmasına katıldı.
Ardından İzmir
sancakbeyi, 1568'de ise Cezayir beylerbeyi oldu.
• 1574'de Sinan Paşa ile birlikte Akdeniz’e açıldı. İnebahtı savaşından sonra İspanya’nın işgal ettiği Tunus’u 33 günlük savaş sonunda geri aldı.
• Tunus, Cezayir ve Trablusgarp’ın ardından berberi kıyılarındaki 3. Osmanlı
eyaleti oldu.1587'de öldü.
★★★★★★★★★★★★★★
Barbaros Kardeşler
• Barbaros ailesinde denizlere ilk açılan oruç, kardeşi İlyas ile beraber Anadolu, Suriye ve mısır sahillerinde
• Hızır ise kendisine ait bir gemi ile ege denizi ve Selanik
sahillerinde faaliyet gösterdi.
• Oruç reis, korsan Rodos şövalyeleri ile olan çatışmada esir düşmüş,
kardeşi İlyas ise hayatını kaybetmiştir.
• Sonra özgür kalan
oruç, Antalya valisi şehzade Korkut’un izniyle donattığı kalyatası ile
denizlere açıldı ve Cerbe Adası’nda üs kurdu. (1510)
• Oruç ve Hızır reisler giderek güçlendiler ve İspanyollara karşı yardım
isteyen Cezayir’e yerleşip 1516'da hükümranlıklarını ilan ettiler.
İki yıl sonra İspanyol savaşında oruç reis öldü ve Hızır reis, Yavuz’dan yardım istedi ve aldı.
• Sonrasında Hristiyan toprakları yağmalayıp bu esnada Endülüs Müslüman ve Yahudilerine yardım etti. Kanuni döneminde ise İstanbul’a davet edildi.
★★★★★★★★★★★★★★
- Mezemorta Hüseyin Paşa
- 1701 Tarihli Bahriye Kanunnamesidir
• Hüseyin Paşa Moritanyalıdır. Garp ocaklarına mensup bir denizci olarak İspanyollarla olan bir savaşta yaralandığı için ölü sanıldığı için kendisine yarı ölü (Mezemorta) lakabı verildi.
• 17 yıllık esaretin ardından kurtulup Cezayir denizcileriyle
birlikte Akdeniz’de faaliyet göstermeye başladı.
• Fransızların 1683'deki Cezayir saldırısına boyun eğen baba Hasan’ı
öldürüp idareyi ele aldı ve direnişi başlattı ve kazandı. Bu tarihte Cezayir
dayısı ve beylerbeyi oldu.
• Sonraki Tunus isyanını bastırdı. Mora’yı işgal eden Venedik’e karşı
vaktinde yetişmediği için sorumlu tutuldu ancak halk sevgisi nedeniyle affedildi.
• İspanyol ve Fransız işgallerine direnip Fransız sahillerini yağmaladı.1689’da Kalaylıkoz Ahmed Paşa’nın yerine Kaptan-ı Deryâ oldu.
• Ancak hakkındaki
şikayetler yüzünden tuna kapudanlığına getirilerek Vidin seferini tuna
nehrinden desteklemekle görevlendirildi.
• 1691’de Rodos sancakbeyliği ile mirî kalyonlar kapudanı oldu.1695
tarihinde Sakız’ı işgal eden Venedik donanması ile koyun adaları önünde
giriştiği savaşı kazanarak Venedik’in adadan çekilmesini sağladı.
• Böylece vezir rütbesiyle Kaptan-ı Deryalığa getirildi. Sonrasında Venedik savaşlarında zaferler aldı.
• Karlofça antlaşmasından sonra Akdeniz’i korsanlardan temizlemekle görevlendirildi.1701'de öldü.
★★★★★★★★★★★★★★
1701 Tarihli Bahriye Kanunnamesi
• Osmanlı denizciliğini düzenlemek için Hüseyin Paşa tarafından hazırlanıp kaptan-ı Deryâ Abdülfettah Paşa döneminde uygulandı.
• Bu kanunlar ile deniz işlerinin denizcilikten yetişmiş olanlara verilmesi
kararlaştırıldı, Türk donanmasındaki kalyon sayısı en az 40 olarak belirlendi
ve donanmada terfilerin nasıl olacağı, tecrübe ve liyakata önem verilmesi,
kaptan-ı deryaların nedensiz yere görevden alınmamaları kanunlaştırıldı.
★★★★★★★★★★★★★★
Osmanlı Bahriyesinin Yönetimi
1) donanma ve tersane yönetimi
• Türk denizcilik yönetimindeki görevliler
a) Donanma ricali: kaptan Paşa’nın kumandası altındaki derya beyleri ile
onların emrindeki kaptanlar ve gemilerdeki diğer hizmetliler, tersane ricali
arasında da tersane ’de hizmet görenler bulunur.
b) Tersane halkı: tersane ‘de ve gemi inşasında hizmet edenler.
c) Tersane ricali: tersane ‘de hizmet görenler.
★★★★★★★★★★★★★★
Kapudan Paşa
• Donanma ve tersanenin en büyük askeri ve mülki yöneticisidir. Önceleri
derya beyi (Gelibolu sancakbeyi) statüsünde görev yaparken Barbaros döneminde
kurulan derya beylerbeyliği/Cezayir-i Bahr-i Sefîd eyaletinin beylerbeyliğine getirilmiştir.
Atamalar, tımar işleri, görevlerindendir.17. yy ‘da vezirlik rütbesine de
sahip olmuşlardır.
★★★★★★★★★★★★★★
a) Donanma Ricali
1) Derya Beyi
• Kaptan paşa eyaletine bağlı sancakların beylerine denir.
kendi sancaklarındaki dirlik gelirine göre tayin edilen gemilerle sefere
katılırlar.1672'de sayıları 28'e ulaştı: Kıbrıs, Rodos, Sakız, Mora, Andre,
sığla, midilli, İnebahtı, Dimyat, Reşîd, İskenderiye, Değirmenlik, Mezistire, Karlili,
Eğriboz, Baf ve Nakşa.19. yy ‘da önemsizleştiler.
2) Tersane Kethüdası
• Kaptan-ı Deryâ’dan sonra Tersane’nin birinci hâkimi olup, tersane ‘de
iken gemilerdeki mürettebata hükmeder, Tersane’nin düzen ve disiplinini sağlardı.
Kasımpaşa’da bulunup, suçlulara ceza verir ve Galata’daki deniz alışverişinin
narhını düzenler. Alameti, elindeki hind kumaşından mavi renkli asasıdır.
★★★★★★★★★★★★★★
b) Tersane Ricali
Donanma tersanedeyken
gemilerin inşa ve tamir edilmesinde görev yapan yöneticilerdir; tersane emini,
ağası ve din görevlileri...
1) Tersane Emini
• Tersane ve gemilerin gelir-giderinden sorumlu olan ve gemi yapımı ile
onarımı, alım-satımı işlerine bakan tersane emini, aynı zamanda gemilerin bütün
mühimmat ve malzemeleri satın alarak hazırlayan, mahzenlerdeki eşyaları ve
ayniyat defterlerini kontrol eden yetkili idi.
• Tersanedeki mal işlerinin kaydedildiği "tersane muhasebe defterleri"
önemlidir.
2) Tersane Ağası
• Şefere çıkacak gemilere yüklenen mühimmatı kontrol eder. Yeni gemi inşa
edildiğinde kendisine hilat giydirilirdi. Alameti, hind kumaşından asasıdır.
3) Kalyon Görevlileri
İnşa edilecek kalyonlar için kalyon nazırı, kalyonlarda tutulan ulufe ve
mühimmat defterlerini koruyan kalyon defterdarı, mürettebat ile bunların iaşe
ve aylıklarını, kalyonların malzeme hesaplarını tutan bir kalyon kâtibi
bulunur.
4) Tersanedeki Din Görevlileri
• Tersane camiinde bulunurlar.
★★★★★★★★★★★★★★
Tersane Halkı
Gemi kaptanları, azap
ve azap reisleri, neccar, kalafatçı, pârûtıraş, haddad, meremmetçi, tûcger,
makaracı,
üstüpücü, kumbaracı, vardiyan, gümi, müteferrika, mütekaid ve nöbetçiler...
1) Azaplar
• Tersane ve donanmadaki tüfekli askerlerdir. Tershane halkı içinde en büyük
gruptur. Tersaneye girdiklerinde ulufe alırlar. Devlete azap askeri gönderen
haneler, avarızdan muaf tutulurdu.
2) Tersane Sanatkârları
• Gemi yapım ve onarımı yanında tersane ’deki diğer işlerde de çalışan
neccar, kalafatçı, pârûtıraş, haddad, meremmetçi, tûcger, makaracı, üstüpücü ve
kumbaracı...
• Neccar (marangoz) gemi inşa ve tamirinde, kalafatçılar gemilerin kalafat
işinden ve ziftlenmesinden sorumlular. İki grup da acemioğlanlarından alınır.
• Parutıraşlar kürek yontmaktan, kumbaracılar havan topu üretiminden, meremmetçiler
gemi mahzen tamirinden, gavvaslar (dalgıç) batan gemilerin toplarını
çıkarmaktan sorumlular.
• İstanbul dışındaki Osmanlı tersaneleri ve gemi inşa tezgâhları
1) Gelibolu Tersanesi
• Gelibolu Süleyman Paşa tarafından 1354’te alındı. Yıldırım Beyazıd,
döneminde Gelibolu kalesi tahkim edilip burada tershane kuruldu. Sonrasında
Çanakkale boğazından geçen gemilerden vergi alınmaya başlandı.
• Fatih döneminde, Baltaoğlu Süleyman Bey komutasında İstanbul fethine
katılan Türk donanması Gelibolu’da hazırlandı.
Gelibolu ana tershane olarak kalmaya devam etti.1470 Eğriboz, 1475 kefe ve kırım, 1480 İtalya seferi ve Rodos seferinde kullanılan donanma buradan çıktı.2. Beyazıd döneminin ünlü kaptanı kemal reis burada yetişti.
• Yeğeni piri reis ise kitâb-ı Bahriye’yi
Gelibolu’da yazdı. Yavuz döneminde İstanbul’da tersane-i amire'nin kurulmasının
ardından ise Gelibolu önemi kaybetti.
• 1475 yılında Gelibolu’daki donanma kadırga, Kalyata, kayık, at gemileri
ve tüccar gemilerinden oluşuyordu.
Tüccar gemileri vergiden muaftı. Personel
maaşları Gelibolu gümrük gelirlerinden ödenirdi. Yerel halktan insanlar
vergiden muaf olma karşılığında kürek çekme veya diğer işleri yapardı.
• yavuz döneminde kurulan İstanbul tersanesi nedeniyle önemini kaybetti.
2) Sinop Tersanesi
• Karadeniz kıyısındaki doğal liman üzerine kurulu olup Çandaroğulları'ndan
kalmadır. Gemi yapımında kullanılan kereste vs. Sinop ve civarından temin
edilirdi.
3) İzmit Tersanesi
Bölgedeki elverişli ormanlar nedeniyle gemi yapımı kolay yapılırdı. Gemi tezgâhları
ve kereste mahzenlerine sahip bir tersaneydi. Kalyon, Kalyata, firkate, İşkampoye
vs. inşa edilirdi.
4) Süveyş Tersanesi
• Kızıldeniz çevresine hâkim olmak, Portekiz’e karşı tüccar ve hacıları
korumak için kuruldu. Kemal Reis’in 1507'de bölgeye gelmesiyle tersane oluşmaya
başladı.
Memlük sultanı Kansu Gavri’nin desteğiyle daha 1513-14’te Osmanlı denizcisi
olan Selman
Reis’in nezareti altında yirmi kadırganın inşası gerçekleşti. Sultan Gavri
burayı bizzat ziyaret etti.
• 1517’de mısır fethinden sonra Süveyş tersanesi Kızıldeniz ve hind
okyanusu için bir donanma üssü haline geldi.
• 1538'de hadım Süleyman Paşa’nın hind seferinden sonra buradaki
faaliyetler arttı.
5) Birecik Tersanesi
• 16. yy ‘da faaliyete başladı. Kereste gibi malzemelere yakındı.
Zanaatkârlar ise İstanbul’dan geliyordu.
6) Basra Tersanesi
• 1538 Basra fethiyle beraber ele geçirildi. Basra tersanesi ile beraber bir
de Kapudanlık oluşturuldu.
7. Rusçuk tersanesi
• Macaristan fethi sonrası Tuna’da oluşturulan donanma burada inşa edildi.
8) Samsun Tersanesi
• Sinop’tan sonra Karadeniz’de en fazla gemi inşa edilen yeridir.
9) Kefken Tersanesi
• 16. yy ‘da İnebahtı hezimeti sonrası büyük bir gemi inşa hareketinde bulunmuştur.
Bu tersane bir ferman ile kuruldu.
• 17. yy ‘da burada özellikle baştarda ve kadırga inşa edilmiş, onları Kalyata, mavna ve firkate takip etmiştir.
Sonrasında baştarda inşası giderek azalmıştır.
Türk gemileri önceleri sadece küreklilerden oluşurdu.
1645 Girit seferi sonrası
kadırgaların hafif kaldığı anlaşılıp kalyon yapımı hızlandırıldı.
1685-1699 yıllarında kalyonlar sayesinde denizde zaferler kazanıldıysa da karadaki yenilgiler Karlofça antlaşmasını getirdi.
★★★★★★★★★★★★★★
Osmanlı Donanmasında Kullanılan Gemiler
Kürekli Gemileri
1) Baştarda
• Kürekli gemilerin arasında kadırgadan sonra en önemlisidir.26-36
oturaklı, her küreğinde beş-yedi kürekçi bulunan büyük tip kadırgalardır.
2) Kadırga
• 17. yy. sonlarına dek donanmadaki en önemli gemilerdir.
sonrasında yerini kalyona bıraktı.
• Kadırgalar uzun ve dar yapıda olup hızlı gemilerdir.25 oturak ve 49
küreğe sahipler. Hem kürekle hem yelkenle hareket edebilirler. Yapıldıkları
malzeme olan kereste, kuru ve sağlam olmalı.
3) Mavna
• Baştardadan daha yüksek ve geniş olup 26 oturaklı ve iki katlı gemilerdir.
İki veya üç direğe sahiplerdir.18. yy ‘da önemsizleştiler.
4) Kalyata
• kadırgadan küçük, 19-24 oturaklı bir gemidir.
5) Firkate
• Çektiri (kürekli) donanma gemileri arasında en küçüğü olup 10-17 oturaklıdırlar.
Uzun dar yapıya sahipler. Hızlı olduklarından haberleşme için de kullanıldılar.
6) Pergandi / Pergende
• 25-30 metre boyutuyla kalyatadan daha büyük bir hızlı savaş gemisidir.
7) Karamürsel
• Osmanlı’nın ilk çektirisi olup daha sonraları nakliyede kullanıldı. Yarım
güverteli küçük tekneden ibarettir. Yuvarlak gövdesiyle rüzgâra dayanıklıydı.
8) Palaşkerme
• Hafif yelkenli bir filikadır.
★★★★★★★★★★★★★★
İnce Donanma Gemileri
• Genelde nehirlerde,
özellikle Tuna’da kullanılan ve donanma denize açıldığında ise büyük gemilerin
maiyetinde bulunan, bir kısmı kayık türünde gemilerdir. Sığ yerlere rahatlıkla
girebilen ince donanma gemileri, esas olarak kürekle hareket etmekte ve bazı
türlerinde ise yelken de kullanılmaktadır.
1) Şayka
• Altı düz ve enli, bilhassa özi, Dinyeper ve tuna nehirleriyle Karadeniz’de
Osmanlılar ve kazaklar tarafından kullanılmış bir çeşit savaş gemisidir.
Türkler Şaykay'ı asayişi sağlamak için, kazaklar ise savaş gemisi olarak
kullandı.
2) Üstü açık
• Tuna donanmasından olup nakliyede kullanılır. .
3) İşkampoye / İşkampaviye
• Tuna donanmasından olup haberleşmede kullanılır. Kürekli olup 13
oturaklıdır.
4) Tonbaz / Tombaz
• yelken, ikişer demire ve küreklere sahiptir. Genelde nehirlerde köprü
dubası olarak kullanıldılar.
1) Göke / Köke
• Kürekli ve yelkenli bir çektiri sınıfı gemidir. Fazla kullanılmadılar.
2) Barça
• Altı düz, iki ve üç direkli yelkenli savaş gemisi olup 16. yy’e kadar savaş, sonrasında ise nakliye amacıyla kullanıldı.
3) Kalyon
• Üç direkli yelkenli savaş gemisidir. Önceleri nakliye için, Girit seferi sonrasında da savaş amacıyla kullanıldı. Maliyeti dört kadırgaya bedeldir.
4) Burtun
• 17. yy ‘da kullanılmaya başlanan bir kalyon çeşididir.
5) Karavele
• üçgen şeklinde tek yelkene ve 2-3 direğe sahip savaş gemisidir.
6) Ateş gemisi
• Düşman gemilerini yakmak için, içi yakıcı ve patlayıcı maddelerle dolu olan ve çabuk alev alan ateş gemisidir. Hedefe yaklaşıldığında mürettebat sandallara biner ve gemiyi ateşe vererek uzaklaşırlardı. Rüzgârlı havada yelkenleri sayesinde kendiliğinden de gidebilirdi.
Tarık Hocam
YanıtlaSilSizin kırmızı ile Wikipedi ye yönlendirmenize bayılıyorum
Size nasıl bir yazma disiplini var
Tek tek kırmızı renge değiştiriyorsun
Bu yazınızda resimlerde eklemeye başlamışsınız
Bu da harika olmuş. Hep yazı olunca, göze uzun geliyor idi.
Şimdi süper çalışma olmuş
Ellerinize sağlık
Blog Tüm Türkiye yayılması lazım
Şu anda olmasa ileride olacaktır
Çünkü sizin blogunuz okuyan birisi muhakkak bunu bir yakını ile de paylaşıyordur
Ve ayrıca da sizi takibi bırakmıyordur.
İnsanlara Hap gibi bilgileri sunuyorsunuz
Çok Teşekkür Ederim. Tarık Üstadımız diyorum
Allah size Uzun Ömürler versin
(Fransa’dan Harun Akpınar)
Harun Hocam
SilJaponca da bir Atasözü var “教えることは学ぶことです。”
Okunuşu ise “Oshieru koto wa manabu kotodesu”
Türkçesi ise “Öğretmek, öğrenmektir.”
Bende derleme yaparken öğrenmiş oluyorum
Ne uğraşırsam kelimeleri renklendirmek
Kelimeyi Wikipedia göndermek
Cümle içindeki önemli olanı vurgulamak için
Rengini Turuncu yapmak
Benim de o konuyu daha iyi öğrenmemi sağlıyor
Teşekkür ederim. İyi düşünceleriniz için
Fransa ya selamlar
Umarım Olimpiyatlardan daha üst sıralara yükseliriz
🙏 🍃🍀🌱🌴🌿🥦🌳🎋
Osmanlının son dönemlerine kadar
YanıtlaSilDenize girip eğlenmek, serinlemek, güneşlenmek İstanbul’da yaşayan azınlıklara ait bir şeydi.
Türklerden böyle bir şey yapanlar serseri olarak anılırdı.
Zaten o yıllarda kadının güneş görmemişi değerli olduğundan kızlar evde kalma korkusundan güneşe çıkmazlardı.
İstanbul plajları sadece gayri Müslimler içinde.
Daha sonra bu düşünce
İlk önce yalıların bahçesinden denize girmelerin başlaması ile yavaş yavaş geçerliliğini yitirmiştir.
Sanırım deniz ve piknik kültürü de
Birazda cumhuriyetin ilk yıllarındaki batılılaşma serüveni ile daha çok ortaya çıkmıştır.
(İst Zühal Aydoğan)
Şimdi azınlıklar yok ama çoğunluk hala böyle
SilDeniz kenarında ev yapmayı bilmemektir.
YanıtlaSilDeniz kenarında hangi yere giderseniz eskiden yapılan evlere bakınız.
Eğer evlerin camları ve kapıları denize doğru yapılmışsa kesinlikle oranın yerli halkı
Genellikle Rumlar tarafından yapılmıştır.
Denize arkası dönük kapısı ve camları dağlara doğru olan evler Türk evleridir.
Bu evlerin neden dağa dönük yapıldığını sorarsanız
Kışın kapıdan ve camdan soğuk girmemesi için olduğunu söylerler.
Önlerinde gece gündüz seyredebileceği deniz manzarası varken
Evinin ön yüzünü dağlara doğru inşa eden sanırım dünyada yalnızca Türklerdir.
(Antalya Yağız Giray)
🙏 🍃🍀🌱🌴🌿🥦🌳🎋
SilTürk halkının denizcileşmesin de en önemli alan şüphesiz 'deniz Kültürü’dür.
YanıtlaSilDenizciliğin temeli olan deniz kültürü
Maalesef gerek Osmanlı gerekse cumhuriyet dönemlerinde halkın günlük yaşantısına girememiştir.
Deniz kültürünün halka mal edilmesi
Bu kapsamda deniz ve denizciliğin önce halka tanıtılması
Sonra sevdirilmesi ve yaygınlaştırılması başarılamamıştır.
(İst. Baha Kaya)
Haklısınız Baha Hocam. 🙏 🍃🍀🌱🌴🌿🥦🌳🎋
SilSırtını denize dönen şehirlere sahip olmamıza vesile olan kültürdür.
YanıtlaSilSamsun’da yaşadığım dönemde buna şahit olmuştum.
Bir hevesle gittiğim bu deniz kentinde şöyle denize nazır çay içmek mümkün olmamıştı.
Pahalı bir balık restoranı dışında başka hiçbir yer yoktu.
Bazı günler termosa çay doldurup arabada içmek gibi bir çözüm getirmeye çalışsam da
Aynı tadı vermiyordu tabii.
Bu denizle barışık olmama işini
Hala genlerimizde bozkır ruhu taşımamıza bağlıyorum biraz.
Atalar kayık, avrat, olta dememişler tabii.
Ruhumuza sinmiş bir kere.
(Kütahya Aytuna Yaman)
🙏 🍃🍀🌱🌴🌿🥦🌳🎋
SilTürk Yaratılış Mitolojisi
YanıtlaSilYerin yer olduğunda sularla kaplıydı her yer
Ne gök vardı ne de ay ne güneş ne de bir yer.
Tanrı uçar dururdu insanoğluysa tekti.
İnsan daldı sulara aldı bir avuç toprak
Sulardan çıkıp verdi Tanrısına sunarak.
“Yaratılsın yer!‟ dedi
Tanrı sulara saçtı.
Yeryüzü yaratıldı denizler karalaştı
(Sinop Aybars Yiğit)
🙏 🍃🍀🌱🌴🌿🥦🌳🎋
SilOsmanlıların Akdenizdeki baskıları yüzünden
YanıtlaSilİspanyol kalelerin durumunu anlatan tarihi belge
İspanya Krallığının bütün valilerine su ve erzak sıkıntılarını belirten
Penon de Argel (Cezayir) Kalesi beyi Senyor Quint'in 18 Ağustos 1516
Tarihli mektubu.
Kutsal Katolik dinimizin düşmanlarının devamlı saldırıları yüzünden bu günlerde artık Cezayir sahil ve sularına eskiden olduğu gibi gemiler gelemediği için kalede büyük sıkıntı ve kıtlık meydana gelmiş, yalnız on beş su kabımız kalmış bulunuyordu.
Kral Naibi'ne yazdığım mektupta Kale’nin durumunu belirttikten sonra, kaptanları borçları veya çeşitli problemleri nedeniyle yardıma imkanları olmadığından
Kale'nin en acil ihtiyaçlarını giderebilmek amacıyla Mayorka'dan su, peksimet ve başkaca levazım getirebilmek için, kaleyi emniyet altına aldıktan sonra Mayorka şehrine bizzat. Gelmek. Mecburiyetinde kaldım.
Ayrıca, o bölgede kullanılan mühimmat masrafları hariç kaptanlara bin iki yüz yetmiş altın duka da yardım ettim.
Bu yüzden siz
Büyük ve değerli Efendimizden söz konusu olan kale için gerekli levazım ve malzemenin, yani erzak, barut ve paranın gönderilmesini rica ediyorum.
Çünkü bu kadar.
Tehlike karşısında askerlerin ücretleri ve levazımını vaktinde verilmeyecek olursa bize karşı birtakım güçlükler çıkartabilirler.
Tanrı sizin ömrünüzü uzun ve bereketli kılsın.
Mayorka, 18 Ağustos 1516 = Nicolao Quint gemisi.
(Çanakkale Hasan Düz)
Hasan Hocam, İspanya bu durumda iken, Coğrafi keşiflere devam ediyor idi. Yeni yerler keşif edip, Ülke topraklarını genişletiyordu
Sil12. yüzyıla kadar Avrupa’nın anasını ağlatan,
YanıtlaSilSkolastiğin düşmesiyle başlayan olaylar zincirini
Rönesans’a kadar Avrupa’nın karanlık diye tabir ettiği
İncil’in bilimsel olayları açıklamadaki teolojik öğretileriyle
Karanlık çağda yaşamasını sağlamıştır
Avrupa Rönesans ile bu din baskısından kurtulamadı
Türkiye ise hiçbir zaman kurtulamadı
Atatürk döneminde biraz kurtulur gibi oldu ama
Atatürk ün ömrü yetmedi
(İstanbul Hasan Kaya)
Türkiye nin kurtulması biraz zor gibi
SilSeçimler de çok kolay oy almanın yolu
Vatan millet ve En önemlisi de "DİN" sömürüsü
Siyasetciler bundan hiç bir zaman vazgeçmezler
Dinin akılla tamamen bir uzlaşma içerisinde olduğunu
YanıtlaSilAklın dini anlamak için araçsal işlev gördüğünü savunmak orta çağ Avrupa’sının bir tutulumudur.
Orta çağ Avrupa’sında etkili olan skolastik düşünce
Aklı ve felsefeyi dışlayan
Yok sayan bir yapıda değildir.
Ancak akıl ve felsefeyi dinin emrine veren bir yapı arz etmektedir.
(İst. Ali Yalın)
Sorgulamanın olmadığı
YanıtlaSilMutlak inanmanın olduğu
Orta çağ Avrupa’sında görülen düşünce sistemi
Ne yazık ki Osmanlıyı da esir almıştır
Avrupa Rönesans ile bu din baskısından kurtulmayı başardı
Sorgulama ve akıllı ön plana aldı
Ülkelerini kalkındırdı
Ama
Osmanlı Tamamen din içine girdi
Çıkamadı bir türlü
Ve Battı
(İst. Rıdvan Demirel)
Rıdvan Hocam, Tarih e bak din ile devlet işlerini ayırmayan tüm devletler geri kalmışlar. Bu tesadüfe veya o ülkeye mahsus değil
SilTürkiye’deki siyasal İslam ve din sömürüsünün
YanıtlaSilOrta çağ Avrupa’sındaki kilise öğretileri içeren ve bilimi reddeden bir anlayış.
Yani bir nevi bizdeki siyasal İslam’ın
Eski orta çağ Avrupa’sındaki karşılığı ve vücut bulmuş halini
Osmanlı bu yüzden matbaayı 150 yıl sonra getirebildi
Dünyanın en büyük donanması sahip olduğu bir zamanda
Okyanuslara açılamamıştır.
Adamlar dünyanın yolunu kat ederek
Hint okyanusuna ulaşmak için uğraşsınlar
Ya Yemen bizde olduğu halde
Coğrafi keşiflerde hiçbir şey yapamadık
(Ankara Hakan Adıgüzel)
Hakan Hocam, Maalesef Öyle oldu. Din ile devlet işleri aynı olursa, Afganistan, İran vs. gibi
SilTarık Hocam
YanıtlaSilDemek Abdülaziz çok ileri görüşlü padişahmış
Her zaman olduğu gibi kendi kurduğu
Ve Osmanlı yı çağ atlatacak Bahriye sınıfı al aşağı etmiş
Tabii Abdülhamit Han da korktuğu için
Gemilerin çürümesine ve çanak açmış
(Konya Hamza Karagül)
Hamza Hocam, Keşke Abdülhamit gemileri çürümeye değilde, onu kullanan personeli kendine yakın ama işin ehli komutanlara verse idi de
SilBirinci dünya savaşına deniz kuvvetlerden yoksun girmese idik
Tamam Çanakkale den düşmanı geçirmedik ama
Gelibolu ya yüzbinlerce asker çıkardılar
Osmanlı onları Akdeniz de ve Ege de karşılaması lazım değil mi idi?
Çanakkale de o kadar şehit vermemiş olurduk
Tarık Hocam
YanıtlaSilİlk Buharlı gemi ne zaman yapıldı?
(Balıkesir Derya İpek)
İpek Hocam
Silİlk kez buharlı gemi yapma girişimi Lord Dundas adına William
Symington’a aittir.
Symington, 1803’te Forth And Clyde Canal Şirketi için
Charlotte Dundas adında bir buharlı gemi inşa etmişti.
Bir kanalda mavnaları
Çekmede kullanılan bu ilk buharlı gemiden randıman alınamayınca bu
Teşebbüsten vazgeçildi.
Robert Fulton Amerika’da 1807’de, nehir botu sayılan Clermont’u yaparak,
İlk buharlı gemiyi dünya denizcilik ve teknoloji tarihine armağan etti.
16 Bu geminin makinesi Watt ve Bulton markalıydı.
100 tonilatoluk geminin boyutları;
49,2 m. uzunluğa, 6,2 m. genişliğe ve 2,6 m. Derinliğe sahipti.
17 Avrupa’daki ilk buharlı gemi ise
John Wood’un 1811-1812’de Glasgow limanında inşa ettiği Comet isimli vapurdur
Tarık Hocam
YanıtlaSilBirde Osmanlı, İlk Buharlı gemisini ne zaman yapdı?
(Balıkesir Derya İpek)
Osmanlı Devleti’nde demir zırhla kaplı olarak yapımı gerçekleştirilen
Silİlk buharlı gemi olan Eser-i Cedid
İstanbul Baruthanesi kompleksinde yer alan Küçük Demir Fabrikası’nda inşa
Edildi.
İngiliz mühendis Edward Phillips başkanlığında
Yerli ve yabancı işçiler tarafından yapımı gerçekleştirilen gemi
18 Kasım 1848 Cumartesi günü
Sultan Abdülmecit ve devlet erkânının da hazır bulundukları
Merasimle denize indirildi.
Osmanlı Yelkenliden Buharlıya geçmede
YanıtlaSilYine 40 yıl yani yarım asır sonra geçebilmiş
(Denizli Adem Kale)
Adem Hocam
Silİlime ve Akılla öncelik vermesen
Olacağı bu
Bundan başkasının olması imkansız
Yaşamlarında Din ile Devlet ilişkilerini ayırmayan tüm devletlerin sonu hep böyle
Olmuş
Oluyor
Ve Olacak
Onu için Laiklik tüm devletlerin temel prensibi olmalı
Yalnızca Müslümanlıkta değil
Tüm dinlerde
Bilmediğim tarihte çok şey var. Yazı çok uzun olunca oku oku bitmedi. Tarihten niye kaldığımı anladım. 😔
YanıtlaSilTengiz’i Deniz diye çevirmişsin.
Oralarda T, Ş veya Ç gibi okunuyor ve Cengiz Han’ın yazılışı Tengiz diye biliyorum?
(Mersin Sacid Ak.)
Sacid Abi
SilTengiz veya teñiz Türk dillerinde "deniz" anlamına gelir.
Ayrıca
Orta Asya da büyük göllere Tengiz (Deniz) demişler binlerce yıl