Fuad Köprülü, Atatürk, Kars ve Ardahan


Bugün Celal Şengör hocamızın kaleme aldığı
Prof. Fuat Köprülü hakkında yazıyı ve kendi derlememi 

Sizler ile paylaşmak istedim

Tarık Başçıl _ 29 Nisan 2016

Atatürk 1928 yılında, harf devrimini kafaya koyduğu zaman
Büyük edebiyat uzmanımız
Türkiyatçı (ve Türkiye’nin o yıllardaki en büyük uluslararası bilimsel adı) 
Prof. Fuad Köprülü’ye yeni harfleri tanımlayacak
Ülkeye öğretecek komisyonun başkanlığını teklif etmişti.

Köprülü
Yapılacak devrimin faydadan çok zarar getireceği düşüncesinde olduğundan bunu Atatürk’e açık açık söyleyerek kendisine önerilen başkanlığı reddetti.

Atatürk, 1930’lu yılların başında meşhur tarih tezini ortaya atmıştı.
Bu teze göre, medeniyet Orta Asya’da vücut bulmuş
Oradan tüm dünyaya Türkler vasıtasıyla yayılmıştı.

Türkiye’de sadece iki kişi Atatürk’e bu tezin zırva olduğunu söyledi:
Biri İmparatorluk Rusya’sında ciddi bir bilimsel eğitim almış olan büyük tarihçi
Başkurt kökenli Zeki Velîdi Togan, diğeri de Fuad Köprülü.

Gelgelelim Atatürk
İkide bir kendisine kafa tutan Köprülü’ye 1935’te mebus olmasını önerdi.
Köprülü önce istemedi

Bilimi terketmeye niyeti olmadığını söyledi.
Atatürk ise ona "Fuad, günün birinde sana o mevkide ihtiyaç olacak, gel şu vekilliği kabul et" diye ısrar etti.

Sonunda Köprülü çok sevdiği Atatürk’ü kıramadı ve vekil oldu.

1938’de Atatürk öldü ve Fuad Köprülü, herkesin tersinden anladığı 
O meşhur ve meş’um "Oh be kurtulduk" lafını etti.

Herkes onu Atatürk düşmanı "Onbir Teşrinci" diye damgalamaya kalktı
Ama Köprülü, Atatürk’ün yarattığı o muhteşem devletin 
Osmanlı’dan tevârüs ettiği toplumuyla beraber ayakta durmayı öğrenmesinin
Ancak "Ona bakan dadının" uzaklaşmasıyla mümkün olabileceği fikrindeydi.

Köprülü hem yaratılan eserin ihtişamının
Hem de o eserin artık kendi ayakları üzerinde durması gereğinin farkındaydı.

1946’da Köprülü mecliste artık tek parti yönetiminden kurtulmamız gerektiğini düşünüp, bunun gereğini yapacak adımları atarken
Gürcü Stalin pat diye Kars ve Ardahan’ı Gürcistan’a katmak (aslında Sovyetler’e kazandırmak) niyetini izhar ediverdi.

O zaman Köprülü anladı ki
Kendisine Atatürk’ün daha 1935’te öngördüğü görevi ifâ zamanı gelmiştir.

Stalin’in emriyle uydurma tarihi makaleler yazan Gürcü akademisyenlere hem milletvekili, hem bilim adamı olarak öyle bir cevap verdi ki,
Stalin hırsından kudurarak Köprülü’nün 
Sovyet Bilimler Akademisi’nden atılmasını emretti.

Dünya muhtelif nedenlerle bizden yana çıktı
Kars ve Ardahan gene el değiştirmekten kurtuldu.
Ama Stalin’in akademideki adamları, Köprülü’nün açtığı bilimsel yaraları asla kapatamadılar
Gürcistan’ın Kars ve Ardahan arzusu bir daha bilime dayandırılmaya kalkışılmadı.

Bu bilimin zaferiydi.
Köprülü, siyasetçi olarak ülkesine demokrasiyi getirmek için Demokrat Parti‘yi kurdu, onun dışişleri bakanı oldu.


Ama 1956’da gördü ki
O Demokrat Parti gerici bir diktaya doğru koşmaktadır.
Arkadaşlarını ikaz etmeyi denedi; olmadı.

O da istifayı basıp bilimine döndü.
Hatta bir sonraki seçimlerde hiçbir siyasi ihtirası olmadan CHP lehine nutuklar atıp, halka kendi kurduğu partiye oy vermemesini tavsiye etti.


Kıssadan hisse:
Ermeni sorununu çözmek mi istiyoruz?
Önce saygın Köprülüler yetiştirip onları ülkemizde el üstünde tutmalıyız ki sesimiz duyulsun.

Köprülü’nün o aziz hâtırasına.

Prof. Dr. Celal Şengör

Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa’nın soyundan gelen Köprülü
4 Aralık 1890'da İsmail Faiz Bey ile Hatice Hanım'ın çocukları olarak İstanbul'da dünyaya geldi.

Yerebatan semtinde bulunan Ayasofya Merkez Rüşdiyesi'ni bitirdikten sonra Mercan İdadisi'ne giren Köprülü, erken yaşında şiir yazmaya başladı. 
Basılan ilk şiiri, 1905'te 2. Abdülhamid Han için yazdığı methiye oldu.

Hukuk Mektebi'ni yarıda bıraktı
Edebiyat ve tarih alanında ilerlemek için hukuk öğrenimini yarıda bırakan Köprülü, 1909'da "Fecr-i Ati" topluluğuna katıldı. 

Şiirleri ve çeşitli konular üzerine makaleleri "Mehasin" ve "Servet-i Fünun" dergileriyle "Tanin" gazetesinde yayımlanan Köprülü, bu yıllarda "milli edebiyat" ve "yeni lisan" akımlarına karşı yazılar kaleme aldı.

Hukuk öğrenimini bıraktığı için eleştirilere maruz kalan Köprülü, bir söyleşisinde bu durumu şu şekilde anlattı:

"İmtihanlarımda gayet muvaffak oldum lakin büyük bir hayal kırıklığı ile karşılaştım. Tedrisat, son derecede fena idi. 
Benim talebesi bulunduğum 1907 Darülfünunu bir alemdi. 
İslam hukukunu okutan hocalardan istifade etmediğimi söyleyemem. 

Ancak, yeni Avrupa ilimlerini okutanlar lisan bilmezlerdi. 
Ellerine geçmiş yalan yanlış tercemelerden, eminim kendileri de bir şey anlamayarak, ders verirlerdi ki ben bu eserleri, elimde bulunan asıllarından okumayı tercih ederdim.

Fransızcayı hocalarımdan daha iyi biliyordum, hatta bazı dersleri, bazı bahisleri, onlardan daha çok önce ve daha iyi öğrenmiştim. 
Hukuk’ta fazla kalmak, zaman kaybetmekten başka bir şey değildi."

Okulu bırakmasının ardından kendi kendisini yetiştirmeye karar veren ve Mercan, Kabataş, Galatasaray ve İstanbul liselerinde
1910-1913 arasında Türkçe ve edebiyat hocalığı yapan Köprülü
1913'te Halit Ziya Uşaklıgil'den boşalan İstanbul Darülfünunu'nda "Türk Edebiyatı Tarihi" müderrisliğine getirildi.
Birçok uluslararası kongreye Türkiye temsilcisi olarak katıldı

Köprülü, Türk Derneği, Türk Yurdu Cemiyeti ve Türk Ocağı'nın azaları arasında yer alırken, Ziya Gökalp çevresine girdikten sonra "milli edebiyat" akımını benimsedi.

Bu yıllarda Türk tarihinin ilk dönemlerine kadar inerek, ilk Türk topluluklarının tarih ve edebiyatlarını inceleyen Köprülü, 1919'da basılan "Türk Edebiyatı'nda İlk Mutasavvıflar" kitabıyla Fransız, Alman, Macar ve Rus ilim adamları arasında tanınır hale geldi.

Köprülü, 1923'te İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi dekanı oldu ve "Türkiye Tarihi" adlı kitabını çıkardı.

Alan uzmanı olarak yurt içinde ve yurt dışında birçok bilimsel kuruluşun üyeleri arasına alındı ve bu kuruluşların toplantılarına katılan Köprülü
1923’ten itibaren Paris, Bakü, Oxford, Harkov ve Londra’da düzenlenen çeşitli kongrelerde Türkiye temsilcisi olarak bulu­ndu.

Maarif Vekaleti Müsteşarlığı'na 1924’te getirilen Köprülü, 8 ay süren bu müsteşarlığı sırasında, bu vekalet teşkilatında teklifleriyle köklü değişiklikler yapılmasını sağladı. Türkiyat Mecmuası'nı 1925'te yayımlamaya başlayan Köprülü, 1928'de o zamanki adıyla "Türk Tarih Encümeni" olan Türk Tarih Kurumu'nun başkanlığına seçildi.

Köprülü, pek çok uluslararası kongreye Türkiye temsilcisi olarak katılırken
1932-1934'de "Divan Edebiyatı Antolojisi"ni yayınladı
1933'te "ordinaryüs profesör" unvanını aldı.
"Türkiye'de ilim alanında artık bir Köprülü Mektebi kurulmuştur"

Dil, Tarih, Coğrafya Fakültesi'nde doktora yaptırdığı ilk öğrencisi olan Osman Turhan'ın "Bir ilim abidesi göçtü. 
Bir fikir kahramanı çöktü. 
Ancak Türkiye'de ilim alanında artık bir Köprülü Mektebi kurulmuştur." sözleriyle anlattığı Mehmed Fuat Köprülü
Türk edebiyatı ve Türk halk edebiyatıyla ilgili araştırmalar yaparak ardında birçok kitap ve makale bıraktı.

Köprülü, Paris’te "Türk Tetkikleri Merkezi"nde verdiği konferansların toplamı olan "Les Origines de L'Empire Ottoman" (Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşu) kitabıyla da edebiyat dünyasında büyük yankı uyandırdı.

Hocalık mesleğine büyük tutkusu olan Köprülü, hislerini bir yazısında şu sözlerle anlattı:

"En çok hoşlandığım şey, talebelerimden birinin iyi bir eser yazmasıdır ki, bu bana sonsuz bir saadet verir. Hamdolsun, ara sıra da olsa, bu saadete ermek nasip oluyor. Dünyaya yeniden gelsem, yaşamaya yeni baştan başlasam, aynı yolda yürümekte bir Iahza tereddüt etmezdim."

Köprülü, Prof. Dr. Azmi Bilgin tarafından ise şu sözlerle anlatıldı:
"Onun eserleri hala geçerliliğini ve güvenilirliğini korumaya devam ediyor. 
Türk edebiyatının değişmeye başladığı
Batı edebiyatına dönüştüğü bir dönemde, divan ve tekke edebiyatının unutulmaması
o dönem edebiyatçılarının da tanınması açısından büyük rol oynamıştır. 
Kendisi, Batıda eğitim almayan bir Osmanlı edebiyatçısı olduğu halde, modern ve bilimsel metodları da benimsemiştir." sözleriyle anlatıyor.

CHP'den Kars milletvekili olarak 1934'te siyasete adım atan Köprülü
1936-1941 arasında Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi ve Siyasal Bilgiler Okulu'nda ders vermeye devam etti.
Türkiye'nin NATO'ya girişinde etkin rol oynadı

Celal Bayar, Adnan Menderes ve Refik Koraltan ile Demokrat Parti'nin kurucuları arasında yer alan Köprülü
14 Mayıs 1950'deki seçimleri Demokrat Parti kazanınca Dışişleri Bakanlığı görevine getirildi
Bu görevi 1956'ya kadar sürdürerek Türkiye'nin Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'ne (NATO) girişinde etkin rol oynadı.

Demokrat Parti'den 1957'de istifa ederek aynı yıl Hürriyet Partisi'ne giren Fuat Köprülü, 27 Mayıs Darbesi'nin ardından 1961'de Yeniden Demokrat Parti ismiyle bir parti kurmasına izin verilse de parti logosunu Adalet Partisi'ne devrederek siyasetten çekildi.

Köprülü'ye, yürüttüğü siyasi görevleri dolayısıyla başta Fransa, Almanya, Arjantin ve Yugoslavya olmak üzere çeşitli ülkelerden 8 nişan, 4 fahri doktora ve 8 şeref üyeliği verildi.

Ankara'da 15 Ekim 1965'te, Türk Tarih Kurumu'ndan evine yürüyerek gittiği sırada trafik kazası geçiren Köprülü, tedavi gördüğü İstanbul Baltalimanı Hastanesi'nde, 28 Haziran 1966'da hayatını kaybetti.

Köprülü'nün cenazesi Bayezid Camisi'nde kılınan namazın ardından Çemberlitaş'ta, Köprülü Mescidi'ne bitişik olan aile kabristanına defnedildi.

Bazı eserleri;
Köprülü, "Türk Tarihinin Ana Hatları", "Erzurumlu Emrah", "Edebiyat Araştırmaları", "Ali Şir Nevai", "Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri", "Demokrasi Yolunda", "Les Origines de L'Empire Ottoman", "Fuzuli Hayatı ve Eserleri", "Türk Tarih-i Dinisi", "Malumat-ı Edebiyye", "Türk Dilinin Sarf ve Nahvi", "Mektep Şiirleri", "Yeni Osmanlı Tarih-i Edebiyatı", "Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar", "Nasreddin Hoca", "Türk Edebiyatı Tarihi", "Türkiye Tarihi", "Bugünkü Edebiyat", "Hayat-ı Fikriye", "Azeri Edebiyatına Ait Tetkikler", "Milli Edebiyat Cereyanının İlk Mübeşşirleri ve Divan-ı Türk-i Basit", "Türk Saz Şairleri Antolojisi", "Türk Dili ve Edebiyatı Hakkında Araştırmalar", "Anadolu'da Türk Dili ve Edebiyatı'nın Tekamülüne Bir Bakış", "Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu", "Edebiyat Araştırmaları Külliyatı", "İslam ve Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları ve Vakıf Müessesesi", "Divan Edebiyatı Antolojisi", "Türk Saz Şâirleri Antolojisi", "Türk Edebiyatı Târihi I-II", "Tevfik Fikret ve Ahlakı" ve "Milli Kıraat" gibi çok sayıda esere imza attı.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anneler Günü İçin 3 Derleme

Kağıt Bardak ve Makam

Yaşam Trenimiz

Bilge ve Cahil

Sultan Abdülaziz’in Dişi Ağrımamış Olsa idi. Gezi Parkı Davası Olmayacaktı. Niye Aron Angel İlgisi Var ve Belediye Seçimi

Afrika Niye Önemli

Unutulmaz Film Sahneleri ve Müzikleri _ 2

Hayattan, Edebiyattan, Tarihten ve Filozoflar gibi Ünlü Kişilerin Sözler ve Videolar Serisi _ 040

Bazen Önüne Gelecek Çok Büyük Fırsatı, Aslında Fırsat Olmadığını Görebilen Kişi Olmak. Sizi Sony Yapabilir

Film Önerim _ Bitmeyen Sınav (12th Fail) _ Biyografi _ Hindistan _ 2023 _ İmdb 9,1