Neden "Türk Kültürü ve Medeniyeti" Denmez?


Türk Kültürü veya Medeniyeti lafını
Bazılarımıza itici mi geliyor acaba?

Bu kullanımasına niye çekinir olunmuş?

Dünyada da böyle mi acaba?

Derlememe başlamadan önce 
1931 de M. Kemal Atatürk ün Tarih hakkında söylediği bir cümlesi ile başlamak istiyorum

Tarih yazmak
Tarih yapmak kadar mühimdir. 

Yazan yapana sadık kalmazsa

Değişmeyen hakikat
İnsanlığı şaşırtacak bir hâl alır.


Tarık Başçıl  _  19 Temmuz 2024

Not: 
Kırmızı yazılı kelime gördüğünüzde tıklar iseniz
Sizi "Vikipedi" e yönlendirir
Onun hakkında daha fazla bilgiye ulaşmış olursunuz


Isaac Newton için; 
"İngiliz fizikçi, matematikçi, astronom, mucit, filozof, ilahiyatçı"

Nikola Tesla için ; 
"Sırp kökenli Amerikanlı mucit, fizikçi"
"Amerikanlı mucit"denilirken
Hiç te "Hıristiyan" mucit falan denmiyor. 

Hatta bu kategoride bile arayamazsınız
Ama İslam Mucitleri
İslam Matematikçileri
İslam Sanatı mevcuttur

Lakin;
Tıpta, bilimde "Büyük Üstad" olarak anılan İbni Sina 

Sıfırı bulan
Ay'da bir kratere adını verdikleri
Cebir'in babası Harezmi

Astronom , matematikçi Ali Kuşçu


Da Vinci'yi bile etkileyen El Cezeri gibi 
Türk mucitler "Türk" yerine "İslam" olarak tanıtılmaktadır. 

Nedense! 
Türklerin siyasal kimliğini belirlemede 
İslamlık / Müslümanlık öne çıkmaktadır.

Yani Müslüman değilse Türk de değildir midir?
Bunun mantığı?

Çiçek aşısının muciti Türkler'dir.



Çiçek aşısını yapan Yörükleri (Türk’tür farklı bir etnik yapıştıran batılılara inat) görüp bizzat deneyimleyen

İngiltere’nin İstanbul seferinin eşi Lady Montagu 1718 yılında bu olayı İngiltere'ye götürmüş
Kraliçe’nin izni ile hükümlülerin üstünde denetmiştir. 

Bu tarihten sonrada İngilizler tarafında icat edildiği öne sürülmüştür. 
1798 de ilk çiçek aşısının öncüsü, dünyanın ilk aşısı
(Dünyanın ilk çiçek aşısı olan çiçek aşısının öncüsü olan İngiliz hekim ve bilim adamı) diye tanıtılan Edward Jenner ; ya da

(Fransız bir kimyager ve mikrobiyolog, aynı zamanda etkilendi, aşılama, mikrobiyal fermantasyon ve pastörizasyon prensiplerini keşfetti ve kuduz ve şarbon için ilk aşıları icat etti) diye 

Tanıtılan aşılama sisteminden esinlenerek kuduz aşısını icat eden Louis Pasteur gibi birçok bilim adamına esin kaynağı olmuştur.

Ortalıkta Türk ‘ün adı yoktur! 
Ha, İngiltere’de bir plaket hazırlayıp yazmışlardır. 

“Lady Montagu Türkiye’den getirmiştir” diye
Ama bilenlerin sayısı o kadar az ki

Siz anlatsanız bile
Size uzaylıymışınız gibi bakar. 

Batılılar gururla yaptıklarını anlatırken, öğretirken
“biz” bırakın uzak tarihi
Yakın tarihte yaptıklarımızı bile anlatmama gibi bir huyumuzla önemsemiyoruz

Halbuki bu tip olaylar bir ulusun medeniyet ölçüsüdür.

Bunun yanında İtalyan Giuseppe Adami ve Renato Simoni tarafından bestelenen Turandot operasını yazan bir Farslı değil Türk'tür; 

Nizami Gencevi'nin destanıdır
Ama dünya Turandot'u Fars destanı / İtalyan operası diye alkışlar.

İlk gözlemevi bir Türk olan Uluğ Bey tarafından 1428-1429 kurulmuşken
Avrupa'ya 1467-71 yıllarında Oradea Romanya'da kurulmuştur. 

Türklerin yoğun olarak gittiği, yerleştiği, yurt tuttuğu yerlerdir

Ama "Avrupa'ya ilk kez Uraniborg adasında 
Danimarka Kralı II.Frederick tarafından 1576 da kurulmuştur" der Britannica Ansiklopedisi

Batılılar siyasal / etnik kimlikleriyle tanıtılırken
"Bizimkilerden bazıları" dahil batı nedense 
Müslüman / İslam diye ya da Türk yerine başka etnik kimliği ile tanıtıyor, tanıtılıyor.

Aynı şeyi müzelerdeki eserlerin açıklamalarında da görürüz. 
"Hıristiyan eserleri" yoktur 

Ama "İslam eserleri" çoktur.

Siyasal / etnik kimliksizdir.
Selçuk-Türk veya Safavid-Türk eserleri değildir adları

Ayrıca Safavid Fars olarak tanıtılır!

Navajo Kültürü
Asur Kültürü
Fars Kültürü
Yunan Kültürü
Roma Kültürü
Çin Kültürü
Etruscan Kültürü …derseniz 

Karşınıza binlerce veri çıkar
Lakin Turkish Culture diyince ZERO (Sıfır)…. 

Onun
Türk Kültürünü tanıyıp kendiniz çıkarmak zorundasınız. 
İsim haklarımızı çalmayın, çaldırmayın

Örnekler :
Textile Fragment
Object Name: Fragment
Date: ca. 1570–80
Geography: Turkey, probably Istanbul
Culture: ISLAMIC

Fahreddin Kara Arslan
Artuklu Hanedanı'na ait bronz sikke, MS 1144-67
Türkmen kökenli hanedanlar tarafından, Dicle ve Fırat nehirleri arasındaki 'ada' olarak bilinen Cezire bölgesinde, 12. ve 13. yüzyıllarda bir dizi büyüleyici ve benzersiz bronz sikke basılmıştır.

Açıklamasındaki Artuqid’ler kimdir? 
Turkoman kimdir? 
Bilen “Batılı Halk” öne çıksın lütfen!

Incense burner
Hegira 9th–10th century / AD 15th–16th century, Mamluk
Brass engraved with tar inlay




Mamluk kimdir? 
“Batılı Halk” biliyor mu? ki 
eserler İslamic Art adı altında toplanmıştır.

Şimdi kalkıp biri de bana 
"Sen müslüman düşmanlığı, etnik ayrımcılık yapıyorsun" derse
Kim ayrımcılık yapıp bir kültürün, sanat eserinin, bilim adamlarının etnik kimliğini saklıyorsa

ki bunu yapan genelde batılılardır, düşman odur. 

Onlar söyleyip yazarken alkış tutuyor da
Biz söyleyip yazarken faşist ve ırkçı mı oluyoruz?. 

Göremeyen naiftir, kördür ve şeytanda ayrıntıda gizlidir!

Servet Somuncuoğlu’nun da dediği gibi:
Bu resimler Orta Asya devletleri arasındaki münasebetleri aydınlatması açısından kültürdeki beraberliği ortaya koyar. 

Yani, Tarihin eski devirlerinde adı, “Ahmet” dir, 
“Mehmet” dir ya da başka bir şeydir. 
Bugün Batılılar kesinlikle Türk demiyorlar.

Saka,  İskit,  TagarTaştık,  Andronova,  Afenasyova vs… diyorlar
Ama asla Türk demiyorlar. 

Burada temel bir kültür kodu vardır. 
Bu temel kültür kodunu bugün biz Türk olarak tanımlanan kültür çevresi içinde görüyoruz. 

Yani, Orta Asya’daki bu kaya resimlerinin arkeolojik alanlardaki kültürün takipçisi Türk kültür çevresi içinde yaşayanlar Türklerdir. 

O nedenle bugün bizim hepsine birden Türk dememiz lazımdır.

Onlara Türk dediğimizde ve temel kültürde bunu açtığımızda üst kimlik olarak siz Türk’ü koyduğunuzda alt kimlikte: 

Kazak,  Kırgız,  Altay,  Hakas, vs… bunlar olabilir. 
Yani bu çeşitliliktir.

Mesela Yunan medeniyetinin içinde bir çok uygarlıklar var
Küçük küçük site devletlerinden oluşuyor. 

Ama en başa “Yunan Medeniyeti” ibaresi konur. 

Yine aynı şekilde Hint Medeniyeti içinde yüzlerce unsur var ama 
“Hint Medeniyeti” deniliyor.

Eski çağlara göre 5 büyük medeniyet sayılır: 
Çin
Mısır
Yunan

Tabii bir altıncı medeniyet vardır. 
O da Türk medeniyetidir. 

Bu gerçek artık bilimsel olarak kabul edilmek zorundadır. 
Türk medeniyeti vardır; 

Kendine has bir yaşam üslubu vardır
doğaya, çevreye, insana bakış açısı vardır. 

Toplumsal hiyerarşisini oluşturmuştur
devlet sistemini oluşturmuştur
Siz bunu yok sayamazsınız.

Sarah Chiswell'e, Edirne, 1 Nisan 1717
Bizde pek çok yaygın ve çok zalimane olan çiçek hastalığını burada keşfettikleri bir aşı ile önlüyorlar.
Bir çok kocakarının sanatları sırf bu ameliyatı yapmak.

Aşılanma için en uygun zaman sıcakların sonu, sonbaharın başlangıcı. 
O zaman aile resileri ailelerinde çiçek hastalığına tutulmuş kimse olup olmadığını öğreniyor ve bir kaç aile toplanıyorlar. 

Sayıları onbeş onaltıyı bulan aile toplulukları bu aşıcı kocakarılardan birini çağırıyorlar ve ceviz kabuğu içine doldurulmuş çiçek hastalığı aşısını hangi damardan açılmasını isterlerse

O damarı büyük bir iğne ile açtıktan ve iğnenin ucu kadar aşıyı buraya koyduktan sonra yarayı bağlıyor ve üzerine bir ceviz kabuğu yapıştırıyorlar.

Bütün bu ameliye sırasında en küçük bir acı hissedilmiyor. 
Aynı şeyi dört beş damara daha yapıyorlar. 

Rumlar haç taklidi yapmak için birer tane kollarına bir tane de alınlarına yaptırıyorlar, ama bunun neticesi fena.
Çünkü bu ufak yaralar yer ediyor.


Aşı için vücudun kapalı yerleri seçiliyor. 
Aşılanan çocuklar sekiz gün kadar oynuyorlar

Bir şey olmuyor
Daha sonra bir sıtmaya tutuluyorlar ki iki gün
Üç gün yatakta yatıyorlar. 

Yüzlerinde yirmi, otuz sivilce çıkıyor. 
Fakat sekiz gün içinde hiç hastalığa tutulmamış gibi oluyorlar. 

Açılan yaralar hastalıkları boyunca akıp çiçeğin zehrini atıyor
Başka taraflara yayılmasına mani oluyor. 
Her sene binlerce çocuğa aynı ameliye yapılıyor.

Fransa Sefiri
Başka yerde yapılan banyolar gibi, burada da eğlence olsun diye herkes çiçeğe yakalanıyor, diyor. 

Aşıdan kimse ölmüyor. 
Aşının faydasına inandığım için sevgili yavruma da yaptırmaya karar verdim. 

Vatanımı çok sevdiğim için aşının oraya da girmesini çok isterim. 

Doktorların
Kendi menfaatlerini insanlığın iyiliğine feda edebilecek
Gelirlerinin büyük bir kısmını gözden çıkarabilecek kadar fedakar olabileceklerine inansam

Bunu onlara yazmaktan geri durmazdım. 
Bilakis onları kızdıracağımı zannediyorum. 

Büyük bir hata işlemiş olursam tehlikeli olur. 
Maamafih, İngiltere'ye döndüğüm zaman onlara bir harp ilan ederim. 
Kahramanca gayretimi taktir ediniz, vs...

Lady Montaque
Türkiye Mektupları - Tercüman yayınları



Çiçek aşısının mucidi Türklerdir. 
Cengiz Özakıncı / Mayıs 2014 Bütün Dünya Dergisi 

Sarah Chiswell'e, Edirne, 
1 Nisan 1717 Çiçek hastalığı
Aramızda çok yaygın ve ölümcül olmasına rağmen, aşılama icadıyla burada tamamen zararsız hale getirildi. 

Her sonbahar
Eylül ayında, büyük sıcaklıklar azaldığında bu ameliyatı yapmayı kendilerine görev edinen bir grup yaşlı kadın var. 

İnsanlar ailelerinden birinin çiçek hastalığına yakalanmak isteyip istemediğini öğrenmek için birbirlerine haber gönderiyorlar

Bunun için partiler düzenliyorlar ve karşılaştıklarında (genellikle on beş veya on altı kişi bir arada oluyor) yaşlı kadın elinde en iyi çiçek hastalığı türüyle dolu bir ceviz kabuğuyla geliyor

Hangi damarlarınızın açılmasını istediğinizi soruyor. 
O, ona sunduğunuz şeyi hemen büyük bir iğneyle (ki bu size sıradan bir çizikten daha fazla acı vermez)

Yırtar ve iğnesinin başında bulunabilecek kadar zehiri damara enjekte eder ve sonra küçük yarayı içi boş bir kabuk parçasıyla sarar

Ve bu şekilde dört veya beş damar açılır. 

Yunanlılar genellikle haç işaretini işaretlemek için alnın ortasında
Her iki kolda ve göğüste bir tane açma batıl inancına sahiptir

Ancak bunun çok kötü bir etkisi vardır
Tüm bu yaralar küçük izler bırakır ve batıl inançlı olmayanlar tarafından yapılmaz, bunlar bacaklarda veya kolun gizlenen kısmında olmayı seçerler. 

Çocuklar veya genç hastalar günün geri kalanında birlikte oynarlar ve sekizinci güne kadar mükemmel sağlıktadırlar. 

Sonra ateş onları ele geçirmeye başlar ve iki gün, çok nadiren üç gün yataklarında kalırlar. 

Yüzlerinde nadiren yirmi veya otuzun üzerinde olur, ki bunlar asla iz bırakmaz; ve sekiz gün içinde hastalıktan önceki kadar iyi olurlar. 

Yaralandıkları yerde, veba sırasında akan yaralar kalır, ki bunun ona büyük bir rahatlama sağladığından şüphem yok. 

Her yıl binlerce kişi bu operasyondan geçiyor
Fransız elçisi, çiçek hastalığını diğer ülkelerdeki suları kullandıkları gibi

Burada da dikkat dağıtmak için aldıklarını söylüyor. 
İçinde ölen hiç kimse yok

Ve deneyin güvenliğinden çok memnun olduğuma inanabilirsiniz
Çünkü bunu sevgili küçük oğlumda denemeyi düşünüyorum.




Bu yararlı buluşu İngiltere'de moda haline getirmek için çaba gösterecek kadar vatanseverim

Ve eğer bunlardan herhangi birinin insanlığın iyiliği için gelirlerinin böylesine önemli bir bölümünü yok edecek kadar erdemli olduğunu düşünseydim

Bu konuda bazı veya doktorlarımıza çok özel olarak yazmayı ihmal etmezdim. 

Ancak bu hastalık onlar için çok faydalıdır ve buna son vermeyi üstlenecek olan güçlü varlığı tüm kızgınlıklarına maruz bırakmamak gerekir. 

Belki de, geri dönecek kadar yaşarsam
Yine de onlarla savaşacak cesarete sahip olabilirim. 
Bu vesileyle arkadaşınızın kalbindeki kahramanlığa hayran olun, vb.

Mary Wortley Montagu
Lady Mary Wortley Montagu'nun Mektupları ve Eserleri


İstanbul'daki İngiltere elçisinin eşi Lady Montagu
Göçebelerin (Yörükler, etnik olarak %100 Türktürler, batılılar kendilerine farklı bir etnik köken yapıştırsalar bile!) 

Her yıl yaptırdıkları Çiçek aşısını bizzat görmüş ve deneyimlemiş ve bunu 1718 yılında İngiltere'ye götürmüştür. 

Kraliçenin izniyle esirleri kobay olarak kullanmışlar ve başarmışlardır! 
Bu tarihten sonra batılılar dünyaya "Çiçek aşısını İngilizler icat etmiştir" demektedirler.

Dünyanın ilk aşısı olan çiçek aşısının öncüsü olan İngiliz hekim ve bilim adamı

olarak tanıtılan Edward Jenner
(tekrar söylüyorum; İngilice! Hristiyan olarak değil!)

Ve
Aşılama sistemi, Louis Pasteur gibi birçok bilim adamına kuduz aşısıyla ilham verdi, "bir Fransız kimyager ve mikrobiyolog da etkilendi, aşılama, mikrobiyal fermantasyon ve pastörizasyon prensiplerini keşfetti ve kuduz ve şarbon için ilk aşıları icat etti" (tekrar söylüyorum, Fransızca! Hristiyan olarak değil!)

Ve "Türkler"in adını bir daha görmüyoruz....

Ha, İngiltere'de hazırlanmış bir plaket var; 
"Türkiye'den getirilen Lady Montagu"
Ama bunu bilenlerin sayısı o kadar az ki

Açıklasak bile bize uzaylıymışız gibi bakacaklar veya onlara yalan söylüyormuşuz gibi. 

"Batılılar" etnik kökenleriyle gururla söylüyorlar ve o şekilde de öğretiyorlar
Ama sıra bize geldiğinde

Türklerden
Türk kültüründen veya icat edilen Türklerden hiç söz edilmiyor. 

Oysa ki, bu tür olaylar bir milletin medeniyet ölçüsüdür.

Ayrıca
Dünya Nizami Gencevi'nin (Genjawi) yazdığı

İtalyan Giuseppe Adami ve Renato Simoni tarafından opera olarak bestelenen "Turandot" destanını

Bir Fars destanı ve İtalyan operası olarak alkışlıyor... 

Ama Nizami bir Fars değil, bir Türk şairidir.... 
(yine, İtalyan olarak anılıyor, Hıristiyan olarak değil ve internette Nizami hakkında yanlış bilgiler!) 

Berlin müzesi Yazıklar olsun! 
İlk gözlemevi 1428-1429'da Semerkant'ta bir Türk; 
Uluğ Bey tarafından yaptırılmıştır. 

"Bilim adamları tarafından o dönemde İslam dünyasının en iyi gözlemevlerinden biri ve Orta Asya'nın en büyüğü olarak kabul edilmiştir." 
(Yine İslami!, Türk Kültürü'nden tek kelime yok)




"Batılıları" etnik/politik kimlikleriyle tanıtırken, nedense "Türkleri" siyasi/etnik kimlikleriyle değil, İslam / Müslüman olarak tanıtıyorlar... 
(hatta bazılarımız bunu yapıyor!)

Aynı şeyi müzelerdeki eserlerin açıklamalarında da görüyoruz, 
"Hristiyan eserleri" yok ama "İslami eserler" her yerde... 
siyasi/etnik kimlik yok!...
"Selçuklu Türkleri veya Safevi Türkleri eserleri" 
bu arada isimler değil
Safevileri Farslar!...

Hayır, hayır, hayır Safeviler %100 Türk'tür.

Ayrımcılık yapan etnik halk biz değiliz
Ancak "Batılılar" yalan söyleyerek, gizli tutarak ve bu eserlerin, bilim adamlarının ve Türk halkının diğer eserlerinin politik/etnik isimlerini saklayarak ayrımcılık yapıyorlar..... 

"Edison bir Amerikalı mucit" dediğimiz ve tezahürat ettiğimizde sorun yok
Ama "El-Harezmi bir Türk mucit" dediğimizde faşist ve ırkçı mı olduk?! 
Şeytan ayrıntıda gizli!


Yorumlar

  1. Türkler çekirdeğinde kendi milliyetlerinin olduğu devlet ve kültür sistemlerini çok milletli birlikteliklere dönüştürmenin ustalarıdırlar.

    Hun devletimizin hakanı Mete han
    "Ok ve Yay gerebilen kavimleri bir aile gibi birleştirdim şimdi onlar hun oldular" derken

    Savaşcı bir halk olduğunu vurgulamak istemiştir
    Savaş demek ölüm demek olduğundan
    Dünya devletleri “Türkleri” medeni değil “Barbar” bir millet olarak görmüştür
    (İzmir Şule Kazak)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Şule Hocam

      Mete Hanın sözleri ile güzel bir katkıda bulunmuşsunuz
      Teşekkür Ederim.

      Ama Barbar lafına katılmıyorum
      Tarihi irdelerken o zamanın şartlarını göz önüne alarak değerlendirmekte fayda var

      O zamanın şartların tüm devletler güçleri ölçüsünde yayılması siyaset izlemişlerdir

      Bunu yapamayanlar tarihten yok olmuştur

      Türklerin avantajı ise çok geniş coğrafyaya yayılması olmuştur

      Neden mi?
      Çünkü düşman geldiğinde bu kadar coğrafyadaki tümünü bulup yok etme imkanları hiçbir zaman olmamış

      Düşman tehlikesi bitince, Çok çabuk toparlanmasını bilmişler
      Hemen devletleşmişler, Ondan 16 devlet kurabilmişlerdir

      Sil
  2. Tonyukuk'un Göktürklerdeki varlığı
    Nizamülmülk'ün Selçuklu devleti içindeki yeri

    Osmanlıların pek çok devlet adamı Türklerin devlet tecrübesi içinde çevreyi kendi devlet ve medeniyet idealine katarak onun bir parçası haline getirmelerinin birkaç örneği olur
    (İst Kader Keskin)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Kader Hocam

      Evet Türk Hanlarının en iyi yaptığı işlerin başında
      İyi Vezirler ve Sadrazamların olması

      Bakın Türk tarihine
      2. Adam ne kadar iyi ise o zaman devlet altın çağını yaşamış

      Ama ne zaman kötü ise duraklama ve gerileme devri olmuştur

      Sil
  3. Medeniyet saf halinde
    Her bir inanca hoşgörü olabilmektir medeniyet.
    (Antalya Pakize Su)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Pakize Hocam

      Ne kadar kısa ve öz yazmışsınız medeniyeti
      Teşekkül Ederim
      🙏 🍃🍀🌱🌴🌿🥦🌳🎋

      Sil
  4. Eski Türkler dine Nom adını verirlerdi.
    (Divanu Lügati’t Türk) Türk dininin ruhani reislerine Toyon adını verirlerdi.

    Kâhine de Kam derlerdi.
    Şaman kelimesi bu kam kelimesinden doğmuştur.

    Şamanizm eski Türklerde
    Kehanetin ve ruhani tıbbın ismiydi.

    Gerçi Şamanizm daha evvel anaerkil totemizm devrinde bir dindi.

    Toyonizm den sonra sihir mahiyetine girdi.
    Bu sebeple sonraları Şamanizm

    Eski Türklerin dini değil
    Büyüsel bir sistem oldu.

    Tarih sahnesine çıktıktan sonra eski Türk dinine
    Toyonizm yahut Nom demek lazım gelir.
    (Sakarya Kemal Kalın)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Kemal Hocam

      Katklarınız için Teşekkür Ederim
      🙏 🍃🍀🌱🌴🌿🥦🌳🎋

      Sil
  5. Eski Türk kültürünü ve medeniyetini anlamak için
    Okunması gereken “Ziya Gökalp” kitaplarıdır.
    (İnegöl Şükrü Demir)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Şükrü Hocam


      Evet çoğu kitaplarında Türklük hakkında geniş bilgiler vermektedir

      Türk asıllı olmadığı halde (Kürt, Zaza hatta Süryani olduğu iddia edilmektedir)
      Bana göre Türk’tür.

      Eserinin cumhuriyet dönemi ideolojisinin temel referans noktası olduğu iddia edilir.

      Beğendiğim Güzel bir şiiri

      Bir ülke ki, câmiinde Türkçe ezan okunur,
      Köylü anlar manasını namazdaki duanın...
      Bir ülke ki, mektebinde Türkçe Kur’an okunur,
      Küçük, büyük herkes bilir buyruğunu Huda’nın;
      Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın!

      Sil
    2. Tarık Hocam

      Türk veya Kürt hakkında Ziya Gökalp ne demiştiri
      Kendi yazısında burada paylaşmak istiyorum.
      Biraz uzun ama kendisini anlatırken birisinin nasıl sentez yapmasını da ayrıntılı şekilde izah etmiş
      (İst. Turan Gök)

      Gerek yaşarken gerek ölümünden sonra Ziya Gökalp'ın etnik kökeni hakkında birçok tartışma olmuştur.
      Bu tartışmayla ilgili ilk sav, Ziya Gökalp Malta'da sürgündeyken Osmanlı Dahiliye Vekili Ali Kemal tarafından atıldı.

      İddiası Gökalp'ın babasının Kürt olduğu yönündeydi.
      Gökalp ise Ali Kemal'in bu iddiasına Malta sürgününde yazdığı ve Kastamonu'nun Açık söz gazetesinde yayımlattığı bir şiir ile yanıt vermiştir.

      1922- 1923 yılları arasında memleketi Diyarbakır'da otuz üç sayı çıkardığı Küçük Mecmua adlı dergisinin 25 Aralık 1922 tarihinde çıkan sayısında yer alan ''Millet Nedir?'' adlı yazısında kendi soyuyla ilgili şu demeci vermiştir:

      ''... Ben gençliğimde tahsil için ilk defa İstanbul'a gittiğim zaman, bu ilmî tahkikata başlamak mecburiyetinde kaldım. Çünkü orada eskiden kalmış fena bir itiyada (alışkanlığa) göre, bütün Karadeniz ahalisine Laz, bütün Suriyeliler ve Iraklılara Arap, bütün Rumeli halkına Arnavut dedikleri gibi, bizim gibi doğu illeri ahalisinden bulunanlara da Kürt milliyetini izafe ettiklerini (yakıştırdıklarını) gördüm. O zamana kadar kendimi hissen Türk sanıyordum. Fakat bu zannım ilmî bir tahkikata (araştırmaya) müstenit (dayalı) değildi. Hakikati bulabilmek için bir taraftan Türklüğü, diğer cihetten Kürtlüğü tetkike başladım. Evvelemirde (öncelikle) lisandan başladım. Diyarbakır şehrinde, ana lisan Türkçe olmakla beraber, her fert biraz Kürtçe de bilir. Lisandaki bu ikilik iki suretten biriyle izah edilebilirdi (açıklanabilirdi): Ya Diyarbakır'ın Türkçesi bir Kürt Türkçesiydi yahut Diyarbakır'ın Kürtçesi bir Türk Kürtçesiydi. Lisanî tetkiklerim gösterdi ki Diyarbakır'ın Türkçesi Bağdat'tan ta Adana'ya, Bakü'ye, Tebriz'e kadar imtidat eden (uzanan) tabiî bir lisandan yani Akkoyunlu ve Karakoyunlu Türklerine mahsus olan Azerî (Azerbaycan) lehçesinden ibarettir. Bu lisanda hiçbir sunilik (yapaylık) yoktur. Binaenaleyh, Kürtlerin tahrif ettiği (bozduğu) bir Türkçe değildir. (Diyarbakır lisanının Azerî Türkçesi olması, şehirlerin Osmanlı hükümetinin tesiriyle Türkçe konuştuğu iddiasını da esasından çürütür. Çünkü öyle olsaydı, bu şehirlerde konuşulan lisanın Osmanlı lehçesi olması lazım gelirdi.)

      Sil
    3. Diyarbakırlıların mahdut (sınırlı) kelimelerden mürekkep olarak söyledikleri Kürtçeye gelince, bu lisanın köylerde konuşulan fasih (düzgün) Kürtçeden farklı olduğunu gördüm. Kürtçe, Farisî'nin akrabası olduğu halde, nahv (dilbilgisi) itibarıyla hiç ona benzemez. Çünkü Farisi’de bulunmadığı halde, Kürtçede hem tezkir ve te'nis (erillik ve dişilik), hem de Arapça ve Latincede olduğu gibi ''i'rab'' vardır. Demek ki Kürtçe, Türk lisanına nispetle daha mürekkep, daha karışıktır. Türkler kendi lisanlarında tezkir, te'nis, i'rab gibi ahvale (durumlara) müsadif olduklarından (rastlamadıklarından), Kürtçenin bu gibi hususiyetlerine nüfuz edememeleri iktiza ederdi (gerekirdi). Filhakika, vakıalar bu suretle cereyan etmiş, Diyarbakırlılar Kürtçenin tezkir, te'nis, i'rab kaidelerini tamamıyla hazfedip (kaldırıp), Kürt nahvini (dilbilgisini) Türk sarfına (dilbilgisine) uydurarak sun'î (yapay) bir Kürtçe icat etmişlerdir. Bu Kürtçeye ''Türk Kürtçesi'' namını vermek gayet doğru olur. Lisaniyat (dilbilimi) noktainazarından (açısından) gayet mühim olan bu vakıa, Diyarbakırlıların Türk olduğuna en büyük delildir. Bundan başka Diyarbakırlılar bu lisanı yalnız Kürtlerle konuştukları zaman kullanırlar. Kendi aralarında yalnız Türkçe konuşurlar. Diyarbakırlıların güya bildikleri bu düzme Kürtçenin kelimelerine gelince, bunlar da gayet mahduttur (sınırlıdır). Bu sebeple, boşlukları Türkçe kelimelerle doldururlar. Zaten, birçoğunun bildiği Kürtçe kelimeler ''gel, git'' gibi birkaç tabire münhasırdır (sözle sınırlıdır).

      Diyarbakırlıların Türk olduğunu ispat eden delillerden birini de mezhep sahasında buldum. Diyarbakır'ın hakikî ahalisi umum Türkler gibi Hanefi’dirler. Kürtler ise umumiyetle Şafidirler. Bu iki alâmet-i mümeyyize (ayırt edici im/işaret) yalnız Diyarbakır halkına mahsus değildir. Şark (doğu) ve cenup (güney) vilâyetlerimizdeki bütün şehirlerin ahalisi, Kürtçeyi Diyarbakırlılar gibi tahrif ederek (bozarak) söylerler ve Hanefi olmak alametiyle Şafii Kürtlerden ayrılırlar. Bunlardan başka, elbise, yemek, bina ve mobilya gibi harsa ve âdetlere taalluk eden hususlarda da derin farklar vardır. Bu alâmetler bana Diyarbakırlıların Türk olduğunu gösterdiği gibi, babamın iki dedesinin birkaç batın (kuşak, nesil) evvel Çermik’ten yani bir Türk muhitinden geldiklerine nazaran ırkken de Türk neslinden olduğumu anladım. Mamafih dedelerimin biri Kürt yahut Arap muhitinden geldiğini anlasaydım, yine Türk olduğuma hüküm vermekte tereddüt etmeyecektim. Çünkü milliyetin terbiyeye istinat ettiğini de (dayandığını da) içtimaî tetkiklerimle anlamıştım. Zannederim ki bu taharrilerimle (araştırmalarımla) yalnız kendim için değil, bütün vilayet-ı şarkîye ve cenubîye (doğu ve güney illeri) şehirlileri ve şimdiye kadar Türk kalan köylüleri için, son derece mühim bir meseleyi halletmiş oldum.''

      Sil
    4. Merhaba Turan Hocam

      Çok uzun bir katkıda bulunmuşsunuz
      Uzun olunca çoğumuz sonra okurum diyor ama unutulup gidiyor

      Bir kişide okursa çok yararlı bir bilgi kaynağı
      Katklarınız için çok Teşekkür Ederim
      🙏 🍃🍀🌱🌴🌿🥦🌳🎋

      Sil
  6. Medeniyetten kasttı
    Avrupa ve Amerika gibi gelişmiş bir ekonomik sisteme ve toplumsal refaha ulaşmayı kastediyorsa

    Bunu yapmak için sizin adınıza köle gibi çalışacak başka toplumlar bulup onları maddi ve manevi olarak sömürmeniz gerekir.

    Köleler çalışırken
    Efendiler de bilim sanat ve felsefeyle meşgul olup medeniyet unsurlarını yaratırlar.

    Türkler hem Osmanlı öncesi hem de sonrası aldıkları toprakları kendi malları sayıp yurt edinip yatırım yapıp koruma güdüsüyle hareket ettiklerinden

    Oraları sömürememişler ve böylece sizin anladığınız anlamda bir medeniyete ulaşamamışlardır.

    Halbuki İngiltere, Fransa gibi ülkeler sanayi devrimi sonrası dünyanın tamamını sömürge zihniyetiyle idare ettiklerinden ortaya bir medeniyet çıkabilmiştir.

    Sömürge zihniyeti, sanayi devrimi sonrasının bir anlayışı olduğundan, ondan önceki devletlerin aklına gelmemiştir.

    Eski çağlar da toprak büyüklüğüydü büyük devlet olmanın ölçüsü.
    (Kars Salman Kar)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Salman Hocam

      Öyle değil
      Bilim, Teknoloji ve Akıl şu andaki medeniyetin nimetleri

      İlke birilerini sömürmek değil
      Google, Microsoft, Apple da çalışanlar çok yüksek maaş alıyorlar

      Bunlar bir ülke işgal etmediler
      Bunlar göçmenlerine çok yüksek maaş veriyorlar

      Ama bunlar Bilimi ve Teknoloji kullanarak
      Bunların nimetlerinden faydalanıyorlar

      Bunları yapan insanlar çok akıllı ve zeki insanlar
      Bizler de zeki ve akıllı insanlarımın değerini bilmemiz lazım

      Onların önlerini açmamız lazım
      Onların değerini bilmez isek, onlar da kendilerine değer verilen ülkelere giderler

      Bu da ülkemizin kaybı olur
      Şunu diyemeyiz giderlerse gitsinler

      Sil
  7. Medeniyetten kasttı
    Avrupa ve Amerika gibi gelişmiş bir ekonomik sisteme ve toplumsal refaha ulaşmayı kastediyorsa

    Bunu yapmak için sizin adınıza köle gibi çalışacak başka toplumlar bulup onları maddi ve manevi olarak sömürmeniz gerekir.

    Köleler çalışırken
    Efendiler de bilim sanat ve felsefeyle meşgul olup medeniyet unsurlarını yaratırlar.

    Türkler hem Osmanlı öncesi hem de sonrası aldıkları toprakları kendi malları sayıp yurt edinip yatırım yapıp koruma güdüsüyle hareket ettiklerinden

    Oraları sömürememişler ve böylece sizin anladığınız anlamda bir medeniyete ulaşamamışlardır.

    Halbuki İngiltere, Fransa gibi ülkeler sanayi devrimi sonrası dünyanın tamamını sömürge zihniyetiyle idare ettiklerinden ortaya bir medeniyet çıkabilmiştir.

    Sömürge zihniyeti, sanayi devrimi sonrasının bir anlayışı olduğundan, ondan önceki devletlerin aklına gelmemiştir.

    Eski çağlar da toprak büyüklüğüydü büyük devlet olmanın ölçüsü.
    (Kars Salman Kar)

    YanıtlaSil
  8. Hep başka kültürlerle etkileşim içinde olmuş bir kültürdür.

    Bunun nedeni gerek klasik tarih bilgilerinizden hatırlayın Türklerin savaşçı ve yayılmacı bir halk olmasından kaynaklanır.

    Bu yüzden girdiğimiz her yerdeki kültürlerle etkileşim kurmuş bir sentez kültür haline gelmiştir.

    Ama yinele kendi kültürümü severim

    Sonuçta hepsi atalarımızın yaşadıklarıyla tanıştıklarıyla doymuş serpilmiş
    Yılların birikimi canim kültürüm benim.
    (Bursa Taner Kaşık)

    YanıtlaSil
  9. Ömer Faik Numanzade, Gardaş Kömeği Mecmuası, Mayıs 1917 de yazdığı yazıdan çok etkilenmiş idi.

    Tarık Hocam, Onu burada paylaşmak istiyorum.
    Çünkü sizi blog yazılarınız çok güzel
    Tahmin ediyorum çok değerli insanlar okuyordur

    Bu yazıyı okumamış olurlar, Onlarından Ömer Faik Numanzade den haberi olmasını istedim

    Şiilikten, Sünnilikten, Babailikten evvel sen Türk’tün
    Şimdi de Türk’sün ve bundan sonra da Türk olarak kalacaksın!

    Senin bu Türklüğüne ne Şiilik ne Sünnilik ne de dinsizlik mâni olamaz!
    Sen ey Türk ne akide de ne meslekte olursan ol

    Her zaman Türk’sün.
    Sen bilmelisin ki, dünyada hâlâ Şii, Sünni, Babî, Şeyhi adları yokken sen vardın.

    İslamiyet Arabistan çöllerinde doğmadan evvel sen Altay’ın etrafında dünyanın güzelliklerine temaşa eyleyip zevk alırdın.
    Orada uzun seyir ve seyahatlere hazırlanırdın.

    Ey özünden habersiz Türk!
    Medeniyet eserleri, nizam, idare, asayiş usulü 'yasak' kanunları henüz Bağdat, Şam, Paris ve Londra’da yokken

    Senin yurdunda vardı.
    Senin öz tatlı dilini çığırından çıkarıp bugünkü acınacak hâle getiren Arap alfabe ve yazısından evvel senin gökçek alfabe ve yazın vardı.
    (Yozgat Alparslan Kütük)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet
      Ömer Faik Numanzade çok değerli bir soydaşımız
      Onun hakkında kısa bir bilgi vereyim

      16 Temmuz 1937'de "Türkiye lehine casusluk faaliyeti yürüttüğü" ve "Sovyet hakimiyeti aleyhine kurulmuş devrim karşıtı milliyetçi teşkilâtın başkanı olduğu" gerekçesi ile Atskuri'de tutuklandı ve "halk düşmanı" ilan edildi.

      Üç ay sonra, 10 Ekim 1937'de Josef Stalin'in yürüttüğü Büyük Temizlik sırasında kaldığı Tiflis'deki cezaevinde kurşuna dizilerek öldürüldü.

      İnfazdan yirmi bir yıl sonra
      1958 yılında Gürcistan SSC Yüksek Mahkemesi
      Numanzade'ye haklarını iade ederek beraat kararı verdi.

      Çok değerli bir insanımızı Stalin katletti

      Sil
  10. Daha çok zaman var medeniyet için.

    Selçuklu dönemi ve Osmanlının yükselme dönemine kadar olan Türkler öyleydi
    Evet akıllılardı.
    Önce durduk sonra geri kaldık medeniyette.

    Ara ara geliyor medeni ve kalite adamlar
    Ancak onları da görmek değerlendirmek için de sarraf olmak lazım
    Medeniyet ve kalite lazım.

    “O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık.” _ Yaşar kemal
    (İst. Derya Kuzu)

    YanıtlaSil
  11. Binlerce yıl önce birçok kavim
    Hala 100 bin yıl önceki ataları gibi yaşamaya devam ederken

    Herkesin malumu olduğu üzere
    Yunanlar bugünkü siyasetin, hukukun, bilimin, matematiğin temellerini atıyordu.

    Şüphesiz sıfırdan bir medeniyet inşa ettiler
    Dünyayı bugünlere getiren ilk kıvılcımı yaktılar.

    Benim merak ettiğim ise o dönemde Türklerin ne yaptığı.
    (Aydın Filiz Örgen)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Filiz Hanım, Merak ettiysen aç oku. Her şeyi de etrafından beklemeyiniz
      (Konya Hasan Ak)

      Sil
    2. Diğer herkes ne yapıyorsa onu belki daha da fazlasını yapmışlardır.

      Hem canım senin anlam yüklediğin yunanlar da mısırdan etkilenmiştir.
      O nedenle mısırlılar medeniyet kurarken diğer milletler ne yapıyordu diye sorsan daha anlamlı olurdu.

      Örtük Türk düşmanlığını da bu kadar belli etmemiş olurdun.
      Daha zekice olurdu Filiz Hanım.
      (Elazığ Hakan Algılı)

      Sil
  12. Türkler, Diğer milletler medeniyetlerini kurulsun diye bekleyip
    Sonra onları yıkıp bölüp bozguna uğratıp tarihe geçeriz diye düşünüp göçebe hayata devam etmişlerdir.
    (Esk. Gül Ayna)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Gül Hocam

      Ne kadar acımazsız bir suçlama yapmışsınız
      O zamanın koşullarında tüm dünyada devletler
      Yayılmacı bir siyaset gütmüşler

      Güçlü olduklarında
      Ülkeleri teslim olurlarsa hiçbir yağma yapmadan
      Yıllık vergiye bağlayıp ülkelerine katmışlar

      Bunu yalnız Türkler yapmamış. Hittiler, Asurlar, Babiller, Firavunlar, Kartacalar, Romalılar vs yapmışlardır

      Sil
  13. Göçebe kültürle yaşayan bir topluluk olduğu için kültürel katkıları çok bilinmez.

    Çünkü Türkler
    Tarih sahnesine çıktıkları sırada roma imparatorluğu gibi bir medeniyet tüm dünyaya kültür yaymaktaydı (yüzyıllardır yayıyordu).

    O sırada Türklere ait herhangi bir eşya veya kültürel olgu bir anda Roma’ya ait bile sayılabilirdi.

    Ayrıca zaten kültürel yapı o kadar oturmuştu ki dünyada (Roma, Helenist kültür yapıları dünya’yı sarmıştı. Daha geçmişten de gelen Mezopotamya ve Pagan kültürü zaten tüm dünyaya yerleşmişti.)
    (Bolu Remzi Kaya)

    YanıtlaSil
  14. Konargöçer kültüre sahip topluluklar (Türkler, Moğollar, İskitler) aslında tarihin akışına oldukça katkı sağlamıştır.

    At kültürü, atlı savaşlar, üzengi, hayvansal eşyalar, çadır, kilim, halı. gibi birçok şey bu grubun katkısıdır.

    Ayrıca siyasi katkı ya da etkileri de oldukça fazladır.

    Savaşçı millet olarak tarih sahnesine girdikleri anda çok fazla medeniyetin paralı askerliklerini yapmıştır Türkler.

    Örneğin Malazgirt savaşını anlatan bir Bizanslı tarihçi (savaşın içinde bizzat bulunan)
    "savaş sırasında kim bizden kim onlardan anlamıyorduk.
    İki tarafın da kıyafetleri, görünüşleri birbirinin aynısıydı" şeklinde tarihe not düşmüştür.

    Her ne kadar uz ve Peçeneklerin taraf değiştirdiği söylense de o dönem Bizans ordusunun büyük gücü Karadeniz üzerinden göçerek Hristiyanlıkla tanışıp Hristiyanlığa geçen Türklerden oluşmaktaydı.

    Aynı dönem hazar denizi altından göçen birçok Türk de Arap devletlerinde paralı askerlik yapmaktaydı.

    Anadolu’ya doğru göçenler ise kendi siyasi birliğinin peşindeydi.
    Yani birbirleri ile savaşan ve bu coğrafyanın yapısını tamamen değiştiren, tarihe büyük etkisi olan bir millettir Türkler.
    (Niğde Timur Gergin)

    YanıtlaSil
  15. En başlıkları
    Yoğurt

    Türk yayı
    Bizim yaylar ile diğer dünya yayları arasında cidden büyük bir fark var.
    Ve yay için kullanılan malzemeler dünya tarihindeki ilk seri üretilen kompozit malzemeye örnek gösterilir.

    Kılıç
    Literatürde bizim kılıç dediğimiz şey
    İki büyük gruba ayrılır saber ve sword olarak.
    Kılıç, turkish saber.
    Tamamen proflaşmış üst düzey bize özel bir türdür.

    Üzengi
    Bununla Türk yayı birleşince at üstünde her yöne ok atabilen süvari birlikleri ortaya çıkıyor zaten o yüzden Anadolu’ya kadar rahat gelmişler balkanlarda çakılmışlar.

    Üzengi ve Türk yayı olmadan at sütünde ok atmak imkansızdır.

    Birçok bilimsel buluş ve yenilik var ama batıya kıyasla çok azlar.
    (Zonguldak Kasım Kar)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef Yoğurt bakterisi literatüre "Lactobasillus Bulgaris" olarak geçmiştir.
      (Edirne Lütfü Taş)

      Sil
    2. Bulgarda Türktür. Dinleri Hıristiyan, Türk olmak için ile Müslüman olmak gerekmez

      Sil
    3. 🙏 🍃🍀🌱🌴🌿🥦🌳🎋

      Sil
  16. Orta Asya kültürünün (gerek göçebe kültür gerekse yerleşik kültür olarak. Zira sadece göçebe boylar gelmedi, orta Asya ve İran’ın çeşitli şehirlerinde yerleşik hayata geçmiş insanlar da geldi) dominant olduğu kültür.
    (Düzce Kenan Işık)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet Kenan Hocam. Sanatkarlar, Dokumacılar, İlim adamlar vs. Devlet kurmak için ne gerekiyorsa hepsi birlikte geliyorlardı.

      İlk önce askerler, Sonra öncü göçebeler daha sonra herkes

      Sil
  17. Türklerde bitmek tükenmek bilmeyen seyahat duygusu
    Yazın yazlıklarda kışın kışlaklarda oturma dürtüsü

    Yazın illa başka bir yere gitme isteği
    İki-üç ayda bir şehirden veya işten sıkılma-terk edip gitme isteği
    Çabucak başka şehre adapte olabilme özelliği

    Çabucak başka yabancı kültüre adapte olabilme özelliği
    Yabancı kültürü etkileyeceğine yabancı kültürdeki öğeleri alma özelliği hep göçebe genlerinden gelmektedir.
    (Erzincan Mehmet Akkan)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mehmet Hocam, Ne kadar haklısınız. Hep içimizde var o duygu

      Sil
  18. İlkokul öğrencileri arasında bir deney de yapılmıştı.
    Bir okulun bahçe kapısının önüne büyük bir saksı içinde kapıyı kapatan bir özelliği olmayan büyükçe bir bitki konmuş.

    Geçen öğrencilerin %70'i geçerken bitkiden bir yaprak kopararak geçmiş
    İki haftada bitki kuşa dönmüş.

    Öğrencilerin %30'u ise hiçbir zarar vermeden atlayarak geçmiş.

    Aynı deney eskilerde batı ülkelerinde de yapılmış
    Bitkiye zarar vermeden atlayarak geçenler %90 düzeylerinde ölçülmüş.

    Başka bir deney ise 23 nisanda TRT çocuk şenliğine gelen çocuklar aracılığıyla yapılmış.
    Geçmiş senelerin birinde yabancı misafir çocuk alan pek çok ev üzerinden yapılan deneyde

    Misafir çocuk alan evlerin %75'i eve gelen çocuğun alışkanlık, hareket, dil ve kültüründen etkilendiği, yabancı kültürden gelen çocuğun

    Türk alışkanlık, hareket, dil ve kültüründen daha az etkilendiği ancak
    Türk çocukların evdeki yabancı çocuktan çok fazla etkilendiği ortaya konmuş.

    Başka bir anket ise Türk ailelerinin batıl inançlarıyla ilgili yapılmış.
    Örneğin, Türk ailelerinin
    %80'i kapı eşiğe basmanın
    %90'ını ateş söndürmenin kötü veya günah olduğunu belirtmiş.

    Zira, her iki inanış da göçebe boyların inanışlarından ve çadır kültüründen gelmektedir.
    (İst. Kübra Kumru)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kübra Hocam. Katkınız için Teşekkür Ederim. 🙏 🍃🍀🌱🌴🌿🥦🌳🎋

      Sil
  19. Kültür gelenek ile kaimdir.
    Geleneğe dönüp onu günümüz şartlarına dönüştürdükçe yeniden doğacaktır.

    Bir de şöyle bir söz var
    Üç kuşak zenginlik kültür getirir, üç kuşak kültür asalet.

    Ülke zenginleştikçe Türk kültürü içine hapsolduğu
    Osmanlı döneminden yeniden dönüşerek çıkacaktır.
    (Kayseri Haluk Ulaş)

    YanıtlaSil
  20. Türklerdeki önlenemez besinlerin içini doldurma arzusu
    Çocukken evde çadır kurma oyunu da hep bu göçebe genlerin dışavurumudur.

    Türk şehirlerinin hiçbir zaman tam bayındır hale getirilememesi
    Roma kültürünün göbeğinde olmamıza rağmen cetvelden çıkma şehirlerimizin olmayışı

    Bir yandan kazılan bir yandan kapatılan altyapı işleriyle her zaman bir oturamamazlık
    Bitmek bilmeyen şehirleşme hareketi.
    Buna İstanbul’a bakarak da cevap arayabiliriz.

    Her zaman kaos içinde bir düzenin olması başka bir örnek.

    YanıtlaSil
  21. Türk kültürünün yeniden egemen olmasını istiyorsak dilimizi
    Kültürümüzü etkisi altına alan dış unsurlardan (Arapça, İngilizce) tamamen arınmak gerek

    Küreselleşmiş Dünya’da yaşadığımız için kültürümüz baskı altında
    Buna birde 10 yıldır ülkeye akın eden Arap’lar eklenince
    Zaten Arap sevici, sıradan Arap yazısını dahi kutsal gören bir millet olduğumuzdan tamamen Araplaşma yolunda gidiyoruz

    Sosyal hayatta ilk önce selamünaleyküm yerine Türkçe selam vererek esenlikler dileyerek güne başlamak gerek

    Milyarlarca galaksiyi yaratan Tanrı Türkçemizi de anlar değil mi?
    Sonra işletme isimlerinde Türkçe olmayan isimlere ruhsat verilmemeli
    (Küresel firmaların Türkiye ayağı için esnetilebilir.)
    (Ank. Levent Güç)

    YanıtlaSil
  22. Şimdi ben şunu anlamıyorum burada.
    Kültür, belli bir zaman aralığında oluşturulup sonrasında da yaşatmaya çalışılan bir şey midir?

    Örneğin bundan 100 sene sonra da "Türk kültürü" dediğimizde aynı şeyleri mi kastediyor olacağız?

    Eğer öyleyse
    Hangi tarihte son verildi
    Bu kültür oluşturma sürecine?

    Mesela diyoruz "bale, opera" Türk kültüründe yoktur.
    Diyelim ki bunlar ülkede yeni yeni yapılmaya başlandı

    100 sene boyunca yapıldı.
    Yine de Türk kültürüne giremeyecekler mi?

    Özetle, kültür değişime açık bir şey midir değil midir?
    Bunu anlayamıyorum ben.
    (Balıkesir Ziya Taşkın)

    YanıtlaSil
  23. Öncelikle Türk derken hangi insan topluluğunu kast ettiğimizi yazmak gerek
    Bu açıdan başlık Anadolu ve Trakya’da yaşayan Türklerin kültürü olmalı.

    Buluttan nem alan bir kültürdür.
    Her kavramdan etkilenmiş, birçok ülke kültürünü içeresinde taşımaktadır
    Her daim heterojen bir yapı ola gelmiştir.

    Türklerin Asya’dan İran üzerinden Anadolu’ya aktıkları kabul edilir.
    Bu göç sırasında Acemler ve Araplar ile karşılaştılar ve İslam dinini edindiler.

    Bu tam olarak da öğrenemedikleri dini alıp Anadolu’ya aktılar burada karşılaştıkları Ermeniler, Rumlar, Kürtler ve birçok kadim halklar ile karıştılar.

    Her bir parçadan aldıkları bir şey ile dini kültürlerini İslam merkezli oluşturdular.
    Türkler İslam’ı kabul ettiklerinde o dönem kabul edilecek en modern felsefi açıdan en ileri dini seçmişlerdi.

    Günümüz ile karıştırmayın
    Avrupa’nın İspanya kıyılarında dahi bu din etkindi
    Yayılması İslam’ı durmuştu belki ama felsefi yanı tüm yoğunluğu ile etkilemekteydi.

    Bilimde Arap ve İran dünyası Avrupa’dan çok ileriydi.
    Türkler bu beraberlerinde getirdikleri dinin etkisi ile Anadolu’da yayıldılar ve yerleştiler.

    Büyük ihtimal bu az bildikleri dini yaymadılar
    Yani Rum ve Ermenileri İslamlaştıramadılar.
    Kendileri dinlerini korudu.
    (Bursa Musa Pekgör)

    YanıtlaSil
  24. Din kültür oluşumunda önemlidir.
    Bugün batıdaki tüm plastik sanatlar, klasik müzik, kültürel efsaneler her şey Hristiyanlık üzerine antik Yunan ve roma sosu katılarak kurulmuştur.

    Türkler bu çok da iyi bilmedikleri dini kültürel anlamda dönüştüremediler ama korudular. Hristiyanlığın İslam’a küçük Asya ve doğu Akdeniz üzerinden olan saldırılarını bitirdiler.

    Osmanlı klasik dönemi sonrası Türk kültürü tüm bu Arap, Acem, Rum, Ermeni sonrasında Yahudi kültürü ile bir potada eridi.

    Divan şiiri, Türk klasik musiki, İslam süsleme sanatları ile üst düzeye çıktı.
    Cumhuriyet ile yapılan harf ve dil devrimi sonucu kayboldu.

    Koskoca divan şiiri edebiyat derslerinde dalga geçilen bir failatün falin muhabbetine indirgendi yerine soneler ve batı şiiri geldi.

    Kendi iyi olduğumuz alandan çıktık onun yerine Avrupa’nın borusunun öttüğü alanda kendimiz onlara ispatlama yarışına girildik.
    Bu işin ilk hazırlığı Tanzimat döneminde yapılmıştır ama kesik harf devrimi ile geldi.
    (Isparta Ramazan Küçük)

    YanıtlaSil
  25. Dünyanın en eski halıları Altay dağlarında, pazırık kurganında bulunan iki halıdır (biri dokuma yün, diğeri keçe) ...

    2 bin 500 yıl öncesine tarihlendirilen halıların, günümüze kadar boyasının sağlam ve renklerinin canlı kalabilmesi bilim insanlarının araştırma konusuydu.

    Nihayet, o boyaların sırrı çözüldü; "Halılara ait yün ipler fermantasyonu içeren özel bir boyama tekniğiyle boyanmış"!

    Tarih boyunca, başta tekstil kumaşlarının boyanması için önemli bir kırmızı boya olarak kullanılmış olan "alizarin" bugün de “Türk kırmızısı” olarak biliniyor.

    Özetle; pazırık halısındaki boyama işlemi bize orta Asya’daki gelenekleri işaret ediyor.
    (Kütahya Mustafa Albaş)

    YanıtlaSil
  26. Türk kültüründe otoriteye karşı neden çok fazla saygı var bunu düşünüyorum bir süredir.

    Ailede anne-baba figürü otorite
    Işte patron
    Siyasette başkan, kaymakam, vali vs. zart zurt Avrupa ülkelerinde vatandaşlar arasında çok da umursanmazken bu kişiler bizde neden el pençe moduna giriliyor veya girilmesi bekleniyor

    Veya bu kişiler yanlış yaptığında yanlışlarını neden söyleyemiyor bu otoritelerin altında konumlandırılanlar.
    Ülkede yanlış giden her şeyin temel sebebi bu kültür olabilir mi acaba sadece soruyorum.
    (Antalya Gencay Yıldırım)

    YanıtlaSil
  27. Tarık hocam yine güzel bir konuyu açmışsın.
    Yazdığın fikirlerin tamamına katılıyorum.
    Büyük ATATÜRK bunları bildiği ve tarihin batılılar tarafından kendilerine göre yazıldığını tespit ettiği için çeşitli teoriler ortaya atmıştır. (Sümerler’in Türk’lerden geldiği gibi) Ama maalesef kendi zamanında bile bu teorilere karşı çıkan kendi insanımız olmuştur.
    Türkolojiyi bile biz değil maalesef Ruslar araştırıyor.
    İnşallah birilerinin kafası çalışır da her şeyin din çerçevesi ile çözülemeyeceğini anlarlar(!)
    (Ank. Metin Yı.)

    YanıtlaSil
  28. Metin Hocam.

    Ben bu kadar az bilgi ile birşeyler yapmaya çalışıyorum

    Araştırmacı gençlerimiz neler yapacaklar bilemiyorum
    Ama çok umutluyum gençlikten
    Her ne kadar gençlerimize devletimiz değer vermemiş olsa da

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anneler Günü İçin 3 Derleme

Kağıt Bardak ve Makam

Yörükler Hakkında Biraz Bilgi

İnsanlar Niye Zeytin Ağacına Çok Önem Verdiler

Yaşam Trenimiz

Zengin Olunca, İnsanlar Enayi mi Oluyor?

Sultan Abdülaziz’in Dişi Ağrımamış Olsa idi. Gezi Parkı Davası Olmayacaktı. Niye Aron Angel İlgisi Var ve Belediye Seçimi

Unutulmaz Film Sahneleri ve Müzikleri _ 2

Hayattan, Edebiyattan, Tarihten ve Filozoflar gibi Ünlü Kişilerin Sözler ve Videolar Serisi _ 040