Bugün Aziz Nesin (20.12.1915 - 06.07.1995) _ Anmak ve Bay Düdük Kitabından _ Kısa Bir Öykü _ Uçuruma Gidiyoruz
Çocukluğumda onun kitaplarını ve Gırgır’ı, Akbaba dergilerini okuyarak mizah ile tanıştım.
Boyundan 2 kat fazla kitap yazmış adam.
Çalışkanlık ve cimrilik abidesi.
Erdem timsali.
Türkiye’nin değerini bilmeden kaybettiği binlerce insandan biri.
Türkler salaktır diyebilecek kadar cesurdu.
Olağanüstü gelişmiş gözlem gücü
Acımadan sarf ettiği kelimeler
Az rastlanan konular
Yabancılaşmış ve duyarsızlaşmış tiplemeleri…
"Zübük"
"Şimdiki Çocuklar Harika"
"Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz"
"Tatlı Betüş"
"Azizname" gibi pek çok eseri kaleme alan yazar.
Kimsesiz çocukları okutmak amacıyla 1972'de Vakfı'nı kuran
1934 yılında “Soyadı Kanunu” çıktı.
Her Türk kendine bir soyadı alacaktı.
Herkes kendisine soyadını kendisi seçtiği için
İnsanların bütün gizli aşağılık duyguları ortaya çıktı.
Dünyanın en cimrileri "Eliaçık"
Dünyanın en korkakları "Yürekli"
Dünyanın en tembelleri "Çalışkan" gibi soyadları aldılar.
Irkçılığın yayıldığı günler olduğundan
Özellikle Türklüğü karışık olanlar ırkçılık anlatan soyadlarını kapışıyorlardı.
Bana, ortada böbürlenebileceğim bir soyadı kalmadığından
Kendime "Nesin" soyadını aldım.
Herkes "Nesin?" diye çağırdıkça
Ne olduğumu düşünüp kendime geleyim istedim.
Bu büyük adam 6 Temmuz 1995 günü aramızdan ayrıldı.
Nesin’i, “Bay Düdük” kitabından “Uçuruma Gidiyoruz” kısa öyküsünü ekleyerek anmak istedim.
Sevgilerimle,
Tarık Başçıl _ 06 Temmuz 2025
Not:
Kırmızı yazılı kelime gördüğünüzde tıklar iseniz
Sizi "Vikipedi" e yönlendirir
Onun hakkında daha fazla bilgiye ulaşmış olursunuz
★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★
Kahvede «Şırrak!...» diye bir tokat sesi duyuldu.
Tavla, aznif, kâğıt oyunu, konuşma, her şey durdu.
Başlar tokat sesi gelen masaya çevrildi.
Tokadı yiyen iriyarı biriydi.
Tokadı atan da tersine, ince, sıska, ufak tefek biri.
İriyarı adamın sol yanağında, sıskanın beş parmağının izi yer etmişti. Polis bile, bu parmak izinden tokadı kimin attığını bulabilirdi.
Kahvedekiler, iri adamın, kendisini tokatlayan küçücük adamı altına alıp yol keçesi gibi ezeceğini sandılar, öyle olmadı.
Tavla, aznif, kâğıt oyunu, konuşma, her şey durdu.
Başlar tokat sesi gelen masaya çevrildi.
Tokadı yiyen iriyarı biriydi.
Tokadı atan da tersine, ince, sıska, ufak tefek biri.
İriyarı adamın sol yanağında, sıskanın beş parmağının izi yer etmişti. Polis bile, bu parmak izinden tokadı kimin attığını bulabilirdi.
Kahvedekiler, iri adamın, kendisini tokatlayan küçücük adamı altına alıp yol keçesi gibi ezeceğini sandılar, öyle olmadı.
- Davacıyım! diye bağırdı.
Kimseden ses çıkmadı...
Tokadı yiyen daha sonra,
- Hepiniz gördünüz, dedi.
Boyu omuzuna bile gelmeyen sıskaya döndü:
- Yürü karakola!
Tokadı atan, cevap yerine, sinek kovalar gibi eliyle bir hareket yaptı.
- Psssuurn!... diye de ağzından istim gibi bir ses çıktı.
İri adam dışarı fırladı.
Kahvedekiler yine oyunlarına, konuşmalarına daldılar.
İri adam biraz sonra, yanında bir polisle geldi.
Polise sıskayı gösterdi:
- İşte bu!
Sonra, oturanları tanık gösterdi:
- Bunlar da gördüler!
Kimseden ses çıkmadı...
Tokadı yiyen daha sonra,
- Hepiniz gördünüz, dedi.
Boyu omuzuna bile gelmeyen sıskaya döndü:
- Yürü karakola!
Tokadı atan, cevap yerine, sinek kovalar gibi eliyle bir hareket yaptı.
- Psssuurn!... diye de ağzından istim gibi bir ses çıktı.
İri adam dışarı fırladı.
Kahvedekiler yine oyunlarına, konuşmalarına daldılar.
İri adam biraz sonra, yanında bir polisle geldi.
Polise sıskayı gösterdi:
- İşte bu!
Sonra, oturanları tanık gösterdi:
- Bunlar da gördüler!
Karakolda, iri adam hâlâ kızarık sol yanağını tutarak;
- Bu adamdan davacıyım, komiser bey, beni tokatladı.
Bunlar da gördüler, dedi.
Komiser, ilkin davalı ile davacının, sonra tanıkların kimliklerini daktiloda yazdırdı.
Davacı, kendisine tokadı atanı hiç tanımadığını söylüyordu.
Tanıklar da;
- Biz bişey görmedik... dediler.
Davacı iri adam;
- Tokadın sesini de duymadınız mı? dedi.
Hayır, tanıklar ne bişey görmüşler, ne bişey duymuşlardı.
Kısacık boylu sıska adam;
- Evet, dedi, ben inkâr etmiyorum.
Bu adamı tokatladım.
- Neden? diye sordu
Aranızda bişey mi var?
Size hakaret mi etti?
- Aramızda hiç bişey yok.
Kendisini tanımam bile.
- Peki, nasıl oldu?
Kısacık boylu sıska adam anlatmaya başladı:
- Dün akşam işten eve geldim.
Baktım, elektriği kesmişler.
Parasını verememiştik.
Bütün geceyi karanlıkta geçirdik.
Gece uyuyamadım da.
Üzerinize afiyet, annem iki senedir hasta.
Mide ağrısı öldürüyor zavallıyı.
Doktor bir ilâç veriyor.
İlâcı alınca ağrılar duruyor.
Aranızda bişey mi var?
Size hakaret mi etti?
- Aramızda hiç bişey yok.
Kendisini tanımam bile.
- Peki, nasıl oldu?
Kısacık boylu sıska adam anlatmaya başladı:
- Dün akşam işten eve geldim.
Baktım, elektriği kesmişler.
Parasını verememiştik.
Bütün geceyi karanlıkta geçirdik.
Gece uyuyamadım da.
Üzerinize afiyet, annem iki senedir hasta.
Mide ağrısı öldürüyor zavallıyı.
Doktor bir ilâç veriyor.
İlâcı alınca ağrılar duruyor.
Ama ilâç şimdilerde nerede?
Sabahleyin yataktan kalktım, sol yanım hiç tutmuyor.
Yattığımız odanın pencere camı üç ay önce kırıldı.
Cam bulamıyoruz.
O da gelmiyormuş.
Pencereye yatak çarşafı gerdik.
Ama faydası yok.
Sabaha kadar rüzgâr, soğuk, içeride.
Sol yanım tutulmuş.
Yataktan kalktım, affedersiniz, helaya gittim.
Sular kesilmiş.
Dışarıda şakır şakır yağmur, muslukta su yok.
Odaya girdim.
Tirtir titriyoruz.
Bize kömür ordinosu vermiyorlar.
Biraz odun almıştık.
Bitti.
Şimdi de odun bulamıyoruz, yok.
Sabahleyin yataktan kalktım, sol yanım hiç tutmuyor.
Yattığımız odanın pencere camı üç ay önce kırıldı.
Cam bulamıyoruz.
O da gelmiyormuş.
Pencereye yatak çarşafı gerdik.
Ama faydası yok.
Sabaha kadar rüzgâr, soğuk, içeride.
Sol yanım tutulmuş.
Yataktan kalktım, affedersiniz, helaya gittim.
Sular kesilmiş.
Dışarıda şakır şakır yağmur, muslukta su yok.
Odaya girdim.
Tirtir titriyoruz.
Bize kömür ordinosu vermiyorlar.
Biraz odun almıştık.
Bitti.
Şimdi de odun bulamıyoruz, yok.
Gazeteci gazete bırakmış.
Her sabah işe gitmeden gazete okurum.
Gazeteye baktım:
«Güzellik Müsabakası»
«Galatasaray lig şampiyonu oldu»
«Gümrükteki 300 ton kahve ne olacak?»
«Abidin Daver şilebinin teknesi dura dura çürüdü» gibi başlıklar.
Canımı evden dışarı atmak istedim.
Tam çıkarken icra memuru ile avukat kapıya dayandı.
Kirayı veremediğimizden ev sahibi bizi icraya vermişti.
Evde haczedilecek eşya bulamadılar.
Hiçbir zaman icra memurunun, haciz memurunun evime gelmelerini istemem.
Haczedilecek bir şey bulamazlar, insan mahcup olur.
Avukat
- Bu kanepeyi alalım! diye saldırdı.
Kanepe diye elini atmasıyla, şeker sandıklarının üstündeki eski püskü pantolonlar, paçavra parçaları, yırtık yorganlar ortaya çıktı.
Avukat bu sefer,
— Radyo... dedi.
Şu radyo belâsını başımdan alsalar da kurtulsam.
Senenin on ayı tamirdedir.
Kazan kazan, radyo tamirine ver.
Zaten bizi bu hâle getiren radyo...
Kapıdan çıkarken karım,
• Kız mektebe gitmiyor, dedi.
• Neden?
• Jimnastik hocası şortla beyaz lâstik pabuç istiyormuş.
Olmazsa derse almam, demiş.
• Peki, peki...
• Zeytinyağı da yok...
Kendimi sokağa attım.
Nasıl olsa işe geç kalmıştım.
Bugün de gitmem, dedim.
Şakır şakır yağmur.
Bizim oradan tramvayı kaldırdılar.
Otobüs geliyor yarım saatte bir.Binmenin imkânı yok.
Tıklım tıklım dolu.
Dolmuşlar dersen tıka basa dolmuş.
Arabalar vızır vızır geçiyor, ama hiçbiri durmuyor.
Ayakkabı su alır.
Yağmur kovadan boşanır gibi.
Sırıl sıklam oldum.
Tirtir titriyorum.
Bir delikanlı yanıma geldi,
- Affedersiniz amca, dedi.
Ben saati soracak sandım.
- Dünkü maçtan haberiniz var mı? demez mi!
Tövbe Yarabbi...
Yürüdüm.
Orada bir kahve var.
Kahveye girdim.
Üstümden başımdan sular sızıyor.
Kahveciye bir çay söyledim.
Ben, kendi kendime:
- Yahu, bu benim halim ne olacak?
Sonumuz nereye varacak? diye düşünüyorum.
Ben böyle düşünüp dururken
Bu adam hırsla elindeki gazeteyi fırlatıp attı;
- Yahu, memleket uçuruma gidiyor! diye bağırdı.
Onu da benim gibi dertli sandım.
Konuşur, birbirimize derdimizi dökeriz diye;
- Ne oldu beyefendi?
Affedersiniz, karışmak gibi olmasın, neye kızdınız? dedim.
O, yine kızgınlıkla;
- Daha ne olsun yahu, dedi
Memlekette hakem yok be!...
Hakem yok, namussuzum.
Dünkü maçta hakem yine taraftarlık etmiş...
Ondan sonra bana ne oldu, bilemiyorum.
Vallahi ben de anlamadım Komiser Bey.
Hayatımda kimseye fiske vurmuş insan değilim.
- Yahu, bu benim halim ne olacak?
Sonumuz nereye varacak? diye düşünüyorum.
Ben böyle düşünüp dururken
Bu adam hırsla elindeki gazeteyi fırlatıp attı;
- Yahu, memleket uçuruma gidiyor! diye bağırdı.
Onu da benim gibi dertli sandım.
Konuşur, birbirimize derdimizi dökeriz diye;
- Ne oldu beyefendi?
Affedersiniz, karışmak gibi olmasın, neye kızdınız? dedim.
O, yine kızgınlıkla;
- Daha ne olsun yahu, dedi
Memlekette hakem yok be!...
Hakem yok, namussuzum.
Dünkü maçta hakem yine taraftarlık etmiş...
Ondan sonra bana ne oldu, bilemiyorum.
Vallahi ben de anlamadım Komiser Bey.
Hayatımda kimseye fiske vurmuş insan değilim.
Sanki vücudumda bir düğmeye basılmış, elektrik kuvvetiyle kalkmış gibi, bu sağ elim birden havaya kalktı.
Şu herifin suratına bir tokat çektim.
Ben inkâr etmiyorum.
Tokadı yapıştırdım.
Ama isteyerek değil.
Vallahi kastım yok.
İrademin dışında bişey bu.
Sonra aklım başıma geldi.
Bu adam şimdi beni parçalar, diye de korktum.
Ama oldu bir kere.
Cenab-ı Allah, bu sağ koluma,
Zaloğlu Rüstem pehlivanın kuvvetini verip, şu herifin suratı budur, diye bir şamar çektim.
Komiser, tokadı yiyen iri adama baktı.
Dişlerini gıcırdattı.
Ayağa kalkar gibi yaptı.
Sağ elinin ayasını kaşımağa başladı.
İriyarı adama,
- Hadi, uzatmayın, barışın! dedi.
Tokadı yiyen;
- Barışmam! diye direndi.
Kızan komiser, daktilodaki polise;
- Yaz! dedi:
«Davalı, memleket uçuruma gidiyor, demiş olup, memleketin yüksek menfaatlerine ve hükümetin manevî şahsiyetine...»
Bir daha iri adama döndü:
- Barışın hadi!
İri adam, elini hâlâ tokadın izi duran sol yanağında gezdirerek,
- Peki efendim, barışalım, dedi.
Tarık Hocam
YanıtlaSilBu cuma ve cumartesi günü sizin blog a girdiğimde yazı görmeyince
Acaba bir şey mi? oldu dedim
İnanın biraz endişelendim
Çünkü Türkiye'de hayat öyle olumsuz olaylar ile akıyor ki
İyi düşünme duygumuzu kayıp eder olduğumuzdan
Aklımıza ilk gelen şey kötü olasılıklar geliyor
Neyse bu yayını görünce çok sevindim
Sizi Ailece Seviyoruz Tarık Hocam
İyi ki varsınız
İyi ki yazılarınızı blog da paylaşım yaparak okuma imkanı buluyoruz
Sizi Tanımıyoruz
Ama Sizin iyi birisi olduğunuz biliyoruz
Emeğinize Sağlık. Her Yazınız İçin Sonsuz Teşekküller
(Fransa'dan Biricik Ailesi)
Tarık Bey
YanıtlaSilBenim yaşım 86, sizin internette dolaşırken blog tan bir yazınızı okuyup buldum
O günden beri her hafta düzenli okuyorum
Emeklerinize sağlık
Akbaba da bizi çocukluğumuzun dergisi idi
Hemen hemen o zamanlar Türkiye'nin az olan aydınların hepsinin okuyup
Birbirleri ile mizahlarını konuştuğu en güzel dergimiz idi
Beni alıp çocukluğuma götürdünüz
Sağ olun, Var Olun
(Eskişehir Hikmet Atılgan)
Akbaba,
YanıtlaSilİlk Türk mizah dergilerinden biri
Zamanında oldukça başarılı satış rakamlarına ulaşmıştır.
(Antalya Dursun Durusu)
Gırgır, Türkiye'deki en kaliteli mizah dergisiydi
YanıtlaSilEn kahraman Rıdvan, Avni, Eşşek Herif sonra bide Galip Tekin vardı
Manyak hikayeleri vardı adamın
Lemanda da devam etti ama eski hikayelerini yakalayamadı bence.
(Ankara Hulusi Yoğun)
Bir rivayete göre aziz nesin karısına sorar;
YanıtlaSil"beni seviyor musun?"
karısı da;
"İyi adamsın aziz.." diye yanıtlar.
(Ankara Kemal Uzun)
Aziz Nesin
YanıtlaSilBu ülke topraklarının yetiştirdiği en büyük aydınlardan birisidir.
(Aksaray Demir Uçkun)
Aziz nesin, Türkiye'nin yetiştirdiği en büyük aydınlardan biri.
YanıtlaSil(Adana Metin Keskin)
Akbaba
YanıtlaSilTürk mizah tarihinin en önemli başarılarından biri.
Kadrosunda
Muzaffer İzgü
Aziz Nesin
Vedat Saygel
Suavi sualp, gibi ustaları barındıran
Birçok yazar ve çizerin yetiştiği
Dili sert,
Hicivleri sağlam
Zamanında Süleyman Demirel'e çok çektirmiş bir mecmuadır...
(Ankara Ahmet Kasapoğlu)
Gırgır, geçmişe dair güzel bir anı.
YanıtlaSilBir de hıobır vardı
Sonra kadrolar büyüdü bölündü
Çeşitlilik arttı ama eski tadı kayboldu o güzelliklerin....
Sonra da kapandı
(Kütahya Gani Cumbur)
Akbaba
YanıtlaSil1922 yılında doğmuş mizah dergisi.
Yusuf Ziya Ortaç tarafından yayımlanmaya başlanmıştır.
Orhan Seyfi Orhon'un da kuruluşta katkısı olmuştur.
İlk sayısı 7 aralık 1922 tarihinde yayımlanan akbaba
208 sayı çıktıktan sonra kapandı.
1933’te yeni harflerle tekrar yayımlanmaya başladı.
(Niğde Zarif Ulucan)
Aziz Nesin, kendini çok iyi ifade etmiş ama anlaşılamamış büyük yazar, usta, öğretmen
YanıtlaSil(Muğla Cihan Özenir)
Aziz Nesin
YanıtlaSilYıllar yıllar önce
Ülke şimdiki halinden çok daha iyi iken
Nasıl bu denli yerinde, unutulmaz bir tespit yapmış..
İş bu sebeple bile zekası, gözlemi yadsınamaz.
(İstanbul Filiz Uzunada)
Akbaba
YanıtlaSil1922'den 1977'ye kadar çıkarılmış bir mizah dergisidir.
Kurucuları Yusuf Ziya Ortaç ve Orhan Seyfi Orhon'dur.
Kapaklara baktığı zaman anlaşıldığı üzere Kemalist çizgidedir.
Aslında sadece mizah değil bir edebiyat dergisi olarak da nitelendirilebilir.
(Ankara Tarık Eroğlu)
Akbaba, yalnız bir mizah mecmuası değil bir mizah mektebidir de.
YanıtlaSil(Ankara Dilhun Kuzu)
Gırgır
YanıtlaSil1972 yılında Haldun Simavi nin gün gazetesi arasındaki bir ek olarak yayın hayatına başlayan
Aynı yılın ağustos ayında hafta içi yayınlanan eklerin birleştirilmesi ile
İlk defa dergi formatına bürünen Suavi Sualp , Aziz Nesin gibi ağır toplarla iyice coşan
Son zamanlarında da olsa müdavimi olduğum efsane dergi.
(İstanbul Özgür Kesikbaş)
Gırgır
YanıtlaSilHenüz ilkokul çağımda okumaya başladığım
Ve espri anlayışımın gelişmesinde büyük katkısı olan mizah dergisidir.
(Muş Mehmet Yalen)
Gırgır bir zaman
YanıtlaSilHer pazar sabahı sabahı
Her bakkaldan dönenin koltuk altında ekmekle birlikte yer alan dergimdi
(Yozgat Tufan Aşçı)
Akbaba dergi yayınlandığı dönemde büyük ilgi görmüş
YanıtlaSilSevindirici tiraj ve satışlar
1928 harf inkılabı dönemine kadar devam etmiştir.
Harf inkılabı uygulaması sırasında satışlar çok düştüğünden
208. sayıdan sonra dergi yayınlanmamıştır.
(İstanbul Harun Sarıgül)
1920 yılında refik Halid Karay tarafından yayınlanmış olan Aydede adlı siyasi mizah gazetesi
YanıtlaSilMilli mücadele hareketine karşı davranışlar içinde bulunması
İşgalci devletlerin tutumunu destekler nitelikte yayınlar yapmış olması nedeniyle
Kurtuluş savaşından sonra kapanmış , onun yerine aynı kadro
Aynı biçim ve organizasyon ile yeni bir dergi yayın hayatına katılmıştır.
İşte bu yeni derginin adı Akbaba’dır.
Gırgır, henüz ilkokul çağımda okumaya başladığım ve espri anlayışımın gelişmesinde büyük katkısı olan mizah dergisidir.
YanıtlaSil(Sivas Sami Uluçınar)
Aziz Nesin
YanıtlaSilÇocukken şimdiki çocuklar harika ile en sevilen
Şimdi ise geri kalan tüm eserleriyle
Tüm düşünceleriyle benimsenen yazardır.
Her yaşa, her döneme hitap edendir.
(Kars Mustafa Gazioğlu)
Gani Müjdenin
YanıtlaSilOğuz Aralın cenaze töreninde konuşurken
"Oğuz abi, dergi elinden alındığı sırada ölmüştü asıl" dediği mizah dergisi.
(Çanakkale Ergun Çelik)
Gırgır
YanıtlaSilhasan kaçan, latif demirci, metin üstündağ, gürcan gürsel, gürcan özkan, muammer barutçu, şevki yalaz, serhat gürpınar, abdülkadir elçioğlu, tuncay akgün, atilla atalay, cihan demirci, şükrü yavuz, ilban ertem, gani müjde, eflatun nuri, kemal gökhan gürses, suat özkan, bülent arabacıoğlu, orhan alev, can barslan, bahadır baruter, gülay batur, birol bayram, suat gönülay, ergün gündüz, murat kürüz, özden öğrük, irfan sayar, galip tekin ve ramize erer gibi isimlerden oluşurdu.
(İstanbul Haluk Fazlı)
Aziz Nesin, gereken saygıyı görmeden yitip gitmiş bir üstad'ımız.
YanıtlaSil(Kırıkkale Lale Argun)
Aziz Nesin, kitap okumayı bana sevdiren muhteşem insan...
YanıtlaSilDuruşundan asla taviz vermemiş adam gibi adamdır.
(Niğde Mahmut Dede)
Türk karikatürünün bu kadar gelişmiş olmasının gizli sebebi.
YanıtlaSilLeman dergisi bile gırgır geleneğinden gelir.
Hasan Kaçan, Oğuz Aral, Latif Demirci, Abdülkadir Elçioğlu gibi isimler Gırgır'ı efsaneleştirmiştir.
(İstanbul Duygu Asma)
Gırgır, dünyanın en çok satan 3üncü mizah dergisi imiş bir zamanlar.
YanıtlaSil(Ankara Adnan Koçak)
Türk karikatür kültürünü başlatan dergidir.
YanıtlaSilLeman ve Penguen Gırgır sayesinde doğmuştur.
Umut Sarıkaya gibi dahiler de Gırgırın açtığı yolda var olmuştur.
(İzmir Taner Sola)
Aziz Nesin
YanıtlaSil“İnsan yalnızca söylediklerinden değil sustuklarından da sorumludur” demiş olan bir üstadımız
(Muğla Ömer Tüfek)
Akbaba
YanıtlaSilTürk edebiyatının en uzun ömürlü mizah dergilerindendir.
1922’de beş hececiler adlı edebiyat akımının iki önemli üyesi olan
Yusuf Ziya Ortaç ve Orhan Seyfi Orhon tarafından kurulmuş.
Hirkaç kez kesintiye uğramakla birlikte 1977’ye kadar çıkarılarak
Yaklaşık iki bin sayı yayımlanmıştır.
(Bursa Selçuk Arda)
Akbaba
YanıtlaSil1930’lu yılların sonu ile 1940’lı yıllarda eleştiri oklarını
Sol muhalefete ve bobstil adını verdikleri yeni şiir hareketi üzerine yoğunlaştırmıştır.
Mecmuada, Tan gazetesi ve bu gazetenin sahibi olan Sertel’ler üzerine de pek çok eleştiri yazısı neşrolunmuştur.
Akbaba ayrıca Orhan veli ve arkadaşlarının başlattığı garip adlı şiir anlayışına karşı ilk ve sert tepkilerin verildiği bir mecmua olmuştur.
(Sivas Hurşit Toprak)
Aziz Nesinin kitapları ile büyüdüm
YanıtlaSilAllah Nurlar içinde Yatırsın
(Afyonkarahisar Begüm Sayın)
Aziz Nesin'i çok severim
YanıtlaSilMatematikçi oğlunu da
Diğerin yurtdışında galiba
Babaları gibi halk onları tanımıyor
(Ankara Duran Keskin)