Ameliyat _ Elini Yıkama _ Doktor Ignaz Semmelweis Hikayesi

Ameliyat yapacak doktorların elini yıkasın dediği için
Üniversitenden atılan ve meslekten men edilen
Sonradan akıl hastanesine yatırılan
Yatmasından 15 gün sonra dayak atılarak öldürülen

Büyük insan doktor Ignaz Semmelweis

1800 yıllarında tıp dünyası henüz emekleme evresindeydi 
Daha kimsenin 
Ne mikroplardan 
Ne hijyenin öneminden
Ne de bulaşıcı hastalıklardan pek haberi yoktu

Ameliyatlar bile çıplak ellerle, hijyensiz ortamlarda yapılıyordu.
Bir gün biri çıkıyor ve bu durumda bir yanlışlık olduğunu sezmeye başlıyor.

O kişi ise, aynı zamanda reflekse ismini veren kişi olan 
Ignaz Semmelweis  adlı bir Kadın Doğum Doktoru

Semmelweis görev yaptığı klinikte kadınların doğum sonrası ölüm oranlarının oldukça yüksek olduğunu fark ediyor. 
Bu konuyla ilgili araştırmalara başlıyor.

Semmelweis'ın çalıştığı yerde doğum yapılması için iki farklı klinik bulunuyor.


Klinikler arasında bir takım farklılıklar var. 
Birinci klinikte stajyer doktorlar görev alırken
İkinci klinikte ise stajyer ebeler görev alıyor. 
Bunun yanı sıra çok da ilginç bir istatistik var: 
Birinci klinikte doğum yapan kadınların lohusa humması nedeniyle ölüm oranları %20'lere yakınken
İkinci klinikte bu oran yalnızca %3 civarlarında.


Birinci kliniğin bu kötü ünü o dönem oldukça bilinen bir gerçekmiş.




Öyle ki, birinci kliniğe kabul edilen hamile kadınlar Semmelweis'a gelip ağlaya ağlaya ikinci kliniğe kabul edilmek için yalvarıyorlarmış.
Hatta bazı kadınlar birinci kliniğe alınmak yerine sokakta doğum yapıyor, o sırada hastaneye doğru gitmekte olduklarını söyleyip böylece hastanenin sağlık hizmetlerinden yararlanıyorlarmış.
Sokakta doğum yapan kadınların ölüm oranı da oldukça düşük olunca Semmelweis'ın kafası iyice karışmış.

Bununla birlikte, birinci kliniğin kötü ünü yüzünden Semmelweis büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalmış.


Semmelweis uzun süre araştırmalarına devam etmiş, ama bir türlü asıl sorunu bulamıyormuş.
Kliniklerdeki tüm ekipmanlar aynıymış, bunun yanı sıra iki klinikte de tamamen aynı yöntemler kullanıyormuş.
Aradaki tek farklılıksa, daha önce de belirttiğimiz gibi

Birinci klinikte stajyer doktorların
İkinci klinikte ise stajyer ebelerin çalışmasıymış.

Stajyer doktorların nerede yanlış yaptığı üzerine odaklanan Semmelweis çok ilginç bir şey fark etmiş; 
stajyer doktorlar ameliyatlara girmeden hemen önce anatomi dersinden çıkıyorlarmış.

Semmelweis, anatomi dersinde incelenen kadavralarla kadınların hastalanması arasında bir bağ olup olmadığını düşünmeye başlamış.


O dönemlerde bir meslektaşının, lohusa humması nedeniyle ölmüş bir kadın üzerinde otopsi yaparken yanlışlıkla kendi parmağını kesmesi ve ardından benzer belirtiler göstererek ölmesi Semmelweis'ın beyninde kıvılcımların çakmasını sağlamış. 

Kendisi, oldukça küçük olan, gözle görülemeyecek kadar minik canlıların bu hastalığın bulaşmasına neden olduğunu düşünmüş.

Semmelweis bu sonucun doğruluğunu test etmek amacıyla hemen bir önlem arayışına girdi.


Sonrasında da Fransız kimyacı Antoine-Germain Labarraque tarafından geliştirilen ve yine onun tarafından doktorlara açık yaraların dezenfeksiyonunu sağlamak amacıyla kullanılması önerilen, antiseptik özellik taşıyan bir solüsyonu kullanmaya karar verdi.

Semmelweis, veba salgınını önlemek amacıyla Paris'in her tarafının bu klorlu solüsyonla yıkandığını da duyunca, anatomi derslerinin ardından tüm stajyer doktorlardan hem ders sonrası, hem de her doğum sonrası bu solüsyonu kullanmalarını istedi.

Bir süre sonra durumun nasıl geliştiğine baktı, sonuçlar muhteşemdi!



Doğum yapan kadınların ölüm oranı ikinci kliniğe göre bile oldukça düşük bir seviyeye gelmiş, %1'e inmişti.
Semmelweis, bunun üzerine hemen o konu üzerine derin araştırmalar yapmaya başladı. 
Enfeksiyonların belirtilerini, bulaşma yollarını ve nasıl önlenebileceklerini anlatan birçok yazı yayımladı. 

Yazılarında cerrahlara, her ameliyat öncesi ve sonrasında ellerini kesinlikle bu solüsyonla yıkamalarını ve hijyene dikkat etmelerini öneriyordu.

İşte Semmelweis Refleksi olarak da adlandırılacak gelişmeler tam da o sırada gerçekleşti.


Semmelweis, çalışmalarının tıp dünyasında çığır açacağını ve tüm bilim çevresinden büyük övgüler alacağını düşünürken hiç beklemediği bir tepki dalgasıyla karşılaştı. 

Dönemin ileri gelen tıp insanları, Semmelweis ile dalga geçmeye başladı. 
Tüm bu ölümlerinin sebeplerinin kendileri oldukları ihtimali karşısında tepkileri çok sert oluyordu. 

Sadece basit bir el yıkamanın gayet yeterli olduğunu, solüsyon gibi saçma hijyen önerilerine ihtiyaçları olmadıklarını söylüyorlardı. 

Kadavralardan hastalık geçemeyeceğini ve iddiaların saçmalık, hadsizlik, abartı olduğunu belirtiyorlardı.
Akın akın gelen tepkiler nedeniyle, çalışmaları üzerine hiçbir deney ve gözlem dahi yapılmadan şanssız doktor üniversite hastanesinden kovuldu.


Semmelweis'ın çilesi bitmek bilmiyordu, nitekim tabularını yıkamayan dönemin tıp insanları kendisinin peşini bırakmadı.



Meslektaşları önemli yayın organları ve tıp akademilerine Semmelweis’i şikayet ettiler.
Üniversiteden atıldığı yetmezmiş gibi, meslekten de uzaklaştırıldı. 

Sonrasında depresyona giren Semmelweis, zamanla akıl sağlığını da kaybetmeye başladı. 
Viyana sokaklarında dolaşıyor ve gördüğü bebek bekleyen çiftlere, doğum öncesinde doktorlara mutlaka ellerini yıkamalarını söylemeleri gerektiğini belirtiyordu.
Tüm bu gelişmeler sonucunda 1865 yılında akıl hastanesine kapatıldı. 

Burada her gün şiddete maruz bırakıldı ve kapatılmasından 

Yalnızca 2 hafta sonra, yediği dayaklar sırasında aldığı ölümcül bir darbe nedeniyle hayatını kaybetti.

Kısa süren sonra yapılan araştırmalar gösterdi ki, Semmelweis gerçekten de haklıydı.


Louis Pasteur tarafından, mikroplar üzerinde yapılan detaylı araştırmalar Semmelweis'ı haklı çıkarıyordu.


Dönemin en ünlü doktorlarından biri olan Joseph Lister da Semmelweis'ın ölümünün ardından, onun çalışmalarından habersiz olarak aynı konuda, farklı bir deneyim sonucunda aynı fikirleri yayımladı.


Lister'ın tanınmış olması neticesinde tepkiler pek sert olmadı, aksine çalışmaları önemsendi ve tüm bunların sonucunda Lister tıp tarihine adını altın harflerle yazdırırken, Semmelweis unutulmaya yüz tuttu.


İşte cehaletle, tabularla ve ön yargılarla savaşında trajik bir mağlubiyet alarak hem işinden, hem ününden, hem de hayatından olan talihsiz bilim insanı Ignaz Semmelweis'ın hayatı da böyle.


Semmelweis'ın adını alan psikolojik fenomen de tam olarak bunu, yeni bilgilerin cehalet ve ön yargılar neticesinde direkt olarak reddedilmesini ve aşağılanmasını konu alan bir durum.

Yorumlar

  1. O yıllardaki Avrupanın cehaleti gerçekten olağanın üzerindeymiş. İslam medeniyeti bu işleri o tarihten 1000 sene 1200 sene önce çözmüş. Bunlar daha el yıkamasını bile bilmiyor. Ama durum şu anda da pek farklı değil. İtalya'da tuvaletten sonra el yıkama oranı %50'lerde. Bu nasıl bir cehalet bu devirde. Çin hakeza. daha da düşük orana sahip. Ne varsa muhakkak ki Allah'ın dininde var...

    YanıtlaSil
  2. Beyinin tutuculuğu eğitimle dığru orantılı olarak kırılamıyor. Toplumların her kesiminde bu kafaları görürsünüz. Dindarın yobazı olur da solcunun olmaz mı? Öğrendikleri bilgiyi sorgulamadan kabullenen,üzerine bir şey koymayan, ı bilgiyi bir zırh iöine alan her beyin tutucu, statükocu ve bağnazdır.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anneler Günü İçin 3 Derleme

Kağıt Bardak ve Makam

Yaşam Trenimiz

Bilge ve Cahil

Sultan Abdülaziz’in Dişi Ağrımamış Olsa idi. Gezi Parkı Davası Olmayacaktı. Niye Aron Angel İlgisi Var ve Belediye Seçimi

Afrika Niye Önemli

Unutulmaz Film Sahneleri ve Müzikleri _ 2

Hayattan, Edebiyattan, Tarihten ve Filozoflar gibi Ünlü Kişilerin Sözler ve Videolar Serisi _ 040

Bazen Önüne Gelecek Çok Büyük Fırsatı, Aslında Fırsat Olmadığını Görebilen Kişi Olmak. Sizi Sony Yapabilir

Film Önerim _ Bitmeyen Sınav (12th Fail) _ Biyografi _ Hindistan _ 2023 _ İmdb 9,1