Biz Bir Kadına mı Kaldık?
Kozak yaylasında bir Türkmen gelini
Baştan ayağa Efes Tanrıçası Artemis gibi
İnançla, felsefeyle donatılır
Yirmi dört parçadan oluşur giysisi
Bunların hepsi kadınlık simgesi
Arkeoloji, etnoloji bu giyimde gizli
Kutupların Tanrıçası benzeri
Avucumuzda sıkı sıkı tutarken ısıttığımız
Devlet adamı ya da tanınmış bir kişi olmaksızın
Kalkık, biçimli bir burun, sivrice, küçük bir çene ve başında nefis bir Anadolu başlığı..
İsmi Sabiha idi..
Gümülcine‘de doğmuş
Çocukluğu Ege’nin şirin ilçelerinde geçti.
Göztepe Kız Sanat Enstitüsü‘nde okurken şapkalar yapıp satar
1963’te çıktığı Avrupa gezisinde gördüğü kostüm müzelerinden çok etkilendi.
Tek Bir Anadolu Köyü Kocaman Müze Olur
1964’te İstanbul’daki Piyer Loti tepesinde eski Türk kahvelerine benzer şekilde bir dekorasyon çalışmasıyla Piyer Loti Kahvesi’ni açtı.
O dönemde kahve, başta sanatçılar, gazeteciler, yazarlar olmak üzere tüm İstanbul’un adeta akınına uğradı.
1965’te gazeteci Haluk Tansuğ ile evlendi.
O zamanki Darphane Müdürü Sait Tanaçan,
“Bu başlıklardan biriyle fotoğrafınızı alıp madeni paralarımızdan birine basmak istiyorum. İzin verir misiniz?” deyince sevinerek kabul etti.
O yıllarda çıkan demir 50 kuruşların üzerinde artık onun yüzü vardı.
Sergi, önce Japonya’ya sonra Paris’e götürüldü.
1974’te o güne dek topladığı başlıkların sergileneceği bir müze açılması için devlete başvurdu.
Zamanın Kültür Bakanı talebine şöyle karşılık verdi:
Oysa sergi bir yıldır Avrupa’da kent kent geziyordu.
Gökay siyasi kulislerde dolaşan sözü kendisine naklettiğinde kahroldu.
“Bu topraklarda deve dikeni yetişiyor, adam yetişmiyor, seni anlamazlar Sabiha kız.”
1980 yılına dek Anadolu başlıklarını toplamaya ve araştırmaya devam etti.
Sosyolojik ve antropolojik çalışmalara kaynaklık edecek bu eşsiz hazineyi gün ışığına çıkaramadan böyle talihsiz bir olayı yaşadığına çok üzüldü.
2010 yılında İstanbul Kültür Başkenti seçildiğinde
Mecidiyeköy Ortaklar Caddesi’ndeki bir apartman dairesinin 7. katındaki müze, randevu alınarak geziliyor.
Özelinde İstanbul’un genelinde tüm ülkenin inanılması güç mücadele öykülerinden birini bağrında saklamaya devam ediyor.
Gencecik yaşında bir demir paraya yüzünün basılması belki de tesadüf değildi Sabiha Tansuğ’un.
Kültürümüzü koruyup yaşatmaya çalışan
Demir paraya basılı yüz
Simit ya da gazoz karşılığı cam tezgahın üzerine bırakıverdiğimiz demir paralardan birinde onun yüzünün çizgileri vardı.
Devlet adamı ya da tanınmış bir kişi olmaksızın
Cumhuriyet tarihimizde bir paraya resmi basılan ilk kişi
İlk kadındı.
Kalkık, biçimli bir burun, sivrice, küçük bir çene ve başında nefis bir Anadolu başlığı..
İsmi Sabiha idi..
Gümülcine‘de doğmuş
Ailesiyle birlikte 1941’de Türkiye’ye göç etmişti.
★★★★★★★★★★★★★★
Çocukluğu Ege’nin şirin ilçelerinde geçti.
İlkokul birinci sınıfta, 23 Nisan töreni için annesinin giydirdiği ‘eğribaş’ adlı gelin başlığı aklını başından aldı.
Göztepe Kız Sanat Enstitüsü‘nde okurken şapkalar yapıp satar
Kemeraltı’nda satılan taş kuklalara
Anadolu giysilerinden esinlenerek giysiler dikerdi.
1963’te çıktığı Avrupa gezisinde gördüğü kostüm müzelerinden çok etkilendi.
“Tek bir Anadolu köyü kocaman müze olur” diye düşündü.
Tek Bir Anadolu Köyü Kocaman Müze Olur
1964’te İstanbul’daki Piyer Loti tepesinde eski Türk kahvelerine benzer şekilde bir dekorasyon çalışmasıyla Piyer Loti Kahvesi’ni açtı.
O dönemde kahve, başta sanatçılar, gazeteciler, yazarlar olmak üzere tüm İstanbul’un adeta akınına uğradı.
Öyle ki, bir gün önceden randevu verilmeye başlandı.
1965’te gazeteci Haluk Tansuğ ile evlendi.
Bodrum’a giderken bindikleri otobüs Milas’ta bozuldu.
Tamiratı beklerken çevreyi dolaşmaya başladılar.
Başlığı 35 TL’ye satın aldı.
O günden sonra değişik yörelerde gördüğü başlıkları alıp biriktirmeye başladı.
1968’de Galatasaray Yapı Kredi Bankası’nda “Anadolu Kadın Başlıkları” adlı ilk sergisini açtı.
1968’de Galatasaray Yapı Kredi Bankası’nda “Anadolu Kadın Başlıkları” adlı ilk sergisini açtı.
O zamanki Darphane Müdürü Sait Tanaçan,
“Bu başlıklardan biriyle fotoğrafınızı alıp madeni paralarımızdan birine basmak istiyorum. İzin verir misiniz?” deyince sevinerek kabul etti.
Karşılığında hiçbir talebinin olmayacağına ilişkin bir kağıt imzaladı.
O yıllarda çıkan demir 50 kuruşların üzerinde artık onun yüzü vardı.
Sergi, önce Japonya’ya sonra Paris’e götürüldü.
Çok büyük ilgi ve beğeni topladı
Hatta Japonya’da eşiyle birlikte İmparator nezdinde ağırlandı.
1974’te o güne dek topladığı başlıkların sergileneceği bir müze açılması için devlete başvurdu.
Zamanın Kültür Bakanı talebine şöyle karşılık verdi:
“Tut bir kamyon, götür onları Topkapı’ya teslim et.”
Bu benzersiz koleksiyona devletin ilgisi bu kadardı işte..
Oysa sergi bir yıldır Avrupa’da kent kent geziyordu.
Dönemin siyasi hayatının tanınmış isimlerinden Fahrettin Kerim Gökay ile bir öğle yemeğinde buluştuklarında sözü yine müze arzusuna getirdi.
Gökay siyasi kulislerde dolaşan sözü kendisine naklettiğinde kahroldu.
Yetkililer "Biz bir kadına mı kaldık" demişlerdi.
Şevket Süreyya Aydemir’in söylediklerini de hiç unutmadı
“Bu topraklarda deve dikeni yetişiyor, adam yetişmiyor, seni anlamazlar Sabiha kız.”
1980 yılına dek Anadolu başlıklarını toplamaya ve araştırmaya devam etti.
Haziran 2007’de bu koleksiyonun en değerli 430 parçası hırsızlarca çalındı.
Sosyolojik ve antropolojik çalışmalara kaynaklık edecek bu eşsiz hazineyi gün ışığına çıkaramadan böyle talihsiz bir olayı yaşadığına çok üzüldü.
Çocuğu dünyaya getirmiş ama kimseye gösterememişti.
2010 yılında İstanbul Kültür Başkenti seçildiğinde
Oturduğu daireyi boşaltıp aynı cadde üzerinde kiraya çıktı.
Burayı restore ederek sanatçıların ve dostlarının da yardımı ile modern bir müze haline getirdi.
Mecidiyeköy Ortaklar Caddesi’ndeki bir apartman dairesinin 7. katındaki müze, randevu alınarak geziliyor.
Müze, Sabiha Tansuğ Sanat ve Kültür Evi adı altında
Haftanın her günü saat 10.00 ve 20.00 saatleri arasında hizmet verirken
Gencecik yaşında bir demir paraya yüzünün basılması belki de tesadüf değildi Sabiha Tansuğ’un.
Kültürümüzü koruyup yaşatmaya çalışan
Karşılığında oluşturduğu eşsiz hazineyi gelecek kuşaklara aktarmaktan başka bir şey beklemeyen bir kişinin
Daha da talihsiz olanı bir kadının
Bu ülkede başına ne geldiyse onun başına daha fazlası gelmemiştir mutlaka..
Demir paraya basılı yüz
Gelecek yıllarda kendisine çok lazım olacak demir gibi bir iradenin, azmin ve mücadele gücünün habercisi olmuştur belki de...
Kim bilir..
Kim bilir..
★★★★★★★★★★★★★★
Türkiye de kimin değerin bilindiki
YanıtlaSilSabiha Hanımın değeri bilecek
(Belçika Gönül Kumru)
Sabiha Tansuğ
YanıtlaSilTürk lirasının üzerinde Atatürk olmaksızın portresi bulunan tek insandır.
(İzmir Duygu Düzgün)
Sabiha Tansuğ
YanıtlaSilHayatı boyunca ülkesi
Türk ve Anadolu kültürü adına çok güzel işler yapmış biriydi.
Gerek bu uğurda harcadığı çabayla gerekse de
Türk lirasının üzerine basılmaya layık görülen ilk ve tek sivil insan
(İstanbul Dilara Yumak)
Cumhuriyetin 100. yılında vefat etmiş; etnolog, koleksiyoner, türk kültürü araştırmacısı ve yazarıydı
YanıtlaSilAllah nurlar içinde yatırsın
(Kütahya Sevgi Durgun)
Otacı firmasının sahibi Niyazi Kurtsan'ın kız kardeşidir.
YanıtlaSilAbisinin üniversitede okumasını desteklemek için başladığı
Mahalle arasındaki terzilik, azmi ve merakı sayesinde
Anadolu kostümleri ve özellikle başlıklar konusunda ülkedeki en önemli otoritelerden biri olmasını sağlamıştır.
(İstanbul Ali Rıza Eren)
Dünyada halktan biri olarak paraya resmi basılan tek kişidir.
YanıtlaSil(Çanakkale Elif Uzun)
Anadolu kadın kostümlerinin özellikle baslıklarıyla ilgilenmiştir
YanıtlaSil(Erzurum Hakan Belgin)
Halk kıyafetleri ve özellikle kadın başlıkları üzerine çalışmaları
YanıtlaSilÇok geniş bir koleksiyonu olan Sabiha Tansuğ
Aynı zamanda Piyer Lotikahvesini de ilk düzenleyen ve işleten kişidir.
(İstanbul Füsun Adıgüzel)
Bir zamanlar tek amacı bir kıyafet müzesi açmak olan
YanıtlaSilBu idealist insanın
Elinde aynı zamanda kahve takımları
Hamam takımları gibi
Türlü türlü ve çok geniş koleksiyonlar bulunmakta
Hiç satmayı da düşünmemiştir
Sergilemek ve İnsanlarımızın bunları görmesini istemiştir.
(Ankara Yılmaz Tanağar)
Devlet adamı ya da tanınmış bir kişi olmaksızın
YanıtlaSilCumhuriyet tarihimizde bir paraya resmi basılan ilk kişi, ilk kadın.
(Eskişehir Melek Uygur)