Siyahi Rosa Parks,Yerini Bir Başkasına Vermesi Gerektiğine İnanmadığı 1 Aralık 1955 Söyledi ve 21 Aralık 1956'da Kazandı
Yazı sivil toplum mücadelesini anlatan bir yazı ama uzun, zamanınız yok ise okumayı erteleyin boş zamanınızda okuyunuz
Kısa Okumak isteyenlere için özeti:
Boşa zamanı olup okumak isteyenler için;
Günlerden 1 Aralık 1955 Perşembeydi.
Siyahi Rosa Parks 42 yaşında, Amerika'nın Montgomery şehrinde yaşıyordu
Kısa Okumak isteyenlere için özeti:
Abd de 21 Aralık 1956 a kadar Belediye
otobüslerinde ön taraflar beyazlara
Arka koltuklar siyahilere ve orta koltuklar
beyazlar oturmaz ise siyahlar oturabilir ama beyazlar hiçbir zaman ayakta
yolculuk edemez.
Siyahiler beyazlara yer vermek zorunda
1 Aralık 1955 de Siyahi 42 yaşındaki terzilik yapan
Rosa Parks
Montgomery belediye otobüsünde o orta koltuğa
oturdu. Beyazlar gelince
Kalkmayı ret etti.
Şu sözü söyledi;
Çünkü kalkıp yerimi bir başkasına vermem
gerektiğine inanmıyorum
Bunu için hapis cezası verildi.
Paraya çevrildi.
Sivil toplum belediye otobüslerine binmeme boykotları
başladı
20 Aralık 1956 da Anayasa Mahkemesi, Parasını
ödeyen herkesin istediği yere oturma özgürlüğü vardır dedi.
Boykot bitti.
Haksız ve eşitsiz olan bir sorun kökünden çözülmüş
oldu
ROSA PARKS sayesinde ve onu destekleyen beyaz ve
siyahi insanların kararlı mücadelesi ile
Boşa zamanı olup okumak isteyenler için;
Günlerden 1 Aralık 1955 Perşembeydi.
Siyahi Rosa Parks 42 yaşında, Amerika'nın Montgomery şehrinde yaşıyordu
Şehir fuarındaki işinden akşam saat 6’da çıktı.
Çok yorgundu ve tek istediği bir an önce evine
ulaşmaktı. Belediye otobüsünün ortasındaki ‘değişken’ statülü
koltuklardan birine oturdu.
Montgomery belediye otobüslerindeki ilk 4 sıra
koltuklar, derisi beyaz olan yolculara aitti.
Siyah derili insanlar, belediye otobüslerinin
yolcularının toplamda yüzde 75’ini oluşturmalarına rağmen, onlara otobüslerin
en arka koltukları ayrılmıştı.
Ortadaki değişken statülü koltuklarsa beyazların
sıraları doluncaya kadar siyahların da oturabilecekleri koltuklardı.
Beyaz sıralar dolduğunda ya da şoför istediğinde
siyahlar oturdukları bu koltukları boşaltıp daha arkaya geçmek zorundaydılar.
Eğer arkada da yer yoksa ayakta durmaları, eğer
ayakta duracakları yer de yoksa otobüsten inip bir sonrakini beklemeleri
gerekiyordu.
Bir diğer kurala göre ise siyah yolcular beyazlar
ile aynı sırada bir koltukta da oturamazdı. Dolayısıyla, otobüs şoförü, 4’cü
sırada duran ‘colored (siyahlar)’ işaretini gerekli gördüğünde otobüsün arka
sıralarına doğru götürme yetkisine sahipti.
Ve yine eğer otobüsün ön sıralarında beyaz yolcular
oturmuşsa, siyah yolcunun ön kapıdan girip şoföre parasını ödedikten sonra
tekrar inerek arka kapıdan binmesi de bir başka kuraldı.
Aslında, Rosa Parks bu ayrımcılığın neden olduğu
aşağılanma duygusunu artık taşımakta zorlanıyordu.
Sonradan, ‘’Otobüslerdeki bu muameleye direnişim 1
Aralık günü başlamadı. Montgomery’de otobüse binmek yerine işe yürüyerek gidip
geldiğim çoktur’’ diye anlatacaktı.
Parks bir gün otobüse binip ücretini ödediğinde,
James Blake adlı şoför inip arka kapıdan binmesini ister.
Otobüsten inen Parks, arka kapıdan binmez ve bir
sonraki otobüsü bekler.
Bir daha da şoförün Blake olduğunu gördüğü hiçbir
zaman otobüse binmez.
Ancak 1 Aralık 1955 günü çok yorgundur ve şoförün de Blake olduğunu baştan fark etmemiştir.
Ancak 1 Aralık 1955 günü çok yorgundur ve şoförün de Blake olduğunu baştan fark etmemiştir.
Bazı beyaz yolcular ayakta kalınca şoför yerinden
kalkıp arkaya doğru yürüyerek, değişken statülü koltuklardaki siyahlara
‘kalkın’ şeklinde bir el işareti yaptı.
‘’Şoförün yaklaştığını görünce renkli bedenimi,
elbiselerimin içine adeta gömmeye çalıştım’’ diye anlatıyor o anı.
Şoförün uyarısı üzerine değişken statülü
koltukların ilk sırasındaki, üçü de erkek olan diğer siyah yolcular kalkarak
arkaya yöneldi.
Rosa Parks’ın yanında cam kenarında oturan erkek
yolcu da kalktı.
Rosa Parks da hareketlendi ancak kamu düzeninin
aksi tarafına
Cam kenarındaki koltuğa kaydı ve artık yorgunluktan
bitkin düşmüş bir insana özgü kayıtsızlıkla, hiç hesapsız hiç plansız şoförün
gözlerine bakmaya başladı.
Herkes büyük bir şok yaşıyordu.
Kamu düzeni tehdit altındaydı.
Kamu düzeni tehdit altındaydı.
Blake, ‘neden kalkmıyorsun?’ diye kızgınlıkla
sordu.
Parks, insanlığa yakışan yanıtı verdi:
‘Çünkü kalkıp yerimi bir başkasına vermem
gerektiğine inanmıyorum.’
‘’İnsanlar, benim o gün çok yorgun olduğum için
koltuğumdan kalkmayı reddettiğimi söyleyip duruyorlar.
Doğru, yorgundum ama sebep bu değildi. İş günü
olmasının fiziksel yorgunluğu değildi bu.
Yaşlı da değildim, 42 yaşındaydım. Çok yorgundum.
Sürekli haksızlığa uğramaktan ve bunu
kabullenmekten yorgundum’’
Şoför otobüsü durdurdu ve polis çağırdı.
Rosa Parks tutuklandı.
Rosa Parks tutuklandı.
Otobüsten indirilirken, kendisini çekiştiren
polise, ‘neden beni itip kakıyorsunuz?’ diye sordu.
Polis devlet adına konuştu: ‘Bilmiyorum.
Yasa yasadır ve sen de bir tutuklusun’.
Rosa Parks, ‘’tutuklanırken tek bildiğim, bir daha
asla bu aşağılamayı kabullenmeyeceğim ve bu utancın yolcusu olmayacağımdı’’
diye hatırlıyor.
"Aşağılanmak istemiyordum.
Parasını ödediğim koltuktan kaldırılmak
istemiyordum.
Tutuklanmak gibi hevesim yoktu.
Zaten işim başımdan aşkındı.
Ancak o yol ayrımına gelince, direnişi seçmekte
tereddüt etmedim.
Çünkü buna artık yeterince katlandığımızı
hissettim.
Ne kadar taviz versek, ne kadar sussak, baskı da
aynı oranda artıyordu."
Parks’ın tutuklanması ilk başta pek dikkat çekmedi.
Siyah hakları aktivist organizasyonu NAACP’nin
Montgomery şubesi başkanı sendikacı Edgar Nixon ve Parks’ın bir arkadaşının 100
dolarlık kefaleti ceplerinden ödemesi üzerine Cuma akşamı tutuksuz yargılanmak üzere
serbest bırakıldı.
Nixon, Cuma günü Kadınların Politik Konseyi üyesi
ve Alabama Eyalet Üniversitesi profesörü Jo Ann Robinson’u konudan haberdar
etti.
Robinson, harekete geçmeye karar verdi ve aynı gece
hiç uyumayarak 35 bin el ilanı hazırlayarak Montgomery halkını otobüsleri
boykot etmeye çağırdı.
Kadınların Politik Konseyi (WPC), boykota destek
veren ilk grup oldu.
4 Aralık Pazar günü şehirdeki küçük siyah
kiliselerde otobüs boykotu eylemi hakkında çağrılar yapıldı.
Montgomery Advertiser gazetesi de habere ilk
sayfasında yer verince eylem bütün şehirde duyuldu.
O gece kiliselerde yapılan toplantılarda alınan
karara göre, ‘insani muamele görünceye, siyahi şoförler de işe alınıncaya, ve
ortadaki değişken statülü koltuklara ‘ilk gelen oturur’ statüsü verilinceye
kadar’ boykota devam kararı aldılar.
5 Aralık Pazartesi günü Rosa Parks mahkemeye
çıkarken, Montgomery tarihinin en önemli gününü yaşıyordu.
Şehirde o gün yağmur yağıyordu ancak nerdeyse bütün
siyahlar boykota katılıyordu.
Bazıları özel arabalarıyla taşıyabildiği kadar
siyahı taşıyordu.
En az 40 bin belediye otobüsü yolcusu o gün
yürüyerek gitti işine.
Bazıları 32 kilometrelik yolu yürüdü ama yine de
belediye otobüsüne binmedi.
Boykot başarılı olmuştu ve şehirde bir duyarlılık
oluşturmuştu.
O akşam aralarında Rosa Parks’ın da olduğu bir grup
aktivist, Mt Zion kilisesinde bir araya gelerek sonraki adımlarını tartıştılar.
Montgomery Improvement Association adlı bir birlik
oluşturmayı kararlaştırdılar.
Başkanlığına, Dexter Avenue Baptist Kilisesinin o
günlerde 26 yaşındaki genç vaizi Martin Luther King Jr. seçildi. Ve boykota
devam kararı alındı.
Rosa Parks o gün mahkemece, kamu düzenine
itaatsizlikten 14 dolar para cezasına çarptırıldı.
Associated Press haber ajansı da o gün ilk kez
konuyla ilgili haber geçince, olay bütün ülkede duyuldu.
7 Aralık günü J. Edgar Hoover‘ın
FBI’ı,Montgomery’de ajitatör ve provokatörlerin huzuru bozmak için faaliyet
içinde olduğunu ilk kez resmi kayıtlarına geçirdi ve Hoover’ın Martin Luther
King’e karşı takıntısı başladı.
Şehirdeki siyahlar tam 381 gün boyunca otobüslere
binmediler.
İşlerine okullarına yürüdüler.
Siyahlar buldukları her özel araçla, belediye
otobüsü bilet fiyatına yolcu taşımaya başladılar.
Bazı beyaz ev kadınları da arabalarıyla destek
verdi.
Belediye otobüslerini işleten şirket büyük maddi
zarar yaşadı.
Bazı otobüsleri adeta çürüdü.
Bombadan sonra evinin önüne toplanan yüzlerce
öfkeli siyaha hitaben yaptığı konuşmada, ‘Buraya silahıyla gelen varsa evine
götürsün.
Silahı olmayan silah edinme peşinde olmasın.
Şiddete şiddetsizlikle karşılık vereceğiz.
Beni durdursalar bile bu hareket durmayacak‘
şeklinde konuşarak sivil haklar hareketinin bir şiddetsiz direniş karakterine
bürünmesini sağladı.
King boykot süresince defalarca tutuklandı, baskı
gördü.
Bütün bunlar ulusal medyanın dikkatini Montgomery’e
çekti.
Bir defasında King tutuklanırken gazetecilere,
‘suçumla gurur duyuyorum‘ dedi. Beyaz çeteler, işe yürüyerek giden siyahlara
saldırmaya başladı.
Bazılarını linç ettiler.
Ancak siyahlar boykota devam etti.
ABD Yüksek Mahkemesi’nin 1956 yılı Aralık ayı
başında, benzeri bir başka dava kapsamında (Browder v. Gayle) ırk ayrımcılığını
yasaklayan içtihadının zoruyla, Montgomery’deki belediye otobüslerinde de
ayrımcılık kalktı.
Montgomeryli siyahlar otobüs boykotunu 20 Aralık
1956 günü sona erdirdiler.
Eylem başarıya ulaşmıştı.
Eylem başarıya ulaşmıştı.
Beyaz ırkçıların tepkisi sert oldu.
King’in evine saldırdılar.
Otobüslere silahlı saldırılar gerçekleştirdiler.
Siyahları dövdüler.
Ancak, devran dönmüştü artık.
Martin Luther King’in liderliğinde devam eden sivil
haklar hareketi, 1964 yılında Sivil Haklar Yasasının çıkmasını sağladı.
Rosa Parks, 1957’de ölüm tehditleri ve beyazların
ona iş vermemesi nedeniyle önce Virginia’ya bir yıl sonra da ölünceye kadar
yaşayacağı Detroit’e taşındı.
Bir yandan çalışmaya bir yandan da sivil haklar hareketinde mücadelesine devam etti.
24 Ekim 2005 günü 92 yaşında hayatını kaybetti.
Bir yandan çalışmaya bir yandan da sivil haklar hareketinde mücadelesine devam etti.
24 Ekim 2005 günü 92 yaşında hayatını kaybetti.
‘’Kimse, bardağın dolması kuralını bilmeden Rosa
Parks’ın eylemini anlayamaz.
An gelir insan artık yeter der, daha fazlasını kaldıramam der ve taşar.’
An gelir insan artık yeter der, daha fazlasını kaldıramam der ve taşar.’
1 Aralık 2013 günü ABD Başkanı Barack Obama, bugün
artık Detroit’teki Henry Ford müzesinde sergilenen o ünlü otobüste, Rosa
Parks’ın zorla kaldırıldığı koltuğuna oturmuş düşünürken görüntülendi.
Bu fotoğraf bir yandan nereden nereye gelindiğinin
bir yandan da hala ayrımcılığın devam ettiği ABD’de alınacak ne kadar mesafe
olduğunun sembolü oldu.
Yorumlar
Yorum Gönder