Afyonlu Ahmet (Ünlü) Çavuş, Savaşın Gidişatının Değişmesinde Katkısı Olan Asker

Savaşın gidişatını değiştiren Afyonlu Ahmet (Ünlü) çavuş ilgi bir derleme yaptım
30 Ağustos Zafer Bayramınız Kutlar
Savaşta Şehit Düşen Vatan Sever Askerlerimizin 
"Ruhları Şad Olsun"

Tarık Başçıl _ 28 Ağustos 2022

Kısa Okumak İsteyenler için;
Elmalıdağ'da Yunan Başkumandanı General Trikopis'i ve maiyetini tek başına esir eden 
Afyonlu Ahmet (Ünlü) Çavuş, savaşın gidişatının değişmesinde katkısı oldu

Ahmet Çavuş, iki asker arkadaşıyla keşif görevindeydi.
Arkalarından 40 kişilik bir takviye grubu gelecekti.


Yanlarındaki silah ve teçhizat sınırlı sayıdaydı.
En çok güvendikleri ise, saatli, tetikli ve fitilli 11 el bombasıydı. 

Sessiz, dikkat çekmeden Elmalıdağa tırmandılar.
Ahmet Çavuş hızlı yürürdü, grubun hayli önündeydi.
Zirveye yaklaşınca bazı sesler duydu ve ardından karaltılar gördü.


Biraz daha yakınlaştığında, portatif masa etrafında oturan 8 - 10 subayı fark edebildi. Arkadaşlarının gelmesini dahi beklemedi.
Hemen eline ilk gelen bombayı aldı.
Gecenin sessizliğini yaran haykırışı duyuldu:
Kıpırdamayın!
Ellerinizi havaya kaldırın!
Teslim olun!
Yoksa hepiniz hemen ölürsünüz!


Yunan subaylar yıldırım gibi önlerine düşen emre uydu.
Ayağa kalktılar ve ellerini kaldırdılar.

Ahmet Çavuşun arkadaşları da gelmişti.
Bir anda subaylardan birisi yanlarındaki ata binip kaçmaya kalkıştı.


Ama Ahmet Çavuş, fırsat vermedi.
Atın dizginlerini tuttu.
Binicisinin yakasına yapıştı, alaşağı ediverdi.

Elleri hâlâ havada asılı kalan bir subay sordu:
Kimsiniz? Rütbeniz nedir?
Ahmet Çavuş, ‘Başçavuşum! Alay komutanıyım, dedi.


Yunan subay Türkçeyi iyi konuşuyordu.
Cevaba şaşırdı:
Bir başçavuş alaya nasıl komuta edebilir?

Çavuş nefes almadan devam etti:
Bizde fırka tümen! yöneten onbaşılar da var!


Yunan Subaylar Zorluk Çıkarmadı.
Ahmet Çavuşun arkadaşları ellerinde silahları bulunduğu halde, Yunan subaylara yaklaştı.
Üzerlerindeki tabanca, kılıç, el bombası ve mermi gibi teçhizatı topladılar.
Sonra da kendilerini güvenliğe almak için birkaç adım geri çekildiler.

Yaşlı ve en yüksek rütbeli subay şaşkınlıktan sıyrıldı.
Hâlâ esir edildiklerine inanamamıştı.
Arka arkaya sorular sordu:

Ne kadar kuvvetiniz var?
Üç birliğimiz saldırı için hazır!
Çevrenizi tamamen çevirdik ve hepinizi imha edeceğiz.

Korktular ve zoraki!
Sevimli görünmeye çalıştılar.
Karşı harekete girişmenin yararsızlığını anladılar.


Direnmeleri sonucu değiştirmeyecekti.
Aksine çıkacak çatışmada birkaçı hayatını yitirebilirdi.
Sonra iki grup arasında buzlar çözüldü.

Türk tarafından birisi çantasındaki peksimetlerden uzattı.
Yunan tarafı da sigara uzattı.
Düşman askerleri açtı.
İkram edilen peksimetleri hemen midelerine indirdiler.


Trikopis Esir Alınınca Savaşın Seyri Değişti.

Türk askerleri ile Yunan esirler arasında sohbet devam ederken
Kaymakam Hüseyin Hüsnü Bey ile tabur komutanı Fuat Bey de yanlarına geldi.
Fuat Bey gördüklerine inanamadı.
Gözleri şaşkınlıktan fal taşı gibi açıldı.

Trikopis. Trikopis. diye haykırdı.
Ahmet Çavuş ve 2 arkadaşı, savaşın kaderine hükmeden
Düşmanın yeni Başkomutanı General Nikolaos Trikopisi esir etmişti.
Büyük kapışmanın kaderi belirlenmişti.
Kahramanlarımız kimi yakaladıklarını bilmiyordu.
General Trikopis de Yunan Orduları Başkomutanlığına atandığını öğrenmemişti.

2 arkadaşıyla Yunan Ordusu’nun Başkomutanı Trikopis’i ve kurmaylarını esir alarak, imkânsızı mümkün kıldı.
yüksek moral aşıladı.

Bundan dolayı ban bir istiklâl madalyası verdiler
Trikopis'in esvaplarını da bana hediye ettiler. 
Geçen seneye kadar bu esvapları giyerdim. 
Şimdi bunlar azıcık eskidi.
Sokağa pek gelmiyor. 
Evde saklıyorum.

Uzun Okumak İsteyenler için;
General Yeoryos Hacıanestis yerine Yunan Orduları Başkomutanlığına getirilmesine ilişkin emri ulaştıracak Yunan posta eri, Türk süvarileri tarafından yakalanmıştı.
Karar tebliğ edilememişti.

Olayı, Mustafa Kemal Paşanın yaveri Yüzbaşı Muzaffer Kılıç Bey, Halit Beye iletmişti.

General Trikopis, 1952 de 84 yaşındaydı
Atinadaki evinde Türk gazeteci Hıfzı Topuzu kabul etti.
Teslim alındığı anı anlattı:


Bizim anlayışımıza göre, kılıç düşmana teslim edilmez.
Küçüklük sayılır!
Yaverim heyecanla yanıma geldi:

Generalim!
Kılıcınızı imha edelim, dedi.
Derhal uzattım.
Hemen önümde parçaladı.


Atım da vurulmuştu, biraz ötede can çekiştiriyordu.
Diğer bir ata atlayıp çemberi yarmayı denedim.
Başaramadım.
Yaka paça yakalandım.

Eğerine asılı süvari kılıcına da el konuldu.
Beni ve arkadaşlarımı ilk kez Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşanın yanına götürdüler.
Sonra da Mustafa Kemal (Atatürk) Paşanın huzuruna çıkardılar

Çanakkale Gazisi Ahmet Çavuş.
Ahmet (Ünlü) Çavuş, Afyon 1890 doğumluydu.
Eğitimini aynı şehirde yaptı.
Çanakkale için seferberlik ilân edildiğinde gönüllü oldu. 
Görevinden ayrıldı.

Afyon Cezaevinde gardiyandı
Gözünü kırpmadan vatan savunmasına iştirak etti.
Birinci Dünya Savaşına katıldı.
Osmanlı Orduları terhis edilince İstanbuldan Afyona yürüyerek döndü.
Ayağında değil postal, çorap bile yoktu.


Babası Tınaztepede eski bir değirmenin sahibiydi.
Oğlunu görünce tanıyamadı.
Karşısında iskelete benzeyen insan kurusu dururdu.
Sarıldılar, hasret giderdiler.

Ahmet Çavuş biraz dinlendi ve yine yola koyuldu.
Afyona ulaşıp annesine ve akrabalarına kavuşmalıydı.


Afyon işgal altındaydı.
Gece yarısı evine ve ailesine erişebildi.

Ama sıcak yatağında uyuyamadan Yunan askerlerince gözaltına alındı.
Bir komşunun ihbarı, düşmanı uyandırmıştı.
Askerin döndüğü, rahat durmayacağı rapor edilmişti.

Ahmet Çavuşun ellerine kelepçe vuruldu ve Merkez Komutanlığına götürüldü.

İşkenceye alındı, bildiklerini anlatması beklendi.
Ama her seferinde sade vatandaş olduğunu, değirmencilik yaptığını tekrarladı.
Babasının değirmenini hatırlattı. 
Köylülerinden şahit(ler) gösterdi.

Muhtar da askerlikle değil çiftçilikle uğraştığını söyleyince inandırdı.
Sonunda serbest bırakıldı.
Ailesine dahi veda edemeden yeniden yollara koyuldu.
Yürüyerek Ankara'ya vasıl oldu.


Terhis edilen birliğinden tanıdığı pek çok arkadaşı da Ankara'daydı.
Bölüğü eğitim sonrası cepheye sevk edildi. 
İnönü Savaşlarına iştirak etti.

Çöğürler Köyü civarında ağır yaralandı.
Sahra hastanesine kaldırıldı.
4 ay boyunca tedavi edildi.
Sağlığına kavuşunca yeniden kıtasına döndü.


Sakarya Savaşında da bulundu.
Yunanın bozgununu ve kaçışını an be an izledi.
Yunan Subayların Türk Karargâhına Götürülmesi

Türk Ordusu tarafından teslim alınan Yunan subayların listesi şöyleydi
Yunan Ordusu Başkomutanı General Trikopis
2. Kolordu Komutanı General Dijennis Hasta olduğu anlaşılıyordu.
Girdiği bölgelerde halka insanlık dışı uygulamalarda bulunmuştu.
Gaddarlığı, ‘Tahkiki Mezalim Cemiyetinin raporlarında açık açık yazılıydı! 

2. Kolordu İzmire ilk çıkan Yunan askeri kuvveti!
Kurmay Başkanı Albay Yuvannis


13. Tümen Komutanı Albay Vandelis ve Albay Kalinalis ile yaverleri.

Esir subayların morali bozuktu.
Yorgun görünüyorlardı.
Oysa karargâha kadar yürümediler.


Trikopis atından inip Halit Beyin yanına geldi.
En yeni kıyafetlerini giymişti.
Görenler merasime katılacak sanırdı.

Teslim alınacağı komutanı merak ediyordu. 
Fransızca, ‘Komutan kim? diye sordu.

Halit Bey günlerdir uykusuzdu.
Cephenin en ileri ucunda, askerleriyle beraberdi.
Sakal tıraşı olmamıştı, bakımsız vaziyetteydi.

Haki elbisesi kirli ve eskiydi.
Parıltılı, ütülü, madalyalarla süslü merasime çıkacak şekilde giyinemezdi.


Ne başka bir üniforması ne de zamanı vardı.
Trikopis, Halit Beyin kıyafetinden ve bakımsızlığından komutanlık yapabileceğini düşünememişti.

Halit Bey, Yunan Başkomutanına döndü.
Mükemmel Fransızcası ile ‘Komutan benim, dedi.
Ordugâhımıza hoş geldiniz.
Misafirimizsiniz.
Buyurunuz

Köylü, Yunan Mezalimini Unutmadı.
Komutan ve esirler, çadırının önünde yanan kır ateşinin etrafında oturdular.
Halit Bey, emir erini yanına çağırdı.
Esirlere ikramda bulunulmasını istedi.
Ama karargâhta misafirlere sunulacak yeterli yiyecek ve içecek yoktu.

Hemen yakınlarındaki Göğem Köyünden erzak temin olunmalıydı.
Köy halkı, Yunan kuvvetlerinden zulüm görmüştü.
Evlerini basan, yiyeceklerine, samanlarına el koyan ve zalim davranan düşmana erzak veremeyeceklerini beyan ettiler.


Ama Halit Beyin şahsı ve askerleri için isteyeceği her şeyi derhal temin edebilirlerdi.
Halit Bey, köy halkının tavrını saygıyla karşıladı.
Asker erzakı ile karınları doyuruldu.

Bu arada Halit Bey, Uşaktaki Kolordu Komutanlığına telgrafla durumu bildirmişti.
Beklediği cevap geldi:
Esir Yunan subaylar, gerekli güvenlik tertibatı alındıktan sonra hızlı şekilde Uşak'a intikal ettirilecekti.


3 Eylül 1922 Pazar sabahı, kendilerine kahvaltı ikram edildi.
5. Tümenin Süvari Bölüğü güvenliği sağlamakla görevliydi.
Komutan Sivaslı Yüzbaşı Ahmet Bey, seçkin, cesur ve disiplinli askerdi.
Esir zabitler kendi atlarıyla yola çıkacaktı.
Yaralılar için köyden sağlanan kağnılar kullanılacaktı.

Asım Gündüz Bey, Esir Komutanları Fırçaladı.
Esir Yunan subayları, Garp Cephesi Kurmay Başkanı Albay Asım Gündüz Beyin huzurundaydı.
Asım Bey çok sinirli ve üzüntülüydü, adeta burnundan soluyordu.


Yunan katliamı olanca korkunçluğu ile sürüyordu.
Önlerine çıkan insanlar yaşlarına bakılmadan öldürülüyordu.
Kadınlara tecavüz ediliyordu.
Evler, samanlıklar, tarlalar yakılıyordu.
Hayvanlar ya zehirleniyor, ya götürülüyor, ya da süngüleniyordu.
Terk edilen yerleşim merkezleri yangın yerlerine dönmüştü.

Önündeki Yunan subaylarına Fransızca dedi ki:
Sizi çağdaş bir ordunun yöneticileri mi?
yoksa adi ve kan içen bir çetenin üyeleri diye mi karşılayayım, bilemiyorum!

Uşaktaki karargâhta Başkomutan Mustafa Kemal Paşa
Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa
Birinci Ordu Komutanı Nurettin Paşa
Dördüncü Kolordu Komutanı Kemalettin Sami Paşa bulunuyordu.

Yunan komutanlar, İsmet Paşadan sonra Mustafa Kemal Paşanın huzuruna çıkarıldı.
Türk Ordularının Başkomutanı, Yunan meslektaşını teskin etmeye çalıştı:
Mustafa Kemal Paşa, Yunan Komutana Kibar Davrandı.
Üzülmeyiniz! dedi.
En büyük komutanlar bile yenilebilir.
Napolyon da mağlup olmadı mı?

Ama çok merak ettiğim bir husus var: 
Sivil halka neden zulmettiniz?
Acımasızlık, katliam, hırsızlık, ırza tasallut, medeni insanlara özellikle de biz askerlere yakışır mı?


Trikopis üzgün ve moralsizdi.
Kendini haklı çıkarmaya çalıştı:
Emin olabilirsiniz ki, haberim yoktu.
Sivil halka karşı herhangi bir emir vermedim.
Demek ki askerlerinize hükmedemediniz!
Mustafa Kemal Paşanın son sözü tokat gibiydi.
Trikopis kızardı, korkunun her tonu yüzünde görülebilirdi.
Belli etmemeye çalışsa da akıbetini düşündükçe ürperdi.

Aileniz merak içindedir.
Bir telgraf yazarsanız, hemen göndertebilirim.
Trikopis kendini daha fazla tutamadı.
Gözyaşlarına boğuldu.


Yaverim bile kaş göz arasında yanımdan ayrıldı.
İntihar etmeyi bile aklıma getirdim.
Siz ise ailemi bile düşünüyorsunuz.

Mustafa Kemal Paşa, yaveri Yüzbaşı Muzaffer Kılıç Beye döndü:

Misafirlerimizin yorgunluğu anlaşılıyor.
Banyo yapmalarını ve istirahat etmelerini sağlayınız.

Türk misafirperverliğini gösteriniz.
Eşime sağ ve sıhhatte olduğumu belirtirseniz, sevinirim.
Kendisi ailemle İstanbulda kalıyor.
Gereğini yapınız.
Ailesine bilgi veriniz.
Yeni başkomutanın yakalanması Yunan Ordusunun moralini iyiden iyi bozmuştu.
Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşanın verdiği bilgiye göre 
Öldürülen düşman askeri 100 bini aşıyordu.
Esir sayısı 15 binden fazlaydı. 300den çok top ele geçirilmişti.

Esir Yunan Askerleri Kayseriye Gönderildi.
General Trikopis ile beraber
2 general
11 albay
4 yarbay
12 binbaşı
34 üsteğmen
69 teğmen
194 yedek subay
2 bin civarındaki erbaş, Kayserinin Talas ilçesinde oluşturulan esir kampına gönderildi.


Düşmanla işbirliğine giren Osmanlı vatandaşı Rumlar da aynı merkezde toplandı.
Trikopisin beyanına göre, ‘Talasdaki merkezde 4 general vardı.

İstanbul Büyükadada yaşayan Elena Trikopis ile ikiz kızları Maria ve Eirini de kocalarıyla birlikte! Talasa getirildiler. 
Yüksek rütbeli Yunan subayların ikametine Amerikan Hastanesinin lojmanları tahsis edildi. 
Geniş bahçede oturup sohbet edebilecekler, çay içebileceklerdi. 
Ama yanlarında daima nöbetçiler duracaktı.

Yunan er ve erbaşlar da, Talas ve Zincirderedeki büyük evlere yerleştirildi. 
Esirler, Türk askerinin yemeğine ortak edildi. 
Kıyafetlerinden yararlandırıldılar. 
Ücret karşılığı, şehir ve ilçelerdeki evlerin tamiratında çalıştılar. 
Kayseri ile Sivas arasındaki karayolunun yapımında maaş karşılığı ter döktüler.

Yunan esirler, 1923de imzalanan Lozan Antlaşmasının ardından ülkelerine gönderildi.

Kahramanlığı Filme de Konu Edildi.

Afyonlu kahraman Ahmet Çavuş ve iki arkadaşı, bir anda Türk askerinin moralini yükseltmişti. Ordumuz 9 Eylülde İzmire girdiğinde 400 kilometrelik mesafeyi 6 günde kat etmişti.

Savaş bitince, Ahmet Çavuş da günlük hayatına döndü.
Evlendi; 4 erkek Cemalettin, Osman, Selçuk ve Vedat! , 2 kız Hatice ve Müfide! çocuk sahibi oldu.

En büyük oğlu Cemalettin Ünlü, dönemin etkin gazetesi Ulusun Yazı İşleri Müdürlüğünü yaptı.
Kıbrısta Basın Ateşeliği görevine atandı.

Ahmet Çavuş, Afyon Hapishanesinde başgardiyanlığa kadar yükseldi.
55 yaşında emekli oldu.
18 Mayıs 1956da ölünceye kadar çalışmayı sürdürdü.
Hayatı hep yokluk içinde geçti.
Son anında dahi bekçilik yaparak evine ekmek götürdü.

Ahmet (Ünlü) Çavuşun hayatı Yeşilçama da ilham verdi.
1972de, yönetmen senaryonun da yazarıydı!

Semih Evin, ‘Ahmet Çavuş adlı filmi çekti. Erol Taş, Aytekin Akkaya, Nermin Özses, Reşit Çildam ve Enver Dönmez başrol oyuncularıydı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anneler Günü İçin 3 Derleme

Kağıt Bardak ve Makam

Yaşam Trenimiz

Bilge ve Cahil

Sultan Abdülaziz’in Dişi Ağrımamış Olsa idi. Gezi Parkı Davası Olmayacaktı. Niye Aron Angel İlgisi Var ve Belediye Seçimi

Afrika Niye Önemli

Unutulmaz Film Sahneleri ve Müzikleri _ 2

Hayattan, Edebiyattan, Tarihten ve Filozoflar gibi Ünlü Kişilerin Sözler ve Videolar Serisi _ 040

Bazen Önüne Gelecek Çok Büyük Fırsatı, Aslında Fırsat Olmadığını Görebilen Kişi Olmak. Sizi Sony Yapabilir

Film Önerim _ Bitmeyen Sınav (12th Fail) _ Biyografi _ Hindistan _ 2023 _ İmdb 9,1